ŞİKAYET NEDİR?

şikayet

 

Şikayet, bazı suçlarda failin yargılanabilmesinin hem anahtarıdır hem de engelidir. Soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı suçlarda, suçtan zarar görenin, failin yargılanmasında bir sakınca görmediğini ve yargılanmasını istediğini belirtmesi şeklinde karşımıza çıkar. Bu tip suçlarda savcılık ve mahkemeler kendiliğinden harekete geçemez, suçu araştıramaz ve faili cezalandıramaz. Hatta şikayet başta var olduğu halde yargılama sürecinde geri alındıysa yargılamaya devam edilemez. Bu nedenle ceza hukuku kapsamında şikayet kurumu, süreleri ve usulü önemli bir yer tutmaktadır.

Şikayet ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

Şikayet Nedir?

Şikayet, suçtan zarar gören kişinin ilgili suçla ilgili soruşturma ve kovuşturma yapılmasını istemesi şeklinde ifade edilebilir. Aynı zamanda soruşturma ve kovuşturma engelidir. Yani şikayetin mevcut olmadığı durumlarda, fiil suç teşkil etse bile fail yargılanamaz. Ceza hukukunda suç, kural olarak kamuya karşı işlenir. Bu sebeple çoğu suçta soruşturma yapılabilmesi için savcılığın bu durumdan haberdar olması yeterlidir, ayrıca şikayetçi olunması gerekmez. Ancak kanun, bazı hallerde soruşturma ve kovuşturmaya başlanabilmesi ya da başlandıktan sonra devam edilebilmesi için suçtan zarar görenin şikayetçi olmasını ve şikayetinin tüm yargılama sürecinde devam etmesini aramaktadır.

Şikayete Bağlı Suçlar Nelerdir?

Soruşturma ve kovuşturmasının şikayet üzerinde yapılacağı kanunda belirtilen suçlar şikayete bağlı suçlardır. Şikayete bağlı suçların belli başlıları şu şekilde sıralanabilir:

Uygulamada sıkça karşılaşılan şikayete bağlı suçlar yukarıda sayılmış olmakla birlikte bunlarla sınırlı değildir. Bir suçun şikayete bağlı olup olmadığı o suçun düzenlendiği kanun hükmünden anlaşılmaktadır.

Şikayet Nereye Yapılır?

Suçtan zarar gören kişi, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına suça ilişkin şikayette bulunabilir. Şikayetin valilik, kaymakamlık ya da mahkemeye yapılması halinde beyan ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Yurtdışında işlenmiş fakat ülkemizde takibi gereken suçlar için Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına da şikayette bulunulabilir. Eğer bir kamu görevinin yürütülmesiyle alakalı bir suç işlenmişse ilgili idareye yapılan şikayet de Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Kanunda merciler sayılmış olsa da ceza muhakemesi mevzuatında kıyas mümkün olduğundan hatalı mercie yapılan başvuruların da ilgili kuruma gönderileceği ve bu süreçte herhangi bir hak kaybının ve süre aşımının olmayacağının kabulü gerekmektedir.

Şikayet Nasıl Yapılır?

Yazılı olarak dilekçe ile ya da tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak ilgili mercilere yapılabilir.

Şikayet Dilekçesi Ne Şekilde Olmalıdır?

Şikayetin geçerliliği yazılı şekilde olmasına bağlıdır. Yazının elle yazılması zorunlu değildir fakat şikayetçinin elle atılmış imzası gerekir. Tüzel kişi adına şikayette bulunuluyorsa yetkili kişinin imzası gerekir. Şikayete bağlı bir suçun varlığı kovuşturma evresinde anlaşılırsa, şikayetin eksikliği yargılamayı durdurmaz. Suçtan zarar gören açıkça şikayetten vazgeçmediği sürece yargılamaya devam edilir.

Şikayet Dilekçe Örneği Hangi Hususları Barındırmalıdır?

Açıkça ve katı şekil şartları öngörülmüş olmamakla birlikte, kovuşturma talebinin belirtilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu kapsamda “şikayetçiyim”, “davacıyım”, “cezalandırılmasını istiyorum” gibi ibareleri içinde barındırmalıdır. Eğer kamu görevlileri hakkında şikayette bulunulacaksa genel ve soyut ithamlarda bulunulmaması; suçun ne olduğunun, olayın detaylarının ve ciddiyetinin açıkça belirtilmesi; bunların delillere dayandırılması gerekmektedir.

Şikayet Dilekçesi Örneği İçeriğinde Neler Olmaz?

Şikayetin şarta bağlı olmamasının kabulü gerekmektedir. Örneğin “Başka şehre taşınırsa şikayetçi değilim, taşınmazsa şikayetçiyim.” şeklinde bir ifadenin kabulü beklenemez. Ancak bu husus tartışmalıdır. Yargıtay da “Zararımı karşılarsa şikayetçi olmam, karşılamazsa şikayetçiyim.” şeklindeki ifadeyi şikayet şartının gerçekleşmesi olarak kabul etmiştir. Suçun oluştuğunun şüpheye mahal vermeyecek şekilde ortaya konulduğu durumlarda failin açıkça kim olduğunun bilinmesine ve belirtilmesine gerek yoktur. Ayrıca bu durumda suçtan zarar görenin kimlik ve adres bilgilerindeki eksiklik şikayetin varlığını zedelemez. Önemli olan suçun varlığı ve bunun ispatlanmış olmasıdır.

Şikayet Süresi Ne Kadardır?

Şikayete yetkili kişi altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde o suçla ilgili soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Bu süre hak düşürücü süredir. Atı aylık süre, fiilin ve failin bilindiği ya da öğrenildiği günden itibaren işlemeye başlar. Kusuru olmadan bu süreyi geçiren kimse kusursuz olduğunu ispat etmekle birlikte eski hale getirme isteminde bulunabilir.

Şikayet Zamanaşımı Süresi Var Mıdır?

