AİDAT NEDİR?

Aidat ne demek

Aidat, pek çok konu açısından gündeme gelebilecek bir meseledir. Fakat biz bu yazımızda iş yeri ve konut amacıyla kullanılan gayrimenkuller açısından aidat konusunu ele alacağız. Sanayi devriminden sonra insanlar kırsal yaşamdan kentsel yaşama geçiş sağlamıştır. Günümüzde bile hala insanlar köylerden kentlere göç etmektedirler. Kırsal yaşamın aksine kentlerde, toplu yaşama alışkanlığı gelişmiştir. Artan konut ihtiyacına karşılayabilmek için çok katlı ve toplu şekilde bulunan binalar yapılmaya başlanmıştır. Bu şekilde apartman ve site kültürü oluşmuştur. İnsanlar barınma ihtiyaçlarını, kentlerde genellikle bu apartman ve sitelerde yerleşerek gidermektedirler Bunun yanında iş yerleri için de insanlar genellikle apartman dairelerini tercih etmektedirler. Bu şekilde bir arada bulunan insanlar, bazı ortak kullanım alanlarına sahiptirler. Bu alanların bakımı, geliştirilmesi, elektrik, su vb. giderleri için toplanan ve genelde aylık bazda alınan ücrete aidat denmektedir. Yazımızda ele alacağımız bu konu hakkındaki sorularınızı sayfanın en altında bulunan forum aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.

Aidat Ne Demek?

Kelime anlamı olarak ödenti manasına gelmektedir. Aidat konusu, bu yazımızda ele alacağımız site, apartman vb. dışında birçok alanda mevcuttur. Üye olunan kuruluş, dernek, kulüp vb. açısından gündeme gelebilir. Bunun yanında bir yerden alınan hizmete karşılık da belirli periyotlar halinde kesenek oluşturulabilecektir. Mesela kredi kartı aidatları bu kapsamdadır.

Bizim incelediğimiz açıdan konuya bakacak olursak; 8 ve daha fazla bağımsız bölümün bulunduğu apartman, site vb. yerlerde yönetici bulunmasının zorunlu olduğundan bahisle meseleye giriş yapmak isteriz. İşte aidatları toplamaya yetkili kişi de bu yöneticidir. Konuya ilişkin hüküm, Kat Mülkiyeti Kanunun 20. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi gibi sabit ücreti olan giderlere kat malikleri eşit ölçüde katılmak zorundadırlar. Bunun yanında; ana gayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarımı vb. giderlere kat malikleri arsa payları oranında katılmak zorundadırlar. Örneğin asansörün bakım giderleri bu kapsamdadır.

Aidat Ödeme Yükümlülüğü Ne Zaman Başlar?

Kat mülkiyetine geçilmesiyle birlikte ödeme yükümlülüğü maliktedir. Taşınmaza ilişkin malik kişi kim ise aidat borcunu ödemekle de yükümlü kişi odur. Malik o dairede fiili olarak oturmuyor olsa bile bu borcu ödemekle yükümlüdür. Fakat henüz iskan alınmamış, kat irtifakı bozulmamışsa; bu durumda borcu ödemekle yükümlü kişi müteahhit olacaktır. Bu konuda bir sıkıntı yaşamanız halinde uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki danışmanlık almanızı tavsiye ederiz.

Bunun dışında, malik kişi taşınmazı başka birisine kiralamış olabilir. Peki bu durumda ödemekle yükümlü kişi zilyetlik elinde olan kiracı mı olacaktır yoksa kiralayan mı? Asıl olan malikin sorumluluğudur. Fakat kiracı da kirada oturduğu dönem boyunca aidat ödemelerinden sorumludur. Bu sorumluluk KMK m. 22’ye dayanmaktadır. Dolayısıyla burada müteselsil sorumluluktan bahsedilebilir. Kiracının ödemediği aidat borcunu malik ödemek zorundadır. Aynı madde hükmünce, taşınmaz üzerinde intifa hakkı bulunan kişiler de borçtan müteselsil olarak sorumlu olacaklardır.

Bir de mirasçıların durumuna değinmek gerekir. Murisin ardında bıraktığı taşınmazlar açısından durum ne olacaktır acaba? Miras paylaşımı yapılmadığı takdirde mirasçılar eşya üzerinde el birliğiyle mülkiyete haiz olacaklardır. Dolayısıyla bu durumda mirasçılar borçtan müştereken sorumlu olacaklardır. Eğer mirasçılar terekenin yönetimi konusunda anlaşamıyorlarsa; ileriye yönelik sıkıntı yaşanmaması açısından bir an önce alanında uzman bir miras avukatı ile iletişime geçerek ortaklığın giderilmesi davası açmanızı öneririz.

Apartman Aidatı Hangi Durumda Ödenmez?

