Skip to content

Aile Hukuku

VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ

Velayetin değiştirilmesi davası çocuk üzerinde yükümlülüğü bulunan anne veya babadan velayet hakkının alınıp diğer tarafa verilmesine ilişkin açılan davadır. Velayetin değiştirilmesi kanunda sayılan ve benzeri hallerde mümkündür.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Şartları

Söz konusu davanın açılabilmesi için velayetin daha önce anne veya babadan birine verilmiş olması lazımdır. Ayrıca çocuğun veya velayet hakkına sahip tarafın durumunda sürekli ve esaslı bir değişiklik meydana gelmelidir. Bu değişiklik dolayısıyla çocuğun menfaati zedelenmiş olmalıdır.

Velayetin Değiştirilmesinin Sebepleri

Medeni kanunumuzun 183. maddesinde velayeti değiştirilmesi sebepleri sayılmıştır. Bu maddeye göre velayet; ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde değiştirilebilir.

Maddenin metninden de anlaşılacağı üzere sayılan sebepler sınırlı sayıda değildir. Yani bu sebepler dışında başka bir sebeple de velayetin değiştirilmesine karar verilebilir. Örneğin velayet sahibi tarafın diğer tarafla çocuğun kişisel ilişki kurmasına engel olması, velayetin kötüye kullanılması, çocuğun menfaati için velayetinin değiştirilmesi gerekiyorsa velayetin değiştirilmesi davası sonucunda velayet değiştirilmesine karar verilebilir. Ancak ana ve babanın her ikisinden de velayet kaldırılırsa çocuğa vasi atanır.

Saydığımız sebeplerle velayetin değiştirilmesi için hakimin göz önünde bulundurması gereken temel husus çocuğun menfaatidir. Velayetin değiştirilmesi sebepleri olsa dahi çocuğun menfaati velayetin değiştirilmesini gerektirmiyorsa hakim tarafından ret kararı verilebilir.

Ayrıca velayetin kaldırılması kararı mevcut veya doğabilecek çocuklara etki eder. Zira bir çocuk hakkında velayet hakkının kaldırılmasına karar veren mahkeme, velayetin kaldırılması gerekmeyen diğer çocuklar hakkında velayetin kaldırılmasına yer olmadığına karar vermelidir, yoksa diğer çocuklar açısından da velayet kaldırılır.

Velayetin Değiştirilmesi Davası İle Anne veya Babanın Sorumlulukları Biter Mi?

Velayetin kaldırılması durumunda anne ve babanın, çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri aynen devam eder. Anne ve baba ile çocuğun, giderlerini karşılayacak ekonomik gücü yoksa bu giderler devlet tarafından karşılanır.

Anne veya Babanın Başkası İle Evlenmesi Durumunda Velayet

Velayete sahip anne veya babanın yeniden evlenmesi, tek başına velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebilir. Ayrıca şartlar gerektiriyorsa çocuğa vasi atanabilir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Yetkili ve Görevli Mahkeme

Görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Yetkili mahkeme konusunda kanunda bir kesinlik bulunmamaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2014 tarihli 2014/26169 Karar numaralı kararında davacının kendi oturduğu yer mahkemesinde bu davayı açabileceği belirtilmiştir. Söz konusu karar metni şöyledir. :

“Dava 17.7.2013 tarihinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmıştır. Bu sebeple; artık davacının müşterek çocuğun velayetinin anneden alınıp kendisine verilmesi yönündeki talebi, bir “çekişmesiz yargı” işidir (6100 s. HMK. m. 382/2-13). Çekişmesiz yargı işlerinde de, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu kabul edilmiştir (6100 s.HMK.m.384). Velayetin kaldırılması veya ebeveynlerden birinden alınarak diğerine verilmesine, yahut kaldırılan velayetin iadesine ilişkin davalardaki yetki konusunda, Türk Medeni Kanununda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki “çekişmesiz yargı ile” ilgili genel yetki kuralı burada da uygulanacaktır. O halde, davacı kendi oturduğu yer mahkemesinde de bu davayı açabilir. Öyleyse, yetki itirazının reddi ile velayetin değiştirilmesi ile ilgili talebin esasının incelenmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçe ile yetkisizlik kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.”