Öngörülen altı aylık süre suçun işlendiği andan itibaren işlemeye başlamaz, suçun ve failin öğrenilmesi aranır. Buna karşılık kanunda öngörülen dava zamanaşımı süreleri suçun işlendiği andan itibaren işlemeye başlar. Bu durumda şikayetin süresi hiçbir şekilde zamanaşımı süresini geçemez. Yani şikayetin süresinin üst sınırı suçun dava zamanaşımı süresidir.

Dolandırıcılık Şikayet Şartına Tabi Mi?

Kural olarak dolandırıcılık suçunun soruşturma ve kovuşturmasının yapılabilmesi için şikayet aranmaz. Ancak kanun hükmü gereği bir alacağı tahsil amacıyla bu suç işlenirse suçun takibi ve yargılanması şikayet üzerine yapılabilir. Alacaklı olan kişi, kendi alacağını tahsil edebilmek yani hakkını alabilmek için böyle bir yola başvurmak zorunda olduğunu hissedebilir. Zira insanların alacaklarını almak için büyük uğraşlar ve zaman kayıpları yaşadıkları açık bir olgudur. Dolayısıyla alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçunun takibinin şikayete tabi olması hakkaniyete uygun bir düzenleme olmuştur.

Uyuşturucu İçenleri Şikayet Edersek Ne Olur?

Kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak veya kullanmak suçu şikayete tabi değildir. Dolayısıyla uyuşturucu kullanma suçunda şikayet süresi aranmaz. Suçun tabi olduğu dava zamanaşımı içerisinde her zaman soruşturması ve kovuşturması yapılabilir. Bu kapsamda uyuşturucu içen birini şikayet ederseniz bu durum şikayet kapsamında değil ihbar kapsamındadır. Bu nedenle daha sonra şikayetten vazgeçmek gibi bir seçeneğiniz yoktur. Çünkü bu suçun soruşturması ve kovuşturması resen yapılır.

Şikayet Yargıtay Kararları

“Mağdurun kollukça alınan beyanında arkadaşı olan sanığın olay günü saat 11.00 sıralarında cama gelerek cep telefonunda kontür olmadığını söyleyip bir süreliğine cep telefonunu istemesi üzerine kendisine cep telefonunu verdiğini, telefonu alarak yanından ayrıldığını ve geri getirmediğinin iddia olunması karşısında sanığın eyleminin subutu halinde açıktan gerçekleşmesi halinde TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu buna karşılık bina yada eklentisi niteliğinde bulunan yerde işlenmesi halinde ise TCK’nın 142/1-b maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturacağı ve bu sebeple şikayet yokluğu nedeni ile düşme kararı verilemeyeceği gözetilmeksizin 5271 sayılı CMK nın 147, 191/3 ve 193. maddelere aykırı olarak, sanığın usulünce dinlenip savunması alınmadan şikayet yokluğu nedeniyle yazılı şekilde düşme kararı verilmesi;… Bozmayı gerektirmiş…” (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/4414 E. 2021/20100 K.)

“Sanıkların üzerlerine atılı 5237 sayılı TCK’nın 150/1. maddesi delaletiyle aynı Yasa’nın 86/2. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun, takibinin şikayete tabi olduğu, 5237 sayılı TCK’nın 73/5. maddesine göre, takibi şikayete bağlı suçlarda sanıklardan biri hakkındaki vazgeçmenin diğer sanıklara da sirayet edeceğinin hüküm altına alındığı, mağdur …’ın 23.10.2020 tarihli oturumda sanık …’tan şikayetçi olmadığını beyan etmesi ve şikayetin bölünmezliği kuralı gereğince, vazgeçmenin diğer sanıklar … ve …’ı da kapsadığının anlaşılması karşısında 5237 sayılı TCK’nın 73/4. ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar …, … ve …’dan şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmedikleri sorularak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması hususu da belirlenmiş olup, bu yönden de kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığı’na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na GÖNDERİLMESİNE, 22/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/24184 E. 2021/20208 K.)

İPOTEK NEDİR?

ipotek

 

İpotek, mevcut ya da ileride doğması muhtemel olan bir alacağı güvence altına almak için taşınmaz üzerinde kurulan rehin hakkıdır. Teminat için taşınmaz üzerinde rehin hakkı tesis edilmesinin kökeni Roma hukukuna dayandırılabilir. Kökeninde alacağın varlığı, malın mülkiyetinin rehin verene ait olması ve tarafların anlaşması şartlarıyla kurulmakta olan rehin hakkı günümüze kadar toplumların yapısına uyarlanarak gelişmiştir. Geçmişte sahibine mülkiyete yakın haklar veren bir şahsi hak iken günümüzde oldukça yaygın bir uygulama alanı bulunan bu taşınmaz rehni türü, alacaklıya, sadece borç ifa edilmezse rehinli malın paraya çevrilmesi yoluyla alacağını karşılama hakkı veren ayni haktır.

İpotek ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

İpotek Ne Demek?

İpotek, bir borcun ödeneceğine teminat olarak, borç ödeninceye kadar alacaklı lehine tapu siciline kayıt konulmasıdır. Ticari ve borç ilişkilerinin bu denli yoğun olduğu ve büyük miktarda para ve mal varlığının konu olduğu hukuki ilişkiler düşünüldüğünde alacaklının, alacağını garanti altına alabilme hakkı oldukça önemlidir. Taşınmaz rehni türlerinden biri olan ipotek, alacaklıya alacağını garanti altına alma imkanını veren hukuki müessesedir.

İpotek Nedir?

Taşınmaz üzerinde kurulan rehin hakları ipotek, irat senedi ve ipotekli borç senedi olmak üzere üç türdedir ve sınırlı sayıdadır. Bu makalemizde ipotekten bahsetmekle yetineceğiz ve taşınmaz rehni derken de ipotek özelinde bilgi vereceğiz. İpotek sayesinde alacaklı, borçlu borcunu ifa etmediği takdirde cebri icra yoluyla taşınmazı sattırarak alacağını satış bedelinin içinden alma hakkına sahip olur. Para ile ölçülebilen her türlü alacak ipotekle güvence altına alınabilir. Yapma veya yapmama borçları da ipoteğin konusunu oluşturabilir. Bu kapsamda alacak, mevcut bir alacak olabileceği gibi ileride gerçekleşmesi muhtemel bir alacak da olabilir. Alacağın türü ya da mevcut veya muhtemel olması fark etmeksizin teminat miktarı Türk lirası olarak gösterilmek zorundadır. Bunun yanında kıymetli evraklardan kaynaklanan borçlar için de taşınmaz rehni kurulabilir. İpotek tesis edilen taşınmazın maliki ile borçlu aynı kişi olmak zorunda değildir. Taşınmaz rehni başka birinin borcu için de kurulabilir.