Takdir edersiniz ki aidat, toplu yaşanılan yerlerde ortak giderlerin karşılanabilmesi amacıyla toplanmaktadır. Apartman veya site yönetiminin birtakım sorumlulukları vardır. Kat maliklerinden alınan masraflar da bu uğurda sarf edilmektedir. Eğer ki yönetim kurulu üstüne düşen sorumlulukları yerine getirmiyorsa bu durumda sizler de aidat ödemekten kaçınabilirsiniz.

Burada yönetici ve yönetim kurulunun yapacağı işler vekaletsiz iş görme kapsamında değildir. Apartman veya site sakinleriyle aralarında vekalet ilişkisi bulunmaktadır. Bu sebeple yönetim, vekalet verenin talimatına uygun olarak hareket etmelidir. İşi görürken gerekli özeni göstermeli ve sadakatle hareket etmelidir. Yönetim yapılan işlemlere ilişkin defter tutmalı ve buna ilişkin belgeleri saklamalıdır. Ayrıca yönetimin hesap verme yükümlülüğü de bulunmaktadır. Yönetici ve yönetim kurulunun KMK kapsamında görmekle yükümlü olduğu genel yönetim işlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kat malikleri kurulu tarafından alınan kararları yerine getirmelidir.
  • Ana gayrimenkulün kullanım amacına uygun olarak gerekli koruyucu tedbirleri alır.
  • Ana gayrimenkulü sigorta ettirir.
  • Avansları, yani aidatları toplar.
  • Yönetimden kaynaklı ödemeleri yapmak ve kabul etmekle yükümlüdür.
  • Yönetimden kaynaklı tebligatları kabul etmelidir.
  • Asansörlerin periyodik bakım ve genel kontrollerini yaptırmalıdır.
  • Gerektiğinde kat malikleri kurulunu toplantıya çağırmalıdır.
  • Ana gayrimenkulü temsile ilişkin tüm iş ve işlemleri yapmalı ve bu hususta gerekli tedbirleri almalıdır.

Apartman Aidatı Nasıl Belirlenir?

Aidat ücretinin ne kadar olacağı konusunda, gerek aparman ve site daireleri gerekse de dükkanlar açısından önem arz eden nokta işletme projesidir. KMK hükümlerine tabi yapılarda işletme projesi uyarınca site veya binanın 1 yıllık yaklaşık gelir ve giderleri hesaplanarak bir bütçe ortaya çıkarılacaktır. İşte bu çıkarılan bütçeye göre kat malikleri kurulu veya site yönetimi tarafından aidatın ne kadar olacağı belirlenecektir.

İşletme projesini hazırlamak kat malikleri kurulunun görevidir. Fakat bu görev yerine getirilmediği takdirde işletme projesi yönetim kurulu tarafından hazırlanacaktır. Usulüne uygun hazırlanarak kesinleşen işletme projeleri, tıpkı noterlik tarafından düzenlenen senetler kadar güçlü bir delil niteliğindedir. Bu durum da gerek dava süreçlerinde gerekse kat malikleri hakkında başlatılacak icra takiplerinde site yönetiminin elini güçlendirecek ve işini kolaylaştıracaktır.

Bütçe hesaplanırken kat maliklerinden düşük oranda avansa talep etmemek önemlidir. Çünkü tüm kat maliklerinin aidatları zamanında ödemeyeceğini göz önünde bulundurmak gerek. Ayrıca beklenmeyen giderlerin de meydana gelmesi mümkündür. Bu durumda tekrardan bütçe hazırlamak, durumu kat maliklerine izah etmek, onların itirazlarıyla uğraşmak epey yorucu olacaktır. İşte tüm bu sebepler doğrultusunda aidat miktarının yukarı yönde biraz esnek tutulması faydalı olacaktır.

Site Aidatı Nasıl Belirlenir?

Anılan işletme projesi eğer kat malikleri kurulu tarafından hazırlanmışsa; bu durumda doğrudan kesinleşmiş sayılacaktır. Fakat proje yönetim tarafından hazırlanmışsa; bu durumda proje kat maliklerine veya bağımsız bölümden faydalanan kişilere tebliğ edilmelidir. Tebliğden itibaren 7 gün içerisinde projeye itiraz edilmezse proje kesinleşmiş olacaktır.

Bir itiraz olması halinde bu itiraz kat malikleri kurulunda değerlendirilecektir. Bu değerlendirmeye ilişkin bir karar verilecek, gerekirse yeni bir proje hazırlanacaktır. Bu noktada, kat malikleri tarafından verilen kararın iptali için mahkemeye başvurulabilecektir. Kesinleşen işletme projesinin faydası, apartman veya site sakinlerinin aidat borcuna itiraz şansını ortadan kaldırmasıdır. Artık bu noktadan sonra böyle bir borcun olmadığını ispat yükü aidat borçlusunda olacaktır.

VEKALETSİZ İŞ GÖRME NEDİR?