Velayetin Değiştirilmesi Davasında Süre

Velayet altındaki çocuk için diğer taraf çocuğun menfaatine aykırı bir durum olması halinde herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açılabilmektedir. Örneğin 5 yaşındaki çocuğun velayeti anneye verildi. Annesi 10 yıl boyunca çocuğu hakkında her türlü görevini yerine getirdi. Ancak annesi, çocuğu 5 yaşına geldikten sonra malvarlığını savurgan davranmaya başlamış ve uyuşturucu kullanmaya başlamış olabilir. Bu durum velayet altındaki çocuğun zararınadır. Böyle bir durumda baba tarafından velayetin anneye verilmesinden itibaren 10 yıl geçmiş olsa dahi velayetin değiştirilmesi davası açılabilir.

Velayetin Değiştirilme Davasının Niteliği Ve Amacı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 382. maddesinin birinci fıkrasında çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu önce genel çerçevesi belirlenerek, daha sonra da mümkün olduğunca sayılarak belirtilmiştir.

Velayetin değiştirilmesi isteği de Kanunun sözü edilen maddesinde bir “çekişmesiz yargı” işi olarak düzenlenmiştir. Çekişmesiz yargı işlerinde de aksine hüküm bulunmadıkça kendiliğinden araştırma ilkesi geçerlidir.

Bu genel açıklamadan sonra bilindiği üzere, Türk Medeni Kanunu (TMK) uyarınca velayet; çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerini kapsar. Aynı zamanda anne ve babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına ilişkin hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri de içerir. Ana ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri, özellikle çocukların şahıslarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. Bu bağlamda sağlayacağı eğitim ile istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlak sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Boşanma sonrasında malların paylaşımı ve katılma alacağı ile ilgili bilgi almak için bu konudaki makalemizi inceleyebilirsiniz.

Velayetin Değiştirilmesi Davası ve İştirak Nafakası

İştirak nafakası, velayetin düzenlenmesine ilişkin davalarda bu davaların ferîsi niteliğindedir. Ferî talepler asıl talebin sonuca bağlıdır.

Velayet ve iştirak nafakası talebi arasında da bir öncelik ya da sonralık ilişkisi bulunmayıp aslilik ve ferîlik ilişkisi söz konusudur. Ferî talebin, asıl talepten bağımsız olarak istenmesi mümkün değildir bu yüzden velayetin değiştirilmesini konu alan bir davada da değiştirme talebinin reddi durumunda çocuk için iştirak nafakasına hükmedilmeyecektir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/2444 E., 2019/51 K. ve 31.01.2019 tarihli ilam)
Kısaca açıklamak gerekirse; ana ve babanın çocuğa bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası, çocuğun korunmasına yöneliktir ve kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle de hâkim, talep bulunmasa dahi kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir.

Önemle ifade etmeliyiz; velayetin değiştirilmesi kamu düzenine ilişkindir. Bu davada asıl talebin ferîsi niteliğindeki iştirak nafakası talebinin bağımsız bir dava olduğunu kabul etmek, usul ekonomisine aykırılık teşkil eder. Bununla birlikte iştirak nafakasına hak kazanması için velayetin değiştirilmesi davasının sonucunu beklemek çocuk yönünden haklarına geç ulaşması sonucunu doğuracağı için çocuğun hakkına geç kavuşması kamu vicdanının yaralanmasına sebebiyet verecektir.

Velayetin Değiştirilmesi ile İlgili Yargıtay Kararları

Velayetin değiştirilme davasında yetki ile alakalı örnek bir Yargıtay kararında şu görüş benimsenmiştir;” Velayetin değiştirilmesi davasında kesin ve özel yetki kuralı bulunmaz. Ancak davalılar tarafından bu hususun ilk itiraz olarak ileri sürülmesi durumunda yetki hususu dikkate alınır. Hâkim, yetkinin kesin olmadığı hallerde, bu durumu resen nazara alamaz.” (20. Hukuk Dairesi 2019/2220 E., 2019/4091 K. ve 17.06.2019 tarihli ilam) Zira velayetin düzenlenmesi kamu düzeninden ileri gelmektedir.

Anlaşmalı boşanma kararında, velayet hakkının bir tarafa verildiği ve çocukların özel giderlerinin çocukların velayetlerini alan tarafın karşılayacağı hususunda ana ve baba anlaşmıştır. Çocukların velayetlerinin değiştirilmesi durumunda söz konusu anlaşmanın infazında sıkıntı doğurmayacağı görüşü kabul edilmiştir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/1895 E., 2019/630 K. ve 30.05.2019 tarihli ilam) Yani kendisinden çocuğun velayeti alınan tarafın, velayetin değiştirilmesi davasını gerekçe göstererek ortak çocukların mağdur olmasına yol açacak şekilde velayet düzenlemesinden bağımsız olarak ödemeyi taahhüt ettiği çocuğun özel giderlerinden sorumlu olmadığını ileri sürmesi Yargıtay’a göre yasaya aykırı kabul edilmiştir.

Velayet değiştirme davasının çekişmesiz yargı işi olarak düzenlenmesinin bir sonucu da Bölge Adliye Mahkemesince çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar üzerinedir. Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararları kesin niteliktedir, bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz. Bu sebeple, davalı-davacının bu yöne ilişkin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.(2. Hukuk Dairesi 2019/3013 E., 2019/5474 K. ve 06.05.2019 tarihli ilam) Yani Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemez.

BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI NASIL OLUR?

Boşanmada mal paylaşımı nasıl olur? Boşanmadan sonra, evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan malların nasıl paylaşılacağı önemli bir sorundur. Eşler genellikle evlenmeden önce herhangi bir mal rejimi sözleşmesi yapmazlar. Dolayısıyla yasal mal rejimine tabi olurlar. Eşler bu konuda seçimlik haklarının olduğunu da çoğu zaman bilmezler. Biz bu yazımızda günlük hayatta en sık karşılaşmış olduğumuz yasal mal rejimine dair, boşandıktan sonra mal paylaşımının ne şekilde olacağını inceleyeceğiz. Bu makalemizde sizlere bu süreç hakkında bilgi vermeye, merak ettiğiniz sorulara cevap vermeye çalıştık. Boşanma davası ve süreci hakkında daha fazla bilgiye boşanma avukatı sayfamızdan ulaşabilirsiniz. Boşanmada mal paylaşımına ilişkin sorularınızı aşağı kısımdaki formu doldurmak suretiyle bizlere iletebilirsiniz.

2002 Öncesi Evliliklerde Mal Paylaşımı Nasıl?

Öncelikle şu hususu belirtmekte fayda var: Giriş kısmındaki bahislerimiz, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununu ve sonrası dönem için geçerlidir. Daha öncesinde geçerli olan 743 Sayılı Kanun döneminde eşler arasındaki yasal mal rejimi, Mal Ayrılığı Rejimidir.
4721 sayılı TMK yürürlüğe girmesi ile birlikte Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi yasal mal rejimi haline gelmiştir.

Dolayısıyla, yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam edecektir. Yani, 01.01.2002 tarihinden önce evlenmiş olan eşler hakkında, başka bir mal rejimi seçilmemişse, evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi uygulanacaktır. Eşler TMK yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden itibaren 1 yıl içerişinde, başka bir mal rejimi seçmemişlerse, yasal mal rejimi kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olurlar. Yani, 01.01.2002 tarihinden tasfiye tarihine kadar yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır.

Mal Paylaşımı Nasıl Olur? (Katılma Alacağı)

Eşler evlenmeden önce herhangi bir mal rejimi sözleşmesi yapmamış olabilirler. Bu durumda, yasal olarak, edinilmiş mallara katılma rejimini kabul etmiş sayılırlar. Bu rejimde, evlilik süresince kazanılan mallar boşanmada mal paylaşımı ile birlikte eşler arasında eşit şekilde paylaştırılır. Edinilmiş mallara katılma rejimi boşanma kararı veya evliliğin iptali hallerinde sona erer. Bu sona ermeden itibaren, halihazırdaki mal varlıkları belirlenir.

Örneğin bir müteahhit ile ev hanımı eşini ele alalım. Evlendikleri tarihten boşandıkları tarihe kadar elde ettikleri tüm mal varlıkları sadece müteahhit kocanın değildir. Aynı zamanda ev hanımı eşinin de kabul edilir. Bunun nedeni eşler arasında iş bölümü yapıldığının düşünülmesidir. Eşlerin, hayat akışı gereği zorlukların üstesinden birlikte geldikleri kabul edilir.  

Edinilmiş mallar, yani evlilik tarihinden itibaren elde edilen mal varlığı tespit edilir. Bundan sonra ise katılma alacağı tespit edilir. Katılma alacağının tespiti için öncelikle edinilmiş mallar ile kişisel mallar arasında hesap yapılır. Bu hesaba denkleştirme adı verilir. Eşlerin pasifleri, yani borçları varsa hesaptan çıkarılır. Sonrasında eşlerin aktifleri, yani alacakları varsa bu hesaba eklenir. Tüm bu işlemlerin sona ermesiyle ortaya çıkan değere artık değer denir. Bu değer, her iki taraf için de ayrı ayrı hesaplanmaktadır. Peki düğün takıları kime aittir, bu sorunuza ilgili yazımızda cevap bulabilirsiniz.

Boşanmada Mal Paylaşımı Yarı Yarıya Mı Olur?

Hesaplanan artık değer; eşlerden biri ister çalışıyor ister çalışmıyor olsun, sözleşmeyle aksi kararlaştırılmamışsa, ikiye eşit olarak bölünecektir. Bu husus, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin bir gereğidir. Bununla birlikte eşlerden birinin tüm borçları toplamı, sahip olunan edinilmiş mallarının değerinin üzerinde olabilir. Bu durumda, bu eş atık eksidedir. Bunun gereği olarak, kanunda belirtildiği üzere diğer eşin artık değere katılma alacağı yok kabul edilir. Katılma alacağı, alacağın kesinleştiği tarihten itibaren bir başkasına devredilebilir. Aynı zamanda katılma alacağı, miras yoluyla mirasçıların hesabına da geçebilmektedir. 

Edinilmiş Mal Ne Demektir? 

Edinilmiş mal, eşlerin evlilikle beraber başlayan ve karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleridir. Mal varlığı değerinin kazanılmış mal sayılabilmesi için bir emek karşılığında elde edilmiş olması ve mal rejiminin devamı sırasında edinilmiş olması gereklidir. Edinilmiş mallara şunlar örnek olarak verilebilir:

-Kişisel malların gelirleri. (evlilikten önce sahip olunan evin kirası gibi) 

-Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminat, gelir.  (meslek hastalığı tazminatı gibi) 

-Çalışmalarının karşılığı olarak kazanılan ücretler. 

Boşanmada Hangi Mallar Paylaşılmaz? (Kişisel Mallar)

Türk Medeni Kanununda aksine karar verilmemişse eşlerin tüm malları edinilmiş mal kabul edilir. Fakat buna istisnalar getirilmiştir. Bu istisnalar, TMK m. 220’de sınırlı olarak ifade edilmektedir. Kanunda öngörülen istisnalar şu şekildedir:

  • Eşlerin evlenmeden önceki yani edinilmiş mallara katılma rejimi başlamadan önce sahip oldukları her türlü mal.
  • Eşlerin kişisel eşyaları yani örneğin cüzdanı, çantası, kol saati, ziynet eşyaları.
  • Eşlerden birine miras yoluyla geçmiş olan mal varlıkları
  • Manevi tazminat alacağı. Örneğin kendisine sosyal medya aracılığıyla hakaret suçu işlenen eşlerden birinin kazandığı tazminat.
  • Karşılıksız kazanma yoluyla kazanılan mal varlıkları. Örneğin bir alışveriş merkezinin yaptığı çekilişte araba kazanılması.
  • SGK tarafından yapılan ödemeler. Örneğin iş kaybından dolayı kurumca yapılan ödemeler. (sürekli iş göremezlik geliri gibi)

Ayrıca, kanunun saymış olduğu istisnalar dışında, eşler sözleşme ile aralarında kişisel mal olarak belirlenecek eşyaları tespit edebilmektedirler. Bazı durumlar içinse sözleşmeye dahi gerek yoktur. Örneğin evlenmeden önce doktor olarak muayenehanesi olan eşin muayenehanesinde bulunan tüm aletler, mesela ultrason cihazı, zaten kişisel mal kabul edildiğinden bunlar için ekstra sözleşmeye ihtiyaç yoktur.