İpotek Özellikleri Nelerdir?

  • Şahsi bir alacağı teminat altına almaya yarayan ayni bir haktır. Bu kapsamda asıl alacağa bağlı feri bir haktır. Alacakla ipotek arasında tek taraflı bir bağ mevcuttur. Yani ipoteğin varlığı asıl alacağın varlığına bağlıdır. Ancak ipotek hakkı ortadan kaldırılsa bile bu asıl alacağı sona erdirmez. Asıl alacak sona erdiği takdirde ipotek tapu sicilinden kendiliğinden silinmez. Alacaklının terkin isteminde bulunması ya da mahkeme kararı gerekir. Asıl alacak mevcut olmadan kurulan ipotekse yolsuz tescil işlemidir. Ayrıca ipotekle alacak birbirinden bağımsız olarak devredilemez.
  • Asıl borçtan şahsen sorumlu olan kişi kendi taşınmazı üzerinde taşınmaz rehni kurmak zorunda değildir. Alacaklıya karşı şahsen borçlu olan kişi ile malvarlığıyla borçlu olan kişi farklı olabilir. Borçlu borcunu ödemediği takdirde alacaklı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna başvurur. Yoksa bu yola başvurulmadan borçlunun şahsi sorumluluğuna dayanarak iflas ya da haciz istenemez. Borçlu borcunu ödemediği takdirde borçtan şahsen sorumlu olmadığı halde ipoteğin kurulduğu taşınmaz maliki, borcu alacaklıya ödeyerek taşınmazın satışını engelleyebilir. Bu durumda taşınmaz maliki alacaklıya halef olur. Ancak ipotek ortadan kalkmaz sadece askıda kalır. Asıl borçlunun borcunu ödeyerek alacağa hak kazanan taşınmaz maliki, taşınmazını bir başkasına devrederse bu taşınmaz üzerinde ipotek hakkı devam eder.
  • İpotekli taşınmazın mülkiyeti el değiştirdiğinde yeni malik taşınmazı o hakla birlikte devralmış olur. Taşınmaz devredilmiş olsa bile asıl borçlu kimse onun şahsi sorumluluğu devam eder. Yani ipotekli taşınmazın devriyle taşınmaz ile sorumluluk ve şahsi sorumluluk birbirinden ayrılmış olur.

İpotek Lehtarı Ne Demek?

Hukuki bir terim olarak lehtar, genellikle kambiyo senedi gibi kıymetli evraklarda ya da sigorta poliçelerinde o belge ya da hukuki ilişkiden yararlanan kişiyi belirtir. Tapuda ipoteğin tesis edilmesi durumunda da bu taşınmaz rehninden yararlanan ve alacağı teminat altına alınan kişi, ipotek lehtarıdır.

İpotek Lehtarı Kimdir?

Asıl borç ilişkisinin alacaklısı alacağını almak için kurduğu taşınmaz rehni ilişkisinde de ipotek lehtarıdır. İpotek lehtarı, bu kapsamda rehin hakkını kullanabilen ve alacağını cebri icra yoluyla teminat altına alması mümkün olan alacaklıdır.

İpotek Nasıl Kurulur?

İpoteğin kurulma yolları temelde tescille kurulma ve tescilsiz kurulma olarak iki türlüdür. Tescille kurulma da kendi içinde üçe ayrılır:

  • İpoteğin kurulacağı taşınmaz maliki ile asıl borcun alacaklısı arasında yapılan bir sözleşme ile kurulabilir. Bu sözleşme adi şekilde yapılamaz, resmi şekil şartı aranır. İpoteğin niteliklerini değiştirecek ve ağırlaştıracak her işlem de aynı resmi şekil şartına tabidir. Bu sözleşmeye ilişkin resmi senet tapu memuru tarafından düzenlenir.
  • Tarafların anlaşması aranmadan kanun hükmüne dayalı olarak da tesis edilebilir. Bu durumda da taşınmaz rehni tapuya tescil edilir fakat iki tarafın anlaşması aranmaz. İpotekten yararlanacak olan kişiye tapuda bu hakkın kaydedilmesini isteme hakkı tanınır. Kanunlardaki özel düzenlemelerle üst hakkı sahibine, yapı malikine, paylı mülkiyet paydaşlarına, mirasbırakanın alacaklılarına, kat mülkiyeti maliklerine ve özel olarak düzenlenmiş sair kişilere, bazı alacaklarını güvence altına alabilmeleri için tek taraflı olarak ipotek tesis edebilme hakkı verilmiştir.
  • Taşınmaz üzerinde rehin kurabilme hakkına sahip alacaklı, taşınmaz maliki rıza göstermese ya da taraflar aralarında anlaşamamış olsa bile ipoteğin tesis edilmesini mahkemeden isteyebilir. Aynı şekilde ipoteğin terkin edilmesi de somut olay gerektiriyorsa mahkemeden istenebilir.

İpotek Sözleşmesi Nasıl Kurulur?

Taşınmaz rehni tesis edildiğinde alacağın ipotekle güvence altına alınan kısmı istenebilir. Bu durumda güvenceye alınmak istenen alacak tutarı belliyse, anapara ipoteğinden; güvenceye alınmak istenen tutar belli değilse üst sınır ipoteğinden söz edilir. Taraflar kurmak istedikleri rehin ilişkisi için aralarında anlaşarak bir sözleşme kurarlar. Bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için tapu memuru önünde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

İpotek Sözleşmesi Örneği İçeriğinde Neler Vardır?