Gerçek olmayan vekaletsiz iş görme nedir

Vekaletsiz iş görme, Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Fakat mevzuatta bu kavramın ne olduğuna dair bir tanım ortaya konulmamıştır. Bunun yerine vekaletsiz iş görmenin unsurları, sonuçları, iş gören ile iş sahibinin hak ve yükümlülükleri gibi meselelere değinilmekle yetinilmiştir. Bu bahislerden hareketle bir tanımlama yapmak gerekirse vekaletsiz iş görme; herhangi bir kişinin, hukuken yetkili ve yükümlü olmadan, başka bir kişinin işini, o kişinin veya kendisinin veyahut da 3. bir kişinin yararına olarak yerine getirmesidir. Burada başkasının işini yerine getiren kişiye iş gören denir. İşi görülen kişi de iş sahibi olarak adlandırılır. Vekaletsiz iş görmenin iki türü mevcuttur. Bunlardan birisi gerçek vekaletsiz iş görme, diğeri de gerçek olmayan vekaletsiz iş görmedir. Bu konu hakkındaki sorularınızı, sayfanın en altında bulunan formu doldurarak bizlere iletebilirsiniz.

Vekaletsiz İş Görme Zamanaşımı Süresi Ne Kadar?

TBK, iş sahibi ile iş görenin alacak ve tazminat istemlerinin zamanaşımı süresi hakkında bir düzenleme yapmamıştır. Bu noktada öğretiye ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına bakmak gerekir. Burada iş sahibinin ve iş görenin talepleri açısından ayrı süreler kabul edildiği görülmektedir.

Gerçek ve gerçek olmayan vekaletsiz iş görmelerde, iş sahibinin alacak ve tazminat talepleri bakımından; genel olarak kabul edilen zamanaşımı süresi ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur. Burada esas alınan kıstas TBK tarafından öngörülen genel zamanaşımı süreleridir. Buna göre; TBK m. 146 açısından iş sahibinin talep edeceği alacaklarda zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bunun yanında, iş sahibinin talep edeceği alacak TBK m. 147 kapsamındaysa, burada 5 yıllık zamanaşımı süresi geçerli olacaktır. Buna karşın öğretide bazı yazarlar, gerçek olmayan vekaletsiz iş görme açısından bir haksız fiil oluşacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla bu yazarlar, bu noktada haksız fiile ilişkin 2 ve 10 yıllık sürelerin uygulanması gerektiğini düşünmektedirler.

Gerçek ve gerçek olmayan vekaletsiz iş görmelerde iş görenin alacak ve tazminat talepleri bakımından; sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre hareket edilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Dolayısıyla burada, TBK m. 82’de öngörülen süreler dikkate alınacaktır. Bu surette zamanaşımı, 2 ve 10 yıllık sürelere tabi olacaktır. 2 yıllık süre, iş sahibinin kazanç devrini istemesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.

Gerçek Vekaletsiz İş Görme Nedir?

İş görenin işi; iş sahibinin menfaatine yönelik olarak ve o kişinin geçerli bir yasaklamasına tabi olmaksızın yapması halinde, gerçek vekaletsiz iş görmeden bahsedilir. Burada iş sahibi ile iş gören arasında ne vekalet ne de sözleşmeden kaynaklı bir ilişki vardır. İş gören, tamamen iş sahibinin varsaydığı iradesi doğrultusunda onun menfaatine yönelik hareket etmektedir.

Gerçek vekaletsiz iş görme, bir hukuki işlem benzeri fiildir. Bu kuruma ilişkin düzenlemeler; TBK m. 526, 527/1 ve 529’da kendisine yer edinmiştir. Gerçek vekaletsiz iş görmenin iş sahibince uygun bulunup kabul edildiği durumlarda; TBK m. 531, yani vekalet ilişkisi hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Gerçek vekaletsiz iş görmeye şu şekilde birkaç örnek verebiliriz:

  • Komşusu tatildeyken evinin kırılan pencere camı yerine, ondan habersiz olarak yeni bir cam taktıran kişi buna örnektir.
  • Arkadaşının borcunu, alacaklı olan kişiye onun adına ödeyen kişi buna örnektir.
  • Ev sahibinin ödemekle yükümlü olduğu Çevre ve Temizlik Vergisini ödeyen kiracının hareketi buna örnektir.
  • Evdeki muslukları açık unutan komşusunun zarara uğramasını engellemek adına çilingir marifetiyle evin kapısını açtırıp muslukları kapatan kişi buna örnektir.
  • Bilinci kapalı olan hastadan rıza almaksızın ona acil müdahalede bulunup ameliyat eden doktorun durumu da buna örnektir.

Gerçek Olmayan Vekaletsiz İş Görme Nedir?

Gerçek olmayan vekaletsiz iş görme; iş görenin vekaleti, yasal veya akdi bir yükümlülüğü olmadığı halde; iş sahibinin menfaatine aykırı olarak veya iş sahibinin yasaklamasına rağmen, kendi veya 3. kişinin yararı adına iş sahibine ait işi görmesi durumudur. Bu iş görme tipi, özünde hukuka aykırı bir fiil barındırmaktadır.

Gerçek olmayan vekaletsiz iş görme, sebepsiz zenginleşme ve haksız fiil ile epeyce karıştırılmaktadır. Fakat bