MESLEK HASTALIĞI

Meslek Hastalığı nedir

Bir mesleğin sürekli olarak yürütülmesi veya aynı işte çalışılması neticesinde iş sebebiyle vücutta ortaya çıkan rahatsızlıklar meslek hastalığı olarak adlandırılır. İş kazası tanımı gereği tek ve ayırt edici bir olay neticesinde gerçekleşirken meslek hastalığı daha uzun bir sürece yayılmaktadır. Bu hastalık bedensel olabileceği gibi işin vermiş olduğu zarara göre ruhsal veya zihinsel bir rahatsızlık da olabilir. Çalışanın vücudundaki hastalık kalıcı veya geçici olabilir. Bu hastalık nedeniyle tazminat davası sonucunda sigortalının çektiği sıkıntıyı ve iş gücü kaybını karşılamak amacıyla maddi ve manevi tazminata hükmedilir. İş hukuku avukatlık hizmetimiz hakkında detaylı bilgiye İş Hukuku Avukatı sayfasından ulaşabilirsiniz.

Meslek Hastalığının Şartları Nelerdir?

Sigortalının her hastalığı bu kapsamda değerlendirilemez. Hastalığın, meslek hastalığı olarak nitelendirilmesi için aşağıdaki şartları sağlaması gerekmektedir.

  • Meslek hastalığına yakalanan kişi ‘işçi’ olmalıdır. İşçinin tanımı İş Kanunu’nda yapılmıştır. Meslek hastalığına yakalanan kişinin SGK tarafından sağlanan yardımlardan faydalanabilmesi için sigortalı olması gerekmektedir. Ancak meslek hastalığının tespit edildiği tarihte sigortalı olunmasına gerek yoktur.
  • Hastalığın çalışılan iş sırasında oluşması gerekmektedir. Meslek hastalığı işten çıktıktan sonra da ortaya çıkabilir. Bu durum sorun değildir. Ancak işten önce veya işten sonra başka bir sebeple hastalığın oluşmaması lazımdır.
  • Meslek hastalığı yavaş yavaş iş süresi boyunca verilen zararlar sebebiyle ortaya çıkar. Ani değildir. İş sırasında vücuda zarar veren ani durumlar iş kazası olarak nitelendirilir.
  • Meslek hastalıkları Sosyal Sigorta Sağlık İşlemler Tüzüğü’nde sayılmıştır. Yakalanılan hastalıklar bunlardan biri olmalıdır. Ancak bu sayılan hastalıklar dışında bir hastalığın meslek hastalığı olup olmadığı konusunda Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karar verilir.

Meslek Hastalıkları Nelerdir?

Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde sayılan meslek hastalıkları başlıkları şunlardır:

  • Baş arızaları (kafa kemikleri, nöroloji, nöröşirürji, psikiatri arıza ve hastalıkları
  • Göz, kulak, yüz, boyun arızaları
  • Göğüs hastalıkları
  • Omuz, kol, el bileği, el parmakları ve el arızaları
  • Omurga arızaları
  • Karın hastalık ve arızaları
  • Pelvis ve alt eksremite arızaları
  • Endokrin, metabolizma, kollagen doku, preferik damar hastalıkları, hematolojik ve romotoid hastalıklar
  • Deri arızaları ve yanıklar

Her başlığa ilişkin hastalıklar ilgili tüzükte tek tek yazılmıştır.

Meslek Hastalığı Nasıl Tespit Edilir?

Mesleki hastalıklar hastaneleri ve Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilmiş devlet hastanelerinde hastalığı bulunan işçi adına sağlık kurumu raporu düzenlenir. Bu rapor ve raporu esas teşkil eden tıbbi dökümanlar SGK tarafından incelenir. İnceleme sonucunda meslek hastalığına yakalanan kişinin hastalığı ve maluliyet oranı tespit edilir. Yapılan bu tespit SGK tarafından hastalığa yakalanan kişiye SGK tarafından gelir bağlanıp bağlanmayacağı, bunun miktarı ve açılacak tazminat davası sonucunda verilecek tazminat bedelinin belirlenmesinde çok önemlidir. SGK Sağlık Kurulu’nun yapmış olduğu tespitlere karşılık SGK Yüksek Sağlık Kurulu’na itiraz edilebilir. SGK Yüksek Sağlık Kurulu’nun vermiş olduğu karar SGK açısından kesindir. Ancak açılacak tazminat davasında itiraz edilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu tarafından inceleme gerçekleştirilir.

İşçinin sahip olduğu hastalık meslek hastalığı olarak nitelendirilmezse tespit davası açılması gerekmektedir.

Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası

Meslek hastalığının sonucunda sigortalı kişinin tedavi masrafları, çalışmadığı süreçte yoksun kaldığı kazancı, ileride çalışma gücünün eksilmesinden dolayı düşecek ekonomik menfaatleri maddi tazminat davası ile talep edilir. Bu dava sonucunda ödenecek miktar SGK’nın ödediği miktardan eksik kalan tutar ile sınırlıdır. Bu tutar hesaplanırken işçinin en son aylık geliri, işçi ve işverenin kusurlarının oranı ve tabiki maluliyeti oranı olmak üzere üç unsur göz önünde bulundurulur.

Hastalık sonucunda çekilen ruhsal acı, ızdırap ve elem sebebiyle işçi tarafından işverenden manevi tazminat talep edilebilir. Manevi tazminat yalnızca hastalığa yakalanan sigortalı tarafından değil bu hastalık sebebiyle manevi olarak zarar gören yakınları tarafından da talep edilebilir. Manevi tazminatın hesaplanmasında hastalığın oluşmasındaki kusurların oranı, tarafların gelirleri, kişinin çektiği acı gibi unsurlar göz önünde tutulur.

Meslek hastalığı sonucunda sigortalının ölmesi halinde, ölen sigortalının yaşamında kendisine destekte bulunduğunu ispatlayan herkes tarafından maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

Meslek hastalığı nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında herhangi bir hak kaybı yaşanmaması için hem iddia hem de savunmanın bir avukat tarafından yapılması gerekmektedir.

Meslek hastalığı tazminat davasında zaman aşımı süresi 10 yıldır. Bu süre zararın ve zarar verenin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

KASTEN YARALAMA

Kasten Adam Yaralamanın Cezası

Kasten adam yaralama suçu, başkasının vücuduna acı vererek, sağlığının yada algısının bozulmasına neden olmaktır. Eylemin kasıtlı olarak yani sonucunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu kapsamında kişiye karşı işlenen suçlardan sayılmıştır. Kasten adam yaralama suçunda korunmak istenen hukuki değer kişinin vücut bütünlüğüdür. Kasten adam yaralamanın cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapistir. Ancak aşağıda belirtilen hallerin varlığı halinde ceza artırılacak veya azaltılacaktır. Kasten yaralama ile ilgili sorularınızı sayfanın en altından, diğer hukuki sorularınızı ise avukata sor sayfamızdan sorabilirsiniz.

Basit Adam Yaralamanın Cezası Nedir?

Yaralanan tarafta oluşan zarar basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanmalar cezası düzeyinde ise basit adam yaralama suçu oluşur. Darptan alınan cezalar bu kapsamdadır. Basit tıbbi müdahale olarak, ağrı kesici verilmesi, krem sürülmesi gibi müdahaleler örnek olarak gösterilebilir. Bu suç karşılığında ceza verilmesi için şikayet gereklidir. Yani şikayet olmaması halinde herhangi bir ceza alınmaz. Mağdurun şikayet etmesi halinde dört aydan bir yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir. Birine tokat veya yumruk atmak basit yaralama suçunu oluşturur. Kasten adam yaralamanın cezası, basit tıbbi müdahale ile zarar giderilemezse bir yıldan üç yıla kadar hapistir. Örneğin, mağdurun dişlerinin kırılması basit tıbbi müdahale ile giderilemez. Kavga esnasında hakaret suçu ya da tehdit suçu işlenmişse bu fiiller ayrıca cezalandırılır.

Silahla Kasten Adam Yaralamanın Cezası Nedir?

Kasten adam yaralama suçunun aşağıda sayacağımız nitelikli hallerle işlenmesi halinde, verilecek olan ceza şikayet aranmaksızın yarı oranında arttırılır. Örneğin 1 yıl 6 ay hapis cezası alacak bir kişi adam bıçaklamanın cezasını aldığında 2 yıl 3 ay olacak şekilde arttırılır.

  • Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı
  • Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle
  • Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanmak suretiyle
  • Üst soya, alt soya, kardeş veya eşe karşı basit yaralama
  • Silahla kasten yaralama halinde kasten adam yaralamanın cezası nitelikli halden verilir.

Adam Yaralama Suçunun Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Hali

Adam yaralamanın cezasının mağdurun vücudunda bırakmış olduğu etkiye göre iki tür ağırlaşma hali bulunmaktadır.

  • Mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa
  • Yüzünde sabit ize
  • Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma
  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına
  • Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına sebep olunması halinde verilen cezalar bir kat oranında attırılır.

Basit yaralama sonucunda bu durumlar ortaya çıkmışsa verilecek olan ceza 3 yıldan, yukarıda saydığımız nitelikli halleri barındırıyorsa verilecek olan ceza 5 yıldan az olamaz.

  • Mağdurun yüzünde sürekli değişiklik
  • Konuşma yada çocuk yapma yeteneklerini kaybolmasına sebep olması
  • Duyularının veya organlarından birini işlevinin yitirmesine
  • İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine
  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine sebep olunmuşsa verilecek olan ceza iki kat oranında arttırılır.

Basit yaralama sonucunda bu durumlar ortaya çıkmışsa verilecek olan ceza 5 yıldan, yukarıda saydığımız nitelikli halleri barındırıyorsa verilecek olan ceza 8 yıldan az olamaz.

Kemik Kırığı Cezası Ne Kadar?

Adam yaralamanın cezası mağdurun vücudunda kemik kırılması veya kemik çıkığı olması durumunda, kırık veya çıkığın vücuda vermiş olduğu zarara göre yarısına kadar arttırılır. Örneğin 1 yıl 4 ay ceza alan birisi, kırık olması durumunda cezası 2 yıla kadar arttırılabilir.

Adam Yaralama Suçu Neticesinde Ölüm Meydana Gelmesi

Kasten adam yaralama sonucunda yaralanan kişi verilen zarar sonucunda ölebilir. Bu durumda, kasten adam vurma suçunun ağırlaştırılmış hali ortaya çıkmaktadır. Bu suçu işleyen kişi 8 yıldan 12 yıla kadar cezalandırılır, eğer söz konusu suç yukarıda saydığımız nitelikli hallerden birini de içeriyorsa 12 yıldan 16 yıla kadar ceza verilir.

Kasten Adam Yaralama Suçunun İhmalle İşlenmesi

Kasten yaralama suçu, bazen failin bir ihmali neticesinde meydana gelebilir. Söz konusu suçun ihmalle işlenmesi halinde adam yaralamanın cezası üçte ikisine kadar indirilebilir.

Kasten Yaralama Suçunda Meşru Müdafaa

Mağdurun, faile veya failin yakınlarına karşı gerçekleştirmiş olduğu bir saldırı sonucunda, failin mağdura saldırıyla orantılı şekilde kendini savunmak üzere karşılık vermesine meşru müdafaa denir. Nefsi müdafaa olarak da adlandırılan meşru müdafaa şartlarının gerçekleşmiş olması halinde kasten adam yaralama suçundan faile ceza verilmez.

Adam Yaralamanın Cezası ve Haksız Tahrik İndirimi

Mağdurdan kaynaklanan bir fiil neticesinde failde meydana gelen elem, üzüntü ve öfke neticesinde kasten adam yaralama suçu işlenmesi halinde haksız tahrik indirimi uygulanır. Haksız tahrik bulunması halinde, tahrik derecesine göre adam yaralamanın cezası 1/4 ile 3/4 arasında bir oranda indirilir.

Hapis Cezasının Para Cezasına Çevrilmesi, Ertelenmesi ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Verilecek olan cezanın bir yıl veya altında olması halinde söz konusu hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir. Adli para cezası tek başına uygulanabilen bir yaptırımdır. Bu sebeple ayrıca bir hapis cezası verilmez. Yalnızca ödenmemesi halinde hapis cezası ile karşılaşılır.

Failin daha önce kasten işlemiş olduğu bir suçtan 3 ay veya daha fazla hapis cezası almamış olması ve verilecek olan cezanın 2 yıl veya daha altında olması halinde mahkeme tarafından takdir edilmesi halinde hapis cezasının en az 1 en fazla 3 yıl süreyle ertelenmesine karar verilebilir.

Suç sonucunda verilecek olan hapis cezasının 2 yıl veya daha altında olması, daha önce kasten işlemiş olduğu bir suçun bulunmaması ve mağdurun maddi zararlarının karşılanması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.

Adam Yaralama Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme

Bu suç bakımından görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir, yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. Örneğin, suçun Kartal’da işlenmesi halinde yargılama İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılır. Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi halinde ise görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.

Kasten Yaralama Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı

Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanmalar için soruşturma yapılabilmesi şikayete bağlıdır. Şikayet süresi 6 aydır. Mağdur 6 ay içinde şikayette bulunmazsa şikayet hakkını kaybetmiş olur.

Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralamalar bahsettiğimiz gibi şikayete tabidir. Bu yaralanmalar dışındaki tüm yaralamalar için en az 8 yıllık zaman aşımı süresi bulunmaktadır. Savcılık tarafından bu süre içerisinde resen soruşturma açılabileceği gibi herkes tarafından suç duyurusunda bulunulması mümkündür.

Kasten Adam Yaralama Suçunda Uzlaştırma

Basit kasten yaralama suçu uzlaştırmaya tabi suçlardandır. Yani soruşturma veya kovuşturma aşaması fark etmeksizin öncelikle uzlaştırma prosedürü uygulanmalı daha sonra yargılama aşamalarına devam edilmelidir.

Kasten adam yaralama suçu, çok ciddi cezası olan ve işlenme şekline, sebebine ve daha birçok etkene göre verilecek olan cezanın değişkenlik gösterdiği bir suçtur. Bu etkenlerin tamamının iyi bir şekilde belirlenerek yargılama esnasında etkili bir savunma yapılmalıdır. Bu sebeple yargılama sonucunda adil bir karar verilmesi için hem savunma hem de iddianın ceza hukuku alanında uzman bir avukat tarafından temsil edilmek gerekmektir.

VERASET İLAMI NEDİR?

Veraset Nedir?

Her insan yaşamı boyunca taşınır veya taşınmaz mallara sahip olur. Vefat ettikten sonra ise mal varlığı mirasçılarına geçer. Mirasçılar farklı oranlarda miras üzerinde hak sahibidirler. Bu nedenle miras payının ne kadar olduğunun ispatı için veraset ilamı (mirasçılık belgesi) alınması gerekir. Vasiyetname, evlatlıktan red vb. ölüme bağlı tasarruflar yapılmadıysa, mirasçılık belgesinde isim ve payları yazan kişiler miras üzerinde hak sahibi olurlar. Mirasçılık belgesi ile ilgili sorularınızı sayfanın en altından büromuza iletebilirsiniz.

Veraset Nedir?

Bir kimsenin ölümü üzerine mevcut mal varlığının kanuni mirasçılarına intikal etmesine veraset denir. Miras bırakan kişiye muris, mirasçılarına varis, ikisi arasındaki münasebete de veraset denilmektedir. Ölümle murisin malları, bir bütün olarak doğrudan doğruya mirasçılara intikal eder. Sonuç olarak veraset bir servetin el değiştirmesi anlamına gelmektedir.

Veraset İlamı Nedir?

Mirasçıların talebi üzerine yetkili merci tarafından verilen ve mirasçılık sıfatının ispat edilmesine ve bu sıfatla tereke üzerinde tasarrufta bulunulmasına yarayan bir belgedir. Mirasçılık belgesi mahkemeden talep edildiyse verilen karar, taraflar için kesin hüküm oluşturacağından ilam niteliğindedir. Mahkeme tarafından düzenlenen bu belgeye veraset ilamı denilmektedir.

Mirasçılık Belgesi Nedir?

Miras bırakanın mirasçılarının kim olduğunu ve kanuni miras paylarını gösteren belgedir. Uygulamada genellikle veraset ilamı ile aynı anlamda kullanılmaktadır.

Veraset İlamı Nasıl Alınır?

Mirasçılık belgesinin üç yolla alınması mümkündür. Birinci yol sulh hukuk mahkemelerinde çıkartılmasıdır. Miras bırakanın ölmeden önceki son ikametgah adresinde bulunan sulh hukuk mahkemesine dilekçe ile başvurulur. İkinci yol ise noterde çıkartılmasıdır. Herhangi bir mirasçı tarafından notere başvuru yapılır, noter tarafından nüfus kayıt örnekleri de incelenerek çıkartılır. Üçüncü yol ise e-devlet sistemi üzerinden çıkartılmasıdır. 2018 yılı itibariyle başlayan uygulama ile birlikte 1990 yılı sonrası ölen kişilerin T.C. Kimlik Numarası girilerek mirasçılık belgesi çıkartılabilmektedir.

Miras Kalan Malların İntikali İçin Ne Yapmalıyım?

Mirasçılık belgesini almanız miras kalan malların intikal işlemini yapmanız için yeterli değildir. Gayrimenkuller için öncelikle belediyeden rayiç bedel belgesi almanız gerekmektedir. Buna ilaveten konut ve iş yerleri için zorunlu deprem sigortası yaptırmanız gerekir. Bankada bulunan hesaplardaki paraların aktarılması, hayat sigortası ödemelerinin alınması, araç ve gayrimenkullerinin intikallerinin yapılması için veraset ve intikal vergisi ödenmelidir. Vergi dairesine bu vergiyi ödedikten sonra alacağınız borcunuz olmadığına dair belge ile banka ya da tapuda intikal işlemlerini gerçekleştirebilirsiniz.

Veraset İlamı İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?

Mirasçılık belgesini noterden almak için taraflarca getirilmesi gereken belgeler şunlardır:

  • Mirasçının kimlik belgesi
  • Murisin ölüm belgesi
  • Mirasçılık belgesi istemini içeren dilekçe gereklidir.

Adliyeden mirasçılık belgesi almak için ise mahkemeye hitaben yazılmış bir dilekçeyle adliyeye gidilmesi harç ve masraflar ödendikten sonra dilekçenin tevzi bürosuna teslim edilmesi gerekmektedir.

İntikal İşlemleri İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?

Mirasın intikali için taraflarca getirilmesi gereken evraklar şunlardır;

  • Mirasçıların kimlik belgesi
  • Fotoğraf
  • Mirasçılık belgesi
  • Terekede taşınmaz varsa taşınmaza ilişkin tapu senetleri ve DASK poliçesi
  • Belediyeden alınan rayiç bedel yazısı
  • Vergi dairesinden alınan veraset ve intikal vergisinin ödendiğine dair belge
  • Terekede taşınır varsa trafik tescil belgesi vs. banka cüzdanı gibi belgelerin taraflarca getirilmesi gerekmektedir.

Veraset ve İntikal Vergisi Nedir?

Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir şekilde ivazsız olarak bir şahıstan diğer bir şahsa intikali, veraset ve intikal vergisine tabidir. İntikal işlemini yapacağınız gayrimenkul 2021 yılında 334.534 TL’lik istisna tutarının altındaysa 50 TL civarında maktu bir vergi ödemeniz gerekir. Bu tutarı aşıyorsa gayrimenkulün değeri üzerinden aşağıda belirtilen oranlarda veraset ve intikal vergisi ödenir.

veraset vergisi 2021

Noterden Veraset İlamı Ücreti Ne Kadar?

Mirasçılık belgesinin noterde düzenlenmesi halinde 2021 yılında ödenmesi gereken ücret 136 Türk Lirasıdır. İki nüsha talep edilmesi halinde 156 Türk Lirasıdır.

Adliyeden Veraset İlamı Ücreti Ne Kadar?

veraset ilamı ücreti

Adliyeden veraset ilamı almak için 2021 yılından 250 TL ücret ödemeniz gerekir. Ancak işlemler tamamlandıktan sonra artan gider avansı talep halinde iade edilmektedir.

Ölümden Sonra Veraset İlamı Süresi Var Mıdır?

Veraset ilamı çıkarmak herhangi bir süreye bağlı değildir. Mirasçılar intikal işlemlerini yapacakları zaman mirasçılık belgesi çıkarabilirler. Veraset durumunda bir değişiklik olmadığı hallerde veya mirasçılık belgesine itiraz edilmediği müddetçe mirasçılık belgesi geçerliliğini korur.

Veraset İlamı Kaç Günde Çıkar?

Sulh hukuk mahkemesine başvuru yapılması halinde yaklaşık 1 haftada çıkarılmaktadır. Notere başvuru halinde ise mirasçılık belgesi aynı gün içerisinde çıkarılır.

Veraset Davası Nedir?

Miras hukuku oldukça geniş kapsama sahiptir. Bu sebeple açılacak miras davalarında davaya konu olan uyuşmazlıkların sebeplerine göre farklı türde miras davaları açılmaktadır. Bu farklı türdeki miras davalarından biri de veraset belgesinin iptali davasıdır. Miras bırakanın ölümü sonrası veraset belgesinde yer almayan mirasçılar, veraset belgesinin iptali davasını açabilmektedirler. Veraset belgesinin iptali davası Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır.

Noterden Veraset İlamı Nasıl Alınır?

Notere mirasçılık belgesi için giden kişinin nüfus kaydından vefat eden kişiye mirasçı olduğu anlaşılıyorsa, başvuru sahibine mirasçılık belgesi verilir. Üst soyun yurt dışından gelmesi, nüfus kayıtlarında eksiklik vb. durumlar varsa mahkemeye başvurmanız gerektiği söylenebilir. Bu durumda mirasçılık belgesi için sulh hukuk mahkemesine dilekçe ile başvurmanız gerekir.

E-Devlet Veraset İlamı Alma

E-Devlet şifrenizle sisteme giriş yaptıktan sonra arama kısmına veraset ilamı sorgulama yazmanız gerekir. Karşınıza çıkacak ekrana gerekli bilgileri yazıp mirasçılık belgesi çıkarabilirsiniz.

Veraset İlamı Yetkili Mahkeme Neresidir?

Mirasçılık belgesi almak için miras bırakanın vefatından önceki son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesine başvurmanız gerekir.

Ölen Kişinin Malı Yoksa Veraset İlamı Çıkarmalı Mıyım?

Ölen kişinin intikali gereken bir malı söz konusu değilse mirasçılık belgesi çıkarmanıza gerek yoktur. Miras bırakanın mal varlığı olmadığı halde borçları varsa vefat tarihinden itibaren 3 ay içerisinde reddi miras yoluna başvurmanız gerekir.

Veraset İlamı Örneği

Veraset nedir

Mahkemeden alınan mirasçılık belgesi örneği bu şekildedir. Hüküm kısmında mirasçılar ve payları açıkça gösterilmektedir.

Mirasçıların tamamını ve pay oranlarını göstermesi sebebiyle veraset ilamı çıkarılması gerekir. Bu belge ile birlikte mirasçılar paylarını öğrenir ve o oranda miras paylaşımı gerçekleştirilmeye çalışılır. Miras hukuku avukatlık hizmetimiz ile ilgili detaylı bilgiye Miras Avukatı sayfasından ulaşabilirsiniz. Veraset işlemleri ve miras ile ilgili sorularınızı aşağıdan iletebilirsiniz.

VASİ TAYİNİ

vesayet

Vasi tayini ile vesayet altına alınması gereken kişiler için yasal haklarını kullanmasını sağlamak amacıyla bir vasi görevlendirilir. Vasilik kamu görevi olarak nitelendirilir dolayısıyla vasi olarak atanan kişi sorumluluklarının bilincinde olmalıdır. Kısaca vasi, kendi yasal haklarını tam olarak kullanamayacak olan kişiye haklarını kullanabilmesi için atanan kişidir.

Vasi Tayini Kimler Arasından Yapılır?

Bir kişiye vasi tayini olabilmesi için dört ana durum sayabiliriz. Birinci durum kişinin yaş küçüklüğüdür. Reşit olmayan kişilerin yasal temsilcileri velileridir ancak velileri olmadığı durumlarda vasi tayini gerekmektedir. Reşit olmayan yani yaşı küçük olan kişiye vasi tayini zorunludur.

İkinci vasi tayinini gerektiren durum ise kısıtlılık halidir. Kısıtlılık kararı şu hallerde verilebilir; mal varlığını kötü yönetim, kötü yaşam tarzı, savurganlık, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı. Bu sebepler sonucunda kişi hakkında kısıtlılık kararı verilerek vasi tayin edilebilir. Örneğin, felç geçirmesi sonucunda aynı zamanda akıl sağlığını da yitiren Ayşe, kendi yasal haklarını kullanamayacak durumdadır. Ayşe hakkında kısıtlılık kararı verilerek vasi tayin edilebilir.

Üçüncü vasi tayinini gerektiren durum ise hapis cezası almaktır. Böyle bir ceza alan kişiye vasi tayini için cezayı çektirmeye yetkili makam tarafından yetkili vesayet makamına bildirimde bulunulur.

Dördüncü vasi tayinini gerektiren durum ise kişinin kendi isteğidir. Sakatlığı, hastalığı, yaşlılığı veya tecrübesizliği sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden kişiye de isteği üzerine vasi tayin edilebilir.

Vesayet Davası Nasıl Açılır?

Vasi tayini vesayet davası sonucunda hakim tarafından gerçekleştirilir. Vesayet davasına bakmakla görevli mahkeme sulh hukuk mahkemeleridir. Vasi tayin edilecek yani küçük veya kısıtlının bulunduğu yerdeki mahkemenin bulunduğu yer mahkemesi ise yetkili mahkemedir. Örneğin Tuzla’da yaşayan akıl hastası Ayşe’ye vasi tayin edilmesi için İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açılması gerekmektedir. Vasi tarafından vesayet altına alınan kişi adına dava açılması mümkündür. Örneğin vasi tarafından ortaklığın giderilmesi davası açılabilecektir.

Vasi Tayini İçin Kimler Uygun Değildir?

Reşit olmayan kişiler, vasi atanacak kişi ile arasında çıkar çatışması ve husumet bulunan kişiler, kısıtlılar, kamu hizmetinden yasaklılar, haysiyetsiz yaşam sürenler ve vesayet makamı hakimi vasi olarak tayin edilemezler. Bu kişilerin gönüllü olması da bu yasaklılık hallerini ortadan kaldırmaz.

Kimler Vasiliği Kabul Etmeyebilir?

Dörtten çok çocuğu olanlar, altmış yaşını doldurmuş olanlar, bedensel engelleri veya hastalığı sebebiyle vasilik yapmakta zorlanacak kişiler, üzerinde vasilik görevi olanlar ve cumhurbaşkanı, TBMM üyeleri, hakim ve savcı mesleği mensupları vasilik görevini kabul etmeyebilir.

Vasi için açılacak vesayet davası küçüğün veya kısıtlının hakları açısından büyük önem arz etmektedir. Vasi için gerekli başvuruların yapılması, davanın yürütülmesi ve itiraz işlemlerinin bir avukat tarafından yapılması sizin için faydalı olacaktır.

MUHDESATIN AİDİYETİ DAVASI

muhdesatın aidiyeti

Muhdesat, bir arsa üzerinde bulunan ev, ağaç, kulübe, depo gibi varlıkları tanımlamaktadır. Ortaklığın giderilmesi ve kamulaştırma davaları sırasında dava konusu arsa üzerindeki eşyanın kendisine ait olduğunu ispat etmek isteyen kişi tarafından muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılır. Gayrimenkul avukatlığı hizmetimiz ile ilgili detaylı bilgiye sayfasından ulaşabilirsiniz.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti DavasınıKim Açılabilir?

Dava konusu arazi üzerindeki muhdesatın kendisine ait olduğunu iddia eden kişi tarafından arazinin tapu kaydındaki maliklerinin tamamına karşı açılmalıdır. Muhdesatın yani arazı üzerindeki eklentinin davacıya ait olduğunu açıkça kabul eden maliklere karşı dava açılmasına gerek yoktur.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Hangi Mahkemede Açılabilir?

Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise söz konusu arazinin bulunduğu yer mahkemesidir. Örneğin Kadıköy’de bulunan bir arazi için ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Arazi üzerindeki evin kendisine ait olduğunu iddia eden kişi tarafından İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’nde muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılmalıdır. Dava, yukarıda belirttiğimiz gibi muhdesatın aidiyetini kabul etmeyen tüm tapu maliklerine karşı açılmalıdır.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Sonucunda Ne Olur?

Muhdesatın kime ait olduğu mahkeme kararıyla tespit edilir. Davanın kabul edilmesi halinde muhdesat sahibinin hakkı tapuda beyanlar hanesine kayıt edilir. Bu hak sınırsız değildir yalnızca muhdesat sahibine aittir. Muhdesat sahibinin tespit edilmesi sonucunda arazi maliklerine karşı tazminat veya alacak hakkı ortaya çıkabilir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Harç ve Yargılama Giderleri

Söz konusu davalar nispi harca tabidir. Yani belirli bir harç ücreti yoktur. Harç ücreti, muhdesatın değerine ve muhdesatın tespiti için dava açan kişinin muhdesat üzerindeki payına göre hesaplanır. Davanın kabulüne karar verilmesi halinde davacı lehine avukatlık tarifesine göre avukatlık ücreti belirlenir. Yargılama giderleri de davanın kabul edilmesi halinde tapu maliklerine payları oranında yükletilir.

Muhdesatın adiyetinin tespiti davası, muhdesatın ait olduğu kişinin muhdesat üzerindeki hakkını koruması için gereklidir. Aksi halde ortaklığın giderilmesi davası veya kamulaştırma davaları sonucunda muhdesat üzerindeki haklarını yitirebilirler. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının uzman bir avukat tarafından temsil edilerek açılması hak kaybına uğramamanızı sağlayacaktır. Ortaklığın giderilmesi davası hakkındaki yazılarımızı da sitemizden okuyabilirsiniz.

ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI

izaleyi şuyu

Taşınır veya taşınmaz mal üzerinde mülkiyet sahibi olan ortaklar arasında anlaşmazlık çıkması halinde, özellikle mirasın paylaştırılamaması gibi durumlarda ortaklığın giderilmesi davası açılabilir. Ortaklığın giderilmesi davası sonucunda mal üzerinde kişisel mülkiyet kurularak ortaklık sona erer. Kafa karışıklığını gidermek için belirtelim ki ortaklığın giderilmesi davası ve izale-i şuyu davası aynı şeydir. Gayrimenkul avukatlığı hizmetimiz ile ilgili detaylı bilgiye Gayrimenkul Avukatı sayfasından ulaşabilirsiniz.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Kim Tarafından, Kime Karşı Açılabilir

Mal üzerindeki ortaklığın sona erdirilmesini her bir ortak talep edebilir. Ortakların kendi arasında anlaşma sağlanamaması durumunda, ortaklardan her biri ortaklığın giderilmesi davası açılabilir. Ortaklığın giderilmesi davası, mal üzerinde pay hakkı sahibi tüm ortaklara (paydaşlara) karşı açılmalıdır. Ortaklardan ölen kişi veya kişilerin ölmesi durumunda onlara ait paylar mirasçılarına geçecektir. Bu durumda, dava açılırken ölen ortağın mirasçılarına karşı da açılmalıdır.

Ortaklığın Giderilmesi Davasını Hangi Mahkemede Açılabilirim?

İzale-i şuyu (ortaklığının giderilmesi) davalarında görevli mahkeme sulh hukuk mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Örneğin, Kadıköy’de bulunan bir konut üzerindeki ortaklığın giderilmesi için dava açılmak istenirse İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılması gerekmektedir.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Sonucu Ne Olur?

Dava sırasında tarafların anlaşması durumunda hakim tarafından anlaşmaya uygun olarak malın paylaştırılmasına karar verilebilir. Tarafların dava süresince anlaşma ihtimalinin olmaması durumunda ise iki ihtimal ortaya çıkmaktadır. Birincisi taraflardan birinin isteği üzerine, aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilmesidir. Aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilmesi halinde ortak malın, pay sahiplerine payları oranında taksim edilerek(paylaştırılarak) ortaklık ortadan kaldırılır. Söz konusu malın taksim edilip edilemeyen mallardan olup olmadığı hakim tarafından ilgili mevzuata göre incelenir. Taşınmaz mallarda aynen taksim yapılabilmesi için taşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş yada yapıda eksikliklerin giderilmesi halinde kat mülkiyeti kurulabilir olması gerekmektedir. Taksim edilirken ortaklara düşen paylar arasında orantısızlık olması durumunda üzerine para eklenerek denkleştirme yapılır.

İkinci ihtimal ise satış yoluyla ortaklığın giderilmesidir. Aynen taksim yolunun mümkün olmadığı hallerde yada hakimin aynen taksim yolunu uygun görmemesi durumunda açık artırmayla satışa hükmolunur. Ortakların tamamının rızası olması halinde satış yalnızca pay sahibi ortaklar arasında gerçekleştirilebilir. Açık artırma için hakim tarafından satış memuru belirlenir ve icra dairesi tarafından satış gerçekleştirilir. Dava sonucunda yargılama masrafları ve vekalet ücreti ortakların payları oranında paylaştırılır. Satıştan elde edilecek gelir de aynı şekilde paylar oranında dağıtılır.

Dava sonucunda söz konusu mal veya mallar üzerindeki elbirliği veya paylı mülkiyet sona erer. Özellikle mirasçı olan kişilerin anlaşamaması durumunda ortaklık giderilerek tek kişiye mülkiyet geçisi sağlanır ve mirasçılara da satıştan elden edilen gelir payları oranında dağıtılır ve hiçbir paydaş hak kaybına uğramamış olur. Söz konusu davalarda herhangi bir mağduriyetin, hak kaybının yaşanmaması için bir gayrimenkul avukatı tarafından temsil edilmeniz gerekmektedir.

İŞÇİ HAKLARI

çalışan hakları

İşçi hakları ve özellikle işten çıkarılan işçinin hakları çoğu zaman işverenler tarafından göz ardı edilmektedir. Bu haklardan işçilerin yararlanmaması için çaba sarf edilmektedir. İşçi hakları kanunu şeklinde bir kanun olmadığı için mevzuatımızda farklı hükümlerde ve çalışanların kolay anlayamayacağı şekilde düzenlemeler yapılmıştır. İşten çıkarılan işçilerin hak kaybı yaşamaması için işçi haklarını tek bir makalede topladık. Ancak belirtmekte yarar var ki her somut olayın özelliğine göre talep edilebilecek haklar değişmektedir. Yaşadığınız duruma göre hangi hakları talep edip edemeyeceğinizi merak ediyorsanız sayfanın en altındaki işçi hakları danışma formu aracılığıyla sorularınızı büromuza iletebilirsiniz. İşçi hakları arasında bilinmesi gereken en önemli 12 hak şunlardır:

1) İşe İade Hakkı

İşveren iş sözleşmesini feshetmek istiyorsa, fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. İşten çıkarılan işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmeden veya işveren tarafından haksız bir sebeple işten çıkarıldıysa, fesih bildiriminden itibaren bir ay içerisinde işe iade talebinde bulunabilir. Ancak önceden tespit edilmesi gereken husus, iş yerinin iş güvencesi kapsamında olup olmadığı ve işçinin iş güvencesinden yararlanma şartlarını taşıyıp taşımadığıdır. İşe iade davası açabilmek için iş yerinde 30’dan fazla işçi çalışması ve en az 6 aylık kıdeminizin olması gerekmektedir. İşe iade davası mahkeme tarafından kabul edilirse, işten çıkarılan işçi, aynı koşullarla tekrar işe alınmalıdır. Aksi taktirde işveren tarafından işçiye dört aydan az olmamak üzere tazminat ödenmesine karar verilir. İşçinin boşta kaldığı süre için de dört aylık ücret ayrıca ödenir.

2) Kıdem Tazminatı Hakkı

İşçi tazminat hakları arasında en önemli olanı kıdem tazminatıdır. Kıdem tazminatı işçilerin zor günleri için sosyal devlet ilkesi uyarınca ihdas edilmiş bir haktır. Haklı bir neden olmaksızın işten çıkarılan işçi bir yıldan fazla çalışmış olmak kaydıyla kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Belirli koşulların varlığı halinde istifa eden işçinin hakları arasında da kıdem tazminatı yer almaktadır. Kendiniz işten çıktığınızda alabileceğiniz tazminat hesaplama yapmak için bu konudaki sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Tazminat hesaplama her yıl için 30 günlük ücret üzerinden yapılmaktadır. Bu ücret işçinin aldığı brüt ücrettir. Yani vergilerinde dahil olduğu ücret baz alınır. Ayrıca bu ücrete, işçinin aldığı giyecek, yemek ve yol gibi diğer düzenli ödemeler de eklenir. Bundan dolayı kıdem tazminatının hesabında baz alınan brüt ücrete, giydirilmiş ücret denir. Örneğin 5 yıl süreyle aynı iş yerinde çalışan ve işveren tarafından işten çıkarılan işçi 150 günlük yani 5 aylık brüt maaşı kadar kıdem tazminatı almaya hak kazanır. 2020 yılı için 5 yıldır asgari ücret ile çalışan bir işçinin işten çıkarılması halinde hak kazanacağı kıdem tazminatı tutarı 14.619,32 TL’dir.

3) İhbar Tazminatı Hakkı

Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden bir süre önce durumun işten çıkarılacak işçiye bildirilmesi gerekir. Aynı durum işçi için de geçerlidir. İşçi haklı bir neden olmaksızın iş sözleşmesini feshetmek istiyorsa kanunda belirtilen sürelere uyması gerekmektedir. Aksi taktirde işçinin de ihbar tazminatı ödemesi gerekebilir. İhbar süreleri, işçinin kıdemine göre değişmektedir.

  • 6 aydan az çalışmış işçi için 2 hafta,
  • 6 ay – 1,5 yıl arası çalışmış işçi için 4 hafta,
  • 1,5 yıl – 3 yıl arası çalışmış işçi için 6 hafta,
  • 3 yıldan fazla çalışmış işçi için 8 hafta ihbar süresi bulunmaktadır.

Kanunda belirtilen ihbar süreleri boyunca iş sözleşmesi aynen devam eder ve bu sürelerin sonunda iş sözleşmesi feshedilmiş sayılır. Bu sürelere işveren uymazsa, işten çıkarılan işçinin haklarından biri olan ihbar tazminatı alacağı doğar.

4) Fazla Çalışma Ücreti Hakkı

İşçinin haftalık mesai süresi kanunen 45 saattir. Haftalık olarak bu sürenin aşılması halinde işveren tarafından %50 zamlı olarak fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Burada önemli olan husus ara dinlenme yani molaların çalışma saatinden sayılmamasıdır. Ancak ara dinlenmenin çalışma saatinden sayılmaması için bazı şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İşçi bu süreleri istediği gibi kullanamazsa veya bu süreleri çalışmaya hazır bir şekilde geçirirse ara dinlenme süreleri çalışma saati hesabında dikkate alınır. Ayrıca işçinin günlük 11 saatten fazla çalışması veya kanunen gece vakti olarak kabul edilen 20.00-06.00 saatleri arasında 7,5 saatten fazla çalışması halinde de işveren tarafından fazla çalışma ücreti ödenmesi gerekmektedir. İşçi hakları arasında önemli bir yer tutan fazla çalışma ücretinin ödenmemesi halinde işçi iş akdini haklı nedenle feshedebilir.

5) Yıllık İzin Hakkı

  • 1 – 5 yıl arası kıdemi olan işçiler 14 gün
  • 5 – 15 yıl arası kıdemi olan işçiler 20 gün
  • 15 yıl ve üzeri kıdemi olan işçiler 26 gün yıllık izne hak kazanırlar.

İşçi çalıştığı süre boyunca yıllık izin haklarını tamamen kullanmamış olabilir. Bu durumda işten çıkarılan işçinin haklarından biri de kullanmadığı yıllık izin hakları için ücret alabilmesidir. İşçi tarafından talep edilmesine rağmen yıllık izne hak kazanılan yıl boyunca izin kullandırılmaması da haklı fesih nedenidir.

6) Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücreti Hakkı

Ülkemizdeki ulusal bayram ve genel tatil günleri; 1 Ocak, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, 15 Temmuz, 30 Ağustos, 29 Ekim ve dini bayramlarımıza denk gelen günlerdir. Sözleşmenizde resmi tatil günlerinde çalışma yapacağınıza dair hüküm yoksa bu günlerde çalışmak zorunda değilsiniz. Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmanız halinde o gün kaç saat çalıştığınıza bakılmaksızın 1 günlük ücretiniz kadar ilave ücret tarafınıza ödenmelidir. Aksi takdirde işten çıkarak kıdem tazminatı ve diğer işçi haklarını talep edebilirsiniz.

7) Hafta Tatili Ücreti Hakkı

Her işçiye haftalık 7 gün olan çalışma süresinin içerisinde en az 1 günlük yani kesintisiz olarak 24 saat izin verilmesi gerekmektedir. Eğer, işveren tarafından hafta tatili gününde işçi çalıştırılıyorsa, işçinin günlük ücretinin %50 fazlası tutarında hafta tatili ücreti işçiye ödenmelidir. Örnek vermek gerekirse; günlük ücreti 150 TL olan bir işçiye bu ücretine ilaveten, haftalık tatil gününde çalıştırılması nedeniyle 150+150 TL+75 TL toplamı olan 375 TL ödenmelidir. Eğer ki bu ücret işçiye ödenmez ise, işçi haklarını dava yoluyla talep edebilir.

8)AGİ (Asgari Geçim İndirimi) Hakkı

AGİ işçilere uygulanan bir gelir vergisi indirimidir. Bu gelir vergisi indiriminin tutarı; işçinin medeni durumuna yani evli veya bekar olup olmamasına, evliyse eşinin çalışıp çalışmamasına ayrıca çocuk sayısına göre değişiklik arz etmektedir. Gelir vergisinde uygulanan bu indirimin her ay işçiye ödenmesi gerekmektedir. Aksi taktirde işçi bu alacağını kıdem tazminatı ve diğer işçi hakları ile birlikte talep edebilir.

9)Ayrımcılık Tazminatı Hakkı

İşveren eşit davranma ilkesine uygun hareket etmelidir. Bunun anlamı ise objektif veya haklı bir sebep olmadıkça işçiler arasında farklı uygulamalar yapmamasıdır. İşverenin eşit davranma yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde, işçi 4 aylık ücreti tutarında ayrımcılık tazminatı talep edebilir. Örneğin eşit işlerde çalışan işçilerden yalnızca birkaç işçiye ikramiye verilmesi veya zam yapılması işverenin sorumluluğunu doğurmaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken husus şudur ki; işveren, işyerinde çalışan her işçiyi aynı konuma getirmek zorunda değildir. Ancak yaptığı iş, kıdem ve niteliği bakımından esaslı farklılıklar bulunmayan işçiler arasında farklı uygulamalar yapılmamalıdır. Ayrıca işverenin iş sözleşmesi devam ederken üzerinde olan bu yükümlülük, iş sözleşmesinin sona erdirilmesi aşamasında da geçerlidir. Örneğin hamileliği nedeniyle işten çıkarılan bir işçi ayrımcılık tazminatı talep edebilir.

10) Sendikal Tazminat Hakkı

Sendika faaliyetleri yürütülmesi anayasal bir haktır. İşçiler kendi istekleriyle bir sendikaya üye olabilirler. Toplu iş sözleşmelerindeki hükümler haricinde, işveren sendikaya üye olan ve olmayan çalışanlar arasında çalışan hakları bakımından ayrımcılık yapamaz. Bu ayrımcılık iş sözleşmesi devam ederken yapılabileceği gibi iş sözleşmesinin sona ermesi esnasında da yapılabilir. Sendika üyesi olduğu için işten çıkarılan veya sendikal faaliyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan işçinin 1 yıllık ücreti tutarında sendikal tazminat ve diğer işçi haklarını talep etme imkanı bulunmaktadır.

11) Mobbing Nedeniyle Manevi Tazminat Hakkı

İş hayatında işçiler psikolojik şiddet, baskı veya taciz gibi fiillere maruz kalabilmektedirler. İşçilere rahatsızlık vermek veya işten çıkmasını sağlamak amacıyla yapılan bu fiiller, işveren tarafından yapılabileceği gibi iş yerinde çalışan diğer işçiler tarafından da yapılabilir. İşverenin bu fiillerde bulunması sorumluluğunu doğuracağı gibi başka çalışanlar tarafından yapılan mobbing kapsamındaki davranışları engellememesi de sorumluluğunu doğurmaktadır. Nitekim işveren işçi haklarını gözetmelidir. Bu kanunen ona yüklenmiş bir sorumluluktur. İşçi, bu davranışlar nedeniyle uğradığı zararların giderilmesi için manevi tazminat talebinde bulunabilir.

12) İşsizlik Ödeneği Hakkı

İşsizlik ödeneği işten çıkarılan işçinin hakları arasındadır. Ancak bu haktan yararlanabilmek için bazı şartların yerine getirilmiş olması gerekmektedir. Bunlardan ilki, işçinin kendi rızası ve isteği dışında işten çıkarılmış olmasıdır. Ayrıca, işçinin çıkarıldığı iş yerinde en az 120 gün yani 4 ay çalışmış olması gerekmektedir. Son şart ise, iş sözleşmesinin bittiği tarihten önceki 3 yıl boyunca, işçinin adına en az 600 günlük işsizlik sigortası primi ödenmiş olmalıdır. Bu şartları taşıyan işçiye SGK tarafından otomatik olarak işsizlik ödeneği bağlanmaz. Yani tüm şartlar sağlansa bile işçinin bu haktan yararlanabilmesi onun başvurusuna bağlıdır ve bu başvuruda süre şartı bulunmaktadır. Şöyle ki, işsizlik ödeneği almak isteyen işçi, iş sözleşmesinin bittiği tarihi takip eden 30 gün içerisinde, elektronik ortamda veya kuruma bizzat başvurarak işsizlik ödeneği talep etmelidir.

İşverenler çoğu zaman tazminat ödememek için SGK’ya işten ayrılış gerekçesini ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık olarak yani 29 koduyla bildirebilmektedir. Bu şekilde 29 koduyla işten çıkarılan işçinin hakları arasında dava açarak gerçek fesih nedenini ispatlama imkanı da bulunmaktadır. Dava açarak işsizlik maaşına hak kazanılabilecek gerçek fesih nedenini ispatlayan işçiler toplu olarak işsizlik maaşlarını alabilirler.

İşten çıkarılan işçinin hakları konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli husus zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerdir. İşçinin ücret alacakları ve iş sözleşmesinin sona ermesinden kaynaklanan alacakları farklı sürelere tabidir. Nitekim her alacak kaleminin hesabı da farklı usullere tabidir. Bu nedenle işçi hakları avukatından hukuki yardım almanız faydanıza olacaktır. Ayrıca işçinin, sigorta primi hiç ödenmemiş veya eksik ödenmiş ise bu durum sosyal güvenlik hakkının ihlalini oluşturur. Bu ihlalin işçi üzerinde yaptığı zararı telafi etmek için hizmet tespit davası açılabilir. İş hayatında sıkça karşılaşılan bir durum da iş kazasıdır. İş kazası geçiren işçinin hakları konulu makalemizi okuyarak bu konuda detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

İşten çıkarılan işçinin hakları arasında en sık rastlanılan hususlar bunlar olmakla birlikte, işçi hakları hakkında aklınıza takılan tüm soruları aşağıdaki form aracılığıyla büromuza iletebilirsiniz.