Taşınmazın bağlı bulunduğu sicil müdürlüğüne yapılan başvuru neticesinde tapu müdürlüğünce düzenlenen sözleşmede genel olarak; alacaklı ve borçlu bilgileri ile alacağın güvenceye alınmak istenen kısmı sözleşmede yer alır. Bununla birlikte taşınmaz bilgilerine yer verilir ve sözleşme imza edilir.

Tapu İpotek Sorgulama Nasıl Yapılır?

Taşınmaz üzerinde kurulan ipoteğin kaydı tapu siciline yapıldığından, tapu müdürlüğüne müracaat edilerek ya da tapu kaydının görüntülenebileceği internet hizmetlerinden tapu ipoteğinin sorgulaması yapılabilir.

İpotek Kaldırma İşlemi Nasıl Yapılır?

İpoteğin sona erme yolları şu şekildedir:

  • Asıl alacağın herhangi bir sebeple sona ermesi
  • Alacaklının alacağından feragat etmesi
  • Taşınmazın yok olması
  • Mahkeme kararı
  • Kamulaştırma
  • Süre belirlendiyse sürenin dolması ve belirlenen bozucu koşulun gerçekleşmesi
  • Son olarak da borcun ifa edilmemesi durumunda ipoteğin para çevrilmesi sonucu sona ermesi.

İpoteği kaldırma işlemi, kural olarak alacaklının tek taraflı olarak terkin talebinde bulunmasıyla mümkündür. Ayrıca taşınmaz malikinin onayı aranmaz. Bunun yanında borcun sona ermesini sağlayan zamanaşımı gibi genel sebeplerle, taşınmazın yok olmasıyla ya da kamulaştırma neticesinde ipotek sona erer. Borç sona erdiği halde alacaklı terkin işlemini yapmaya yanaşmazsa terkin işleminin yapılması her zaman dava yoluyla mahkemeden istenebilir.

İpotek ile ilgili merak ettiğiniz soruları aşağıdaki form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.

TRAMPA NEDİR?

trampa

 

Trampa, yeni kanun ifadesiyle mal değişim sözleşmesi; tarafların karşılıklı olarak birbirlerine bir ya da birkaç şeyin teslimi ve mülkiyetini geçirme borcunu üstlendiği sözleşmelerdir. Günümüzde teknolojik unsurların sürekli gelişmesi ekonomik yapıyı da değiştirmektedir. Bu kapsamda malvarlığı edinmek ya da malını elden çıkarmak isteyen kişilerin bunu sadece para ile yapabileceği düşünülemez. Bazı durumlarda para karşılığı bir sözleşme yapmaktansa mal değişim sözleşmesi kurmak çok daha pratik olabilmektedir.

Trampa ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

Trampa Ne Demek?

Trampa, kelime anlamı itibariyle mal değişimi, mübadele demektir. Hukuki ve ticari anlamda ise trampa usulüyle alışveriş yapmak; bir eşya karşılığında başka bir eşya vererek yapılan alışveriş, bir hak ya da malın başka bir hak ya da mal ile para olmadan değiş tokuş edilmesi anlamına gelmektedir.

Trampa Nedir?

Bir hak ya da mal edinmeyi sağlayan hukuki işlemler daha pratik olması sebebiyle genelde para karşılığı olarak yapılmaktadır. Ancak bu her somut olayda tercih edilmeyebilir. Trampada bir borç ilişkisi kurularak taraflar bir malla başka bir malı ya da hakları değiştirerek zilyetlik ve mülkiyeti karşılıklı olarak devreder. Bu şekilde karşılıklı borçlanma durumunda trampa yani mal değişim sözleşmesi gündeme gelir.

Trampa Sözleşmesi Nedir?

Trampa sözleşmesinde en az iki malın karşılıklı olarak mülkiyetinin geçirilmesi vaadiyle oluşan bir borçlandırıcı işlem kurulur. Bu kapsamda tam iki tarafa borç yükleyen bir hukuki işlemdir. Sözleşmenin kurulması için karşılıklı irade beyanlarının birbirine uygun olması gerekli ve yeterlidir. Ayrıca malların teslimi gerekmez. Taraflar karşılıklı olarak malların teslimi borcu altına girer. İki çizgi roman koleksiyoncusunun çizgi romanlarını karşılıklı değişmesi ya da iki hisse senedi sahibinin ellerindeki senetleri karşılıklı devretmesi şeklinde olabileceği gibi patent gibi fikri mülkiyete konu olan değerler de mal değişim sözleşmesinin konusunu oluşturabilir. Yani karşılığı para ile ifade edilebilen her şey mal değişim sözleşmesinin de konusu olabilir. Maddi değerleri birbiri ile uyumlu olan iki ayrı mal bulmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu tür durumlarda aradaki maddi değer farkını gidermek için mallardan biri ile birlikte denkleştirme parası adı altında para da verilebilir. Ancak bu durumda da ağırlıklı olan işlem mal değişim sözleşmesidir. Temel borç para olduğu halde parayla birlikte bir malın teslim edildiği durumlarda ise trampadan bahsetmek doğru olmaz.

Takas Ve Trampa Farkı Nedir?

Trampa bir sözleşmedir, karşılıklı irade beyanlarıyla kurulur. Takas ise borcu sona erdiren tek taraflı hukuki işlemdir. Bu kapsamda birbirilerine karşı hem borçlu hem de alacaklı durumda olan kişilerden biri tek taraflı irade beyanıyla borçların ya da alacakların karşılıklı olarak sonlandırılmasını isteyebilir. Taraflar dilerse takas sözleşmesi de kurabilir. Karşılıklı borçlardan hangisi daha az ise borçlar o oranda son bulur.

Trampa Sözleşmesi Örneği İçeriği Nasıldır?

Taraflar karşılıklı olarak hangi mal ya da hakları devredeceğini belirtir. Bu sözleşmenin konusunu oluşturan mal ya da haklardır. Kurulan ilişkinin trampa sözleşmesi olduğu belirtilir. Bunun dışında sözleşme serbestisi gereği yetkili kılınan mahkeme, cezai şartlar, karşılıklı yükümlülükler gibi hususlar sözleşmeye eklenebilir.

Trampa Sözleşmesi Unsurları Nelerdir?

Mal değişim sözleşmesi kurulduktan sonra taraflar borçlandıkları mal ya da hakların devri için tasarruf işlemlerini yapmak ve teslim etmek zorundadır. Değiştirilmesi kararlaştırılan şeylerin kural olarak birbirine eşit değerde olması gerekir. Ancak makul miktarda denkleştirme ücreti kararlaştırılması sözleşmeyi mal değişim sözleşmesi olmaktan çıkarmaz. Maddi değerleri birbirine yakın olan taşınır ve taşınmazlar kendi aralarında değiş tokuş edilebilir. Hatta bu kapsamda bir taşınmaz ile bir taşınırın karşılıklı olarak devredilmesi de mümkündür. Örneğin bir araba ile bir daire trampa sözleşmesinde karşılıklı olarak borçlanılabilir. Malların değerinin birbirine denk olmadığı durumlarda denkleştirme parası belirlenmediyse değeri daha düşük olan malı devralan taraf, denkleştirme parasının tespit edilmesini isteyebilir. Son olarak tarafların mal karşılığı mal değişimi konusunda birbirine uygun iradelerini ortaya koymaları gerekir. Aksi takdirde irade sakatlıkları ya da mağduriyet doğuran hatalı işlemler gündeme gelebilir.

Trampa Sözleşmesi Şekil Şartları Nelerdir?

Mal değişim sözleşmeleri için kanunda şekil şartları öngörülmemiştir. Bu nedenle mal değiş tokuş borcu ilişkisinin kurulabilmesi için resmi ya da yazılı şekil şart değildir. Sözleşme konusu taşınırlar ise sözleşmenin şekli ispat açısından önem taşır ve bu durumda tanık dahil her türlü delille bu sözleşme ispat edilebilir. Mal değişim sözleşmesinde borçlanılan edimlerden birinin sözleşmeye konu edilmesi şekil şartına tabi kılınmışsa bu durumda borçlanılan o mal veya hak için öngörülen şekil şartına uyulması gerekir. Bu kapsamda borçlanılan mallardan biri taşınmaz mal niteliğine sahip ise o malın sözleşmeye konu edilmesi işlemin resmi şekilde yapılmasına bağlıdır. Yani sözleşme tapu sicili memurunun gerçekleştireceği işlemle kurulabilir.

Tapuda Trampa Nedir?

Taşınmaz konulu trampanın hukuki sonuç doğurabilmesi için sözleşmenin remi şekilde tapu sicil müdürlüğünde gerçekleştirilmesi gerekir. Değiş tokuş edilecek malların bedelleri arasında denklik yoksa tapu müdürlüğü denklik parası belirleyemez, maddi değerlerin eşit olmadığı gerekçesiyle sözleşmenin yapılmasına da engel olamaz ancak belirlenen denklik parası için taşınmaz üzerinde kanuni ipotek tesis edebilir. Taşınmaz konulu sözleşmelerde sözleşmenin esaslı unsurları açıkça gösterilmelidir. Ayrıca taraflar cezai şart gibi hususları düzenlemek isterlerse bunları da resmi şekilde yapmaları gerekir. Bu kapsamda noterler trampa sözleşmesi yapmaya yetkili değildir.

Trampa Sözleşmesi Sona Erme Yolları Nelerdir?

Sözleşme ilişkisi, borçların karşılıklı ifa edilmesiyle ya da karşılıklı anlaşarak sonlandırılabilir. İfa sürecinde taraflardan biri borcuna aykırı davranırsa ya da ifa imkansızlığı meydana gelirse genel hükümler uygulanır. Bir tarafın kusuru sebebiyle diğer taraf uğradığı zararların tazminini her zaman dava yolu ile isteyebilir.

Trampa Sözleşmesi Zamanaşımı Süresi Ne Kadar?

Kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden mal değişim sözleşmesinden doğan bütün alacakları talep etme hakkı 10 yıllık süre sonunda zamanaşımına uğrar. Zamanaşımı süresinin dolması borcu ortadan kaldırmaz sadece alacak davası sırasında karşı tarafın zamanaşımı defi ileri sürme hakkı doğar.

Trampa Yargıtay Kararları

“Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının asıl ve birleşen davalarda barter çeklerini nakit olarak tahsil edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Barter sistemi, mal mübadelesi (
trampa) sisteminin güncel ekonomik hayata adapte edilmiş hali olup sistemin esası üye firmalar arasındaki mal ve hizmet alışverişlerinde değişim aracı olarak paranın kullanılmamasına dayanmaktadır. Barter sistemine üye olan herhangi bir firmaya mal veya hizmet satan üye, sattığı mal veya hizmetin bedeli kadar barter sisteminden alacaklı hale gelir. Barter çekinin tahsili, barter sistemi içerisinde satışa sunulan mal veya hizmetlerden alınarak yapılır. Çekin nakit ödenmesi söz konusu değildir. Aksi halde barter sisteminden bahsedilemez.” (6. Hukuk Dairesi 2021/3710 E. 2021/1342 K.)

“Davalı … trampa yolu ile pay edindikten sonra taşınmazda diğer bir kısım payları da satın alarak, sonuçta 298/2935 payın sahibi olmuştur. Gerçekte satış olan işlemin sırf diğer paydaşların önalım haklarını kullanmalarının engellenilmesi için trampa olarak gösterilmesi halinde kanunun dolanılması söz konusu olur ki, bu hususu kanun korumaz. Öyle ise, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere, davalı … tarafından, taşınmazda trampa yolu ile pay edinimi muvazaalı olup, gerçekte satış işlemi ile pay edindiği ve davacı yan yönünden önalım hakkının var olduğu kabul edilmelidir.” (14. Hukuk Dairesi 2019/3901 E. 2021/4211 K.)

Trampa ile ilgili merak ettiğiniz soruları aşağıdaki form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.

MUNZAM ZARAR NE DEMEK?

munzam zarar

 

Munzam zarar, yeni kanun ifadesiyle aşkın zarar, vaktinde ifa edilmemiş bir borcun daha sonradan ödenmesi halinde uygulanacak temerrüt faizinin zararı karşılamaya yetmediği durumlarda gündeme gelir. Bilindiği üzere ülkemizde enflasyon oranlarının yüksek seyretmesi ve döviz kurlarındaki olağanüstü değişimler nedeniyle geç ifa edilmiş olan alacaklar, alacak davası sonrası temerrüt faiziyle birlikte tazmin edilse bile alacaklının zararını karşılamaya yetmeyebilir. Çünkü borç zamanında ifa edilmiş olsaydı elde edilen para daha değerli olacakken borcun geç ifa edilmesi malvarlığının olduğu yerde değer kaybetmesine ve farklı yatırımlarla değerlendirilememesine neden olur. Kanuni faizler işletilse bile yani alacak nicelik olarak artsa bile alacaklının zaman içerisinde malvarlığı değerindeki düşüş aslında alacaklının daha büyük maddi kayıplar yaşamasına sebep olmaktadır. Elimize geçen para miktar olarak artsa bile birim değerinin eskiye oranla çok daha düşük olduğu günümüzün gerçeğidir.

Munzam zarar ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

Munzam Zarar Ne Demek?

Munzam, kelime anlamı itibariyle katılmış, eklenmiş anlamına gelmektedir. Kelime anlamına uygun olarak munzam zarar, alacaklının ifa yapılmaması nedeniyle uğramış olduğu asıl zarara eklenen, katılan zarardır. Yeni kanun ile bu kavramın yerine kullanılan aşkın zarar ifadesi, daha sade ve daha belirgin olarak yine bu kurumu ifade etmektedir.

Munzam Zarar Niteliği Nedir?

Borçlunun temerrüde düşmesi yani ifayı geciktirmesi halinde kanun zaten temerrüt faizi işletilmesi yolunu düzenlemiştir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi temerrüt faizi tek başına gerçekte uğranılan zararı veya yoksun kalınmış kazancı karşılamaya yetmemektedir. Dolayısıyla temerrüt faizini aşan zararlardan ötürü, aşan kısım üzerinden munzam zararın tazmini için bir dava hakkı doğar. Bu tazminat talebi temerrüt faizi gibi asıl borca bağlı feri bir alacak değildir. Asıl alacaktan tamamen bağımsız olarak istenebilen yeni bir tazminat talebidir.

Aşkın Zarar Tazmininin Şartları Nelerdir?

Para borçlarında munzam zararın talep edilebilmesi için ön koşul, borçlunun asıl borcu ödemede temerrüde düşmüş olmasıdır. Para borcunun kaynağının ne olduğu önemli değildir. Bu kapsamda borç haksız fiil, sebepsiz zenginleşme veya sözleşmeden kaynaklı olabilir. Ön koşula ek olarak dikkat edilmesi gereken üç husus daha vardır:

  • Temerrüt faizi ile giderilemeyen bir zarar olmalıdır. Bu kapsamda somut olayda uygulanan temerrüt faizinin kanuni faizden farklı öngörülmüş olması durumu değiştirmez. Dava konusu borca uygulanan her türlü gecikme faizini aşan kısım aşkın zarar sayılır.
  • Borçlunun temerrüde düşmesi ile aşkın zararın gerçekleşmesi arasında illiyet bağı olmalıdır. Yani borçlu ifada geciktiği için alacaklı zarara uğramış olmalıdır.
  • Son olarak kanun hükmünde açıkça ifade edildiği gibi borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olmadığını ispatlayamamış olması gerekir. Eğer borçlu ifanın gecikmesinde kusurlu değilse munzam zarardan bahsedilemez. Çünkü munzam zarar kusura dayalı bir tazminat alacağıdır.

Yüksek Enflasyon Munzam Zarar Oluşturur Mu?

Bilindiği üzere enflasyon paranın alım gücünü azaltan bir ekonomik süreçtir. Dolayısıyla alacaklı kişi alacağını geç tahsil ettiğinde elde edeceği para ile borç zamanında yerine getirilmiş olsaydı elde edeceği kazanç arasında olumsuz bir düşüş olabilmektedir. Alacağın faiziyle birlikte miktar olarak daha fazla parayla tahsil edilmesi elde edilen paranın daha değerli olacağı anlamına gelmez. Dolaysısıyla temerrüt faizi ile birlikte tahsil edilen alacak, gerçek zararı karşılamıyorsa bu nedenle aşkın zarar gündeme gelebilir.

Enflasyon Nedeniyle Oluşan Zararlar İçin Dava Açılabilir Mi?

Borcun tahsil zamanına kadar paranın alım gücündeki değişimlere alacaklı katlanmak zorundadır fakat borçlu temerrüde düştüğü andan itibaren paranın değerindeki düşüşlerden artık borçlu sorumlu olacaktır. Bu noktada tartışmalı olan husus enflasyonun tek başına aşkın zarar oluşumunu ispat etmeye yeterli olup olmadığı hususudur. Doktrin ve Yargıtay kısa süre önceye kadar enflasyon nedeniyle uğranılan zararın somut olarak da alacaklıyı zarara uğrattığının ispat edilmesi gerektiği görüşündeydi. Yani alacaklı, enflasyon sebebiyle munzam zarara uğradığını, alacağını vaktinde almış olsaydı malvarlığını arttırıcı girişimlerde bulunacağını somutlaştırmak ve ispat etmek zorundaydı. Ancak kısa süre önce Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru neticesinde verdiği bir karara dayanarak bu içtihadını terk etmiştir. Mevcut durumda herkesçe bilinen yüksek enflasyon oranlarının varlığı tek başına yeterli kabul edilmekte ve alacaklının ayrıca aşkın zarara neyin sebebiyet verdiğini ispatlaması aranmamaktadır. Ülkemiz şartları düşünüldüğünde uygun olan çözüm de bu şekildedir.

Kur Değişikliği Munzam Zarar Oluşturur Mu?

Yabancı para borçlarında kur değişikliği, alacağın Türk Lirası olarak miktarını değiştireceğinden aşkın zarar gündeme gelebilir. Ancak bu durum oldukça istisnai hallerde söz konusu olabilir. Çünkü yabancı para Türk Lirası karşısında değer kazandığı takdirde alacaklının yabancı para üzerinden alacağı para da değer kazanmış olacağı için aşkın zarar tazminatı istenemez. Buna rağmen kur değişikliği nedeniyle temerrüt faizi ile karşılanamayan bir zarar olduğu ispatlanabilirse aşkın zarar gündeme gelebilir.