Bir diğer önemli husus şudur ki, eşlerin kişisel mallarının gelirleri edinilmiş mal kabul edilmektedir. Fakat taraflar isterlerse aralarında yapacakları sözleşme ile bu gelirlerin kişisel mal olarak kabul edilmesine karar verme yetkisine de sahiptirler.

Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Olur?

Mal paylaşımı konusunda evliliğin nasıl sona erdiğinin bir önemi yoktur. Evlilik ister çekişmeli olarak ister anlaşmalı olarak sona ersin; mal paylaşımı konusunda uygulanacak TMK hükümleri yine aynıdır. Kanun koyucu burada evliliğin bitme şekline önem atfetmemiştir.

Bununla birlikte, eşler anlaşmalı boşanmada mal paylaşımına ilişkin, kanunun izin verdiği ölçüde, esaslar belirleyebilecektir. Örneğin uygulamada, değer artış payından feragat anlaşmalı boşanma protokolü kapsamında da düzenlenebilmektedir. Bunun dışında malların ne şekilde paylaşılacağı konusunda eşler aralarında mutabık kalabilirler. Fakat dikkat etmek gerekir ki tüm bunlar eşlerin aralarında mal paylaşımına ilişkin bir sözleşme akit etmelerinin sonucudur. Yoksa konun boşanma konusunda ikili bir ayrıma gitmemiştir.

Mal Rejimi Davası Nedir?

Mal rejimi davalarının çeşitleri mevcuttur. Bu davalar; olağanüstü mal rejimine geçiş davası, artık değere katılma alacağı davası, değer artış payı alacağı davası ve katkı payı alacağı davası şeklindedir.

Olağanüstü mal rejimine geçiş davası, bir alacak davası değildir. Eşler arasındaki mevcut mal rejimini, hakim kararı ile, mal ayrılığı rejimine dönüştürmeyi hedefleyen bir davadır. Diğer üç dava türü ise; kişisel hakka dayalı alacağın tahsilini amaçlamaktadır.

Mal Paylaşımı Davası Zamanaşımı Süresi Ne Kadar?

Katılma alacağı davalarında zamanaşımı süresi  boşanma davasının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl ile sınırlıdır. 10 yıl içinde mal paylaşımı davası açmayan tarafın bu hakkı zamanaşımına uğrayacaktır. Bu saatten sonra dava açılarak hak talep edilemeyecektir.

Mal Paylaşımı Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Neresidir?

Katılma alacağına dayanan mal paylaşımı davasına bakmakla görevli mahkeme aile mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise TMK m.214′ e göre belirlenecektir.

-Eşlerden birinin ölümü nedeniyle mal rejimi sona ermiş ise; ölenin son ikametgahı mahkemesi; katılma, katkı payı ve değer artış payı alacağı davasına bakmakla yetkilidir.

-Evlilik mahkemenin boşanma kararı ile sona ermişse veya devam eden bir boşanma davası varsa; boşanma davasına bakmaya yetkili olan mahkeme mal rejiminin tasfiyesini yapmakla da yetkilidir.

-Yukarıdaki iki hal dışındaki diğer tüm hallerde davalı eşin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi, mal paylaşımı davasına bakmakla yetkilidir.

Boşanmada Aile Konutunun Paylaşımı Nasıl Olur?

Eşlerin boşanmadan önce oturmuş oldukları ev, ortak bir katkı ile alınmışsa, paylaşımı noktasında yine eşit olarak taraflara verilecektir. Yani ev satılarak emsal değeri taraflar arasında paylaşılacaktır. Bununla birlikte, aksi taraflar arasında kararlaştırılabileceği gibi, mahkeme tarafından yoksul durumdaki eş veya çocukların durumu da gözetilerek bir karar verilebilir.

Örneğin; kişisel mal niteliğindeki bir arsada, evlendikten sonra arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılabilir. Bu sözleşme neticesinde elde edilen daire, bu kapsamda kişisel maldır. Yani paylaşımı söz konusu değildir. Yine aynı şekilde üstsoydan miras kalan para ile alınan ev ikame değer olarak kişisel mal sayılacağından paylaşımı söz konusu olmayacaktır.

Eşin boşanmadan sonra katkı payı alacağını istemesi söz konusu olabilecektir. Bu noktada, eşlerden birinin emeğini ortaya koyması da katkı sayılacaktır. Örneğin; eşinin malik olduğu arsaya yaptığı inşaatta çalışmasında rol alan eş emek ortaya koymuştur ve katkı payı alacağını diğer eşten talep edebilecektir. Bununla birlikte eşin ev işlerine, çocuklara harcadığı emek katkı kabul edilmez. Dolayısıyla bu gerekçe gösterilerek evden katkı payı istenemez. Aynı şekilde eş, ev alımında arabasını satarak, ziynet eşyalarını vererek vs. katkıda bulunabilir. Boşanmada bu katkılarını talep edebilir.

Boşanmada Mal Kaçırma Durumunda Ne Olur?

Eşler, boşanmadan önce kötü niyetle hareket edip diğer eşin katılma alacağını azaltmak amacıyla mal kaçırma işlemine girişebilir. İşte bu sebeple kanun koyucu, bu durumda diğer eşi korumak adına TMK m. 229 hükmünü getirmiştir. Bu tip bir mal kaçırma eylemi söz konusuysa; bu işlemlere konu olan malvarlığı değerleri, söz konusu işlem hiç yapılmamış gibi tasfiye hesabına eklenecektir. Böylelikle kötü niyetli eylem savuşturulmuş olacaktır.

Yargıtay, bu konuda, uygulamaya içtihatlarıyla farklı bir yön vermiş durumdadır. Özellikle üçüncü kişilere devredilen malvarlıkları, eklenecek değerlerin ispatı ve eklenecek değerlere konu malvarlıklarının değer tespiti konularında Yargıtay tarafından ortaya konulmuş içtihatlar büyük önem arz etmektedir. Zira Kanunda yer almayan bazı durumlar, bu içtihatlar sayesinde çözüme kavuşturulmaktadır. Yine aynı şekilde Kanun maddelerinin de bu hususta Yargıtay tarafından farklı şekillerde yorumlandığını görmekteyiz.

Boşanmadan Önce Satılan Ev, Araba, Mallar Hakkında Yargıtay Kararları

“…Tasfiyeye konu her iki taşınmazın da, boşanma dava tarihinden yaklaşık 5,5 ay önce 15.11.2011 tarihinde aynı gün davalı eşin kardeşi olan diğer davalı …’ye tapuda satış yoluyla devredildiği anlaşıldığına göre, yapılan devirlerin davacının katılma alacağını azaltma kastıyla yapıldığının kabulü gerekir…”      (Yargıtay 8. HD. E. 2016/14281 K. 2018/17838 T. 24.10.2018)

“…Taraflar, …15.02.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne dair hükmün kesinleşmesiyle boşanmışlardır…Davalı erkeğin evliliğin devamı sırasında 17.12.2009 tarihinde bankada hesap açılarak 50.802 TL yatırdığı, 10.05.2010 tarihinde ise 61.499 TL. olarak davalı tarafından çekildiği anlaşılmaktadır. Kural olarak, boşanma davasının açıldığı tarihte eşlerin mevcut malları (TMK. 235 m.) göz önüne alınarak tasfiyeye tabi tutulacağı kabul edilmekte ise de, bu tarihten önceki 1 yıl içerisinde elden çıkarılan malların da tasfiyede gözetileceği öngörülmektedir… Bu itibarla banka hesabına dair hesap açma sözleşmesi vb. kayıt ve belgelerin ilgili bankadan getirtilmesi, tarafların gösterdiği delillerin eksiksiz olarak toplanması, ondan sonra elde edilecek sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”        (Yargıtay 8. HD. E. 2014/1703 K. 2015/7288 T. 31.3.2015)

“… 34 J.K 36 plakalı araç da … mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden yaklaşık 2 yıl önce … tarihinde satılmıştır. Satılan araçlar mal rejiminin sona erme tarihinden uzunca bir süre önce elde çıkarılmış olup satış bedelinin mevcut olduğu veya araçların TMK 229. Maddesi koşullarında elden çıkarıldığı da kanıtlanamadığından tasfiyede göz önünde bulundurulmaması gerekir…”     (Yargıtay 8. HD. E. 2015/6194 K. 2016/15818 T. 21.11.2016)

Boşanmada mal paylaşımı nasıl olur, bu konuyu anlatmaya çalıştık sizlere elimizden geldiğince. Konuya ilişkin tüm sorularınızı aşağıdan bizlere iletebilirsiniz.

İlgili Makaleler