Munzam Zarar Davası İçin Öne Sürülebilecek Diğer Hususlar Nelerdir?

  • Alacaklının alacağını zamanında tahsil etmiş olsaydı gelir getirici bir yatırım yapacağını ispat etmesi şartıyla, yoksun kalınan kazanç aşkın zarar kapsamına sokulabilir.
  • Temerrüt yüzünden alacaklının kendi alacaklısı ile arasındaki hukuki ilişkinin olumsuz etkilenmesi nedeniyle aşkın zarar oluşabilir.
  • Temerrüde düşen alacağın elde edilmesi için bulunulan girişimler neticesinde alacaklının yaptığı masraflar aşkın zarar kapsamındadır.
  • Borçlu tarafından ödenmeyen paranın başka kaynaklardan elde edilmesi nedeniyle yapılan masraflar da aşkın zarar olarak değerlendirilir.

Aşkın Zarar Davası Esasları Nelerdir?

Öncelikle alacaklının dava açarken munzam zarar talebinde bulunması gerekir. Asıl davaya bakan hakim, davada munzam zarar oluştuğunu fark etse bile bu yönde hüküm kuramaz. Ayrıca yukarıda değinildiği üzere bu alacak asıl borçtan bağımsız olarak varlık kazanan bir alacaktır. Dolayısıyla asıl alacak için yapılan icra takibi veya açılan bir dava söz konusu olsa bile munzam zararın tazmini talebi, ayrıca ya da asıl davayla birlikte istenebilir.

Munzam Zarar Görevli Mahkeme Neresidir?

Kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden munzam zarar davaları için görevli mahkeme, genel görev kurallarına göre belirlenir.

Munzam Zarar Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?

Yine kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden 10 yıllık genel zamanaşımı süresi munzam zararların talebi için de uygulama alanı bulur. Tartışmalı olmakla birlikte zamanaşımı süresinin borçlunun temerrüde düştüğü andan başlatılması  kanun hükmüne daha uygun olacaktır.

Munzam Zarar Yargıtay Kararı

“Dairemizce uzun yıllar munzam zararın varlığını davacı alacaklının somut delillerle kanıtlamak zorunda olduğu kabul edilip uygulanmış olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu, 21.12.2017 gün ve 2014/2267 sayılı başvuru nolu kararına konu uyuşmazlıkta, başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu tesbite rağmen derece mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle somut olay bakımından kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine değerlendirilip mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olması karşısında, hak ihlâline neden olmamak düşüncesiyle munzam zararın somut delillerle kanıtlanması gerektiği uygulamasından vazgeçilmiş, gelişen ekonomik koşullar, mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki adil dengenin korunması Anayasa Mahkemesinin ihlâl kararlarının bağlayıcılığı gözönünde tutularak enflasyon ve buna bağlı olarak döviz kurları, mevduat faizleri, devlet tahvilleri ve diğer yatırım araçlarının faiz oranları ile birlikte getirilerinin temerrüt faizden fazla olması halinde munzam zararın varlığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/967 E. 2021/859 K.)

Munzam zarar ile ilgili merak ettiğiniz soruları aşağıdaki form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.

GEÇİT HAKKI NEDİR?

geçit hakkı

 

Geçit hakkı, genel yola bağlantısı bulunmayan ya da mevcut bağlantısı yetersiz olan bir taşınmaz malikinin yola bağlantı kurabilmesi için diğer bir taşınmaz üzerinde kurulan ayni haktır. Geçit ihtiyacının hukuki zeminde ortaya çıkışı Roma Hukukuna kadar dayandırılabilir. Roma Devleti her ne kadar yol odaklı ve düzenli bir yapılaşma oluşturmaya çalışsa da artan nüfus ve karmaşık hale gelen toplum yapısı yola tarafı olmayan yapıların oluşmasına neden olmuştur. Bu durum komşuluk hukuku kapsamında tarafların anlaşmasıyla ortadan kaldırılabildiği gibi hakim kararıyla kamu düzenini korumak amacıyla zorunlu olarak da tesis edilegelmiştir. İsviçre Hukuku ve dolayısıyla Türk Hukuku da bu ihtiyacın varlığına istinaden geçit hakkını düzenlemiştir.

Geçit hakkı ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

Geçit Hakkı Nedir?

Malikin mülkiyet hakkından doğan haklarının kullanımını sınırlandıran ve hak sahibine bu sınırlandırmadan yararlanma hakkı veren haklara sınırı ayni haklar denir. Geçit hakkı da yükümlü taşınmaz sahibinin mülkiyetini dilediği gibi kullanma hakkını sınırlandıran, yararlanan taşınmaz malikine de bu sınırlandırmadan yararlanma hakkı veren bir sınırlı ayni haktır. Sınırlı ayni hakların diğer bir alt başlığı olan intifa hakkı kadar geniş bir yararlanma sunmayan geçit hakkı, bir irtifak hakkıdır. Taşınmaz irtifaklarından biri olan geçit irtifakı, hak sahibine taşınmaz üzerinde sınırlı bir yararlanma hakkı; taşınmaz malikine ise bu yararlanmaya katlanma yükümlülüğü getirir.

Geçit Hakkı Kurulma Yolları Nelerdir?

Geçit hakkı normal olarak rızai şekilde sözleşme ile her zaman kurulabilir. Ancak zorunlu geçit hakkı,  taraf iradelerine dayalı olarak tapu sicilinde yapacakları sözleşme ile kurulabilir. kanun hükmü gereği İhtiyaç halinde geçit hakkına ihtiyaç duyan taraf lehine doğrudan bir geçit irtifakı kurulmaz. Bu haktan yararlanmak isteyen ihtiyaç sahibine geçit hakkı verilmesini talep etme hakkı tanınır. Dolayısıyla ihtiyaç sahibi, geçit irtifakının kurulması istenen taşınmaz malikiyle anlaşarak bu hakkın tesisini sağlayabilir. Eğer yükümlü taşınmaz maliki geçit hakkının mevcut olmadığını düşünür ve anlaşmaya yanaşmazsa bu hakkın tesisi mahkeme kararıyla sağlanabilir. Bu hak yenilik doğuran haklardan biridir. Yani geçide ihtiyacı olan taşınmaz malikinin geçit irtifakı kurulması talebiyle birlikte geçit olarak kullanılacak taşınmaz maliki borç altına girer.

Geçit Hakkı Sözleşme Yoluyla Nasıl Kurulur?

İlgili sözleşme, tapuda malik gözüken yükümlü taşınmaz maliki ile yararlanan taşınmaz maliki arasında kurulur. Rızai geçit hakkının kurulması için taraflar arasında yapılan sözleşme tasarruf işlemi değil, borçlandırıcı işlem niteliğindedir. Yani yükümlü taşınmaz sahibi hakkın tapuda tescil edilmesi için talepte bulunma; yararlanan taşınmaz maliki ise geçit karşılığında uygun bir bedel ödeme borcu altına girer. Bu hakkın ayni hak olarak doğabilmesi için ise tapu siciline tescil edilmesi gerekmektedir. Hakka konu olan taşınmaz malikinin yazılı istemi üzerine hak tapuda tescil edilir. Geçit hakkı, hem yükümlü taşınmazın hem de yararlanan taşınmazın tapu kaydına işlenir.

Yol Geçit Hakkı Bedeli Nasıl Hesaplanır?

Eğer taraflar aralarında anlaşabilirlerse sözleşmede belirledikleri bedel esas alınır. Ancak yükümlü ve yararlanan taşınmaz malikleri bedel konusunda anlaşamaz ya da geçit hakkının tesisi için uyuşma sağlayamazlarsa bu bedel, mahkemenin tayin edeceği bilirkişi tarafından hesap edilir ve mahkeme takdir ederse bu bedel hak karşılığı alınacak olan bedel olarak esas alınır.

Geçit Hakkının Tapuya Tescili Yapılmazsa Ne Olur?

Geçilmesi için kullanılmak zorunda olan taşınmaz maliki sözleşme yapıldığı halde hakkın tapuda tescil edilmesi için gerekli işlemleri yapmayabilir. Bu durumda ihtiyaç sahibi taşınmaz maliki hakkın mahkeme yoluyla kurulmasını isteyebilir.

Geçit Hakkı Davası Süreci Nasıl İşler?

Taraflar taşınmazın geçit olarak kullanılması ihtiyacının varlığı konusunda ya da yararlanma karşılığında ödenmesi gereken bedel gibi hususlarda anlaşamayabilirler. Bunun dışında yükümlü taşınmaz maliki hakkın tapuda tescil edilmesinden kaçınabilir. Bu tür durumlarda ihtiyaç sahibi taşınmaz maliki, uyuşmazlığın giderilmesini ve geçit hakkının kurulmasını açacağı bir dava ile mahkemeden isteyebilir. Dava konusu taşınmaz maliki, geçerli bir sözleşme kurulduğu halde hakkın tapuya tescil işlemlerini yapmaktan kaçınırsa mahkeme sözleşmenin geçerliliğini inceler. Yükümlü taşınmaz malikinin sözleşme kurmaya hiç yanaşmadığı durumlarda ise mahkeme, taşınmazlar arasında geçit hakkının doğumuna neden olan bir durum olup olmadığını inceler.

Geçit Hakkı Dava Dilekçesi İçeriği Nasıldır?

Dilekçe, geçit irtifakının kurulması istenen taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesi’ne hitaben yazılır. Tarafların kimlik bilgilerine yer verilmesinin ardından, yararlanacak olan taşınmazın yola bağlantısının olmaması ve yola çıkılabilmesi için dava konusu taşınmaz üzerinden geçilmesinin zorunlu olduğu gibi hususlar açıklanır. Son olarak ise geçit hakkı kurulması talebi belirtilir ve dilekçe imza edilir.

Zorunlu Geçit Hakkı Zamanaşımıyla Kazanılabilir Mi?

Zorunlu geçit hakkının kurulabilmesi için yükümlü taşınmazın tapuya kayıtlı bir taşınmaz olması gerekir. Ancak ayni haklar için öngörülen kazandırıcı zamanaşımı hükümleri geçit irtifakının hukuki niteliğine uygun düşmemektedir. Geçit irtifakı hak sahibinin kendi adına tescil edilmiş taşınmazı üzerinde kurulmadığından kazandırıcı zamanaşımı hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.

Zorunlu Geçit Hakkı Sona Erme Sebepleri Nelerdir?

Geçit hakkının birden çok sona erme sebebi vardır:

  • Yararlanan taşınmaz maliki karşı tarafın onayına gerek duymadan tek taraflı irade beyanıyla irtifak hakkının tapu sicilinden terkinini isteyebilir.
  • Yüklü ya da yararlanan taşınmazın yok olması durumunda mülkiyet hakkı da ortadan kalkacağı için buna bağlı irtifaklar da son bulur. Ancak sel baskını, toprak kayması ve benzeri olaylardan sonra taşınmazın bir kısmı kullanılabilir haldeyse bu kullanılabilir kısım üzerinden geçit hakkı devam eder.
  • Yüklü ve yararlanan taşınmazın mülkiyeti tek bir kişide birleşirse malik, bu hakkın terkinini isteyebilir.
  • Yüklü ya da yararlanan taşınmazın herhangi biri idare tarafından bedeli ödenmek suretiyle kamulaştırılırsa, mülkiyet hakkı ortadan kalkacağı için geçit hakkı da sona erer.
Geçit Hakkı Yargıtay Kararları

“Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “Mutlak geçit ihtiyacı” veya “Geçit yoksunluğu”, ikincisine de “Nispi geçit ihtiyacı” ya da “Geçit yetersizliği” denilmektedir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.”
(Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/828 E. 2021/2757 K.)

“Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.” (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2911 E. 2021/2555 K.)

Geçit hakkı ile ilgili merak ettiğiniz soruları aşağıdaki form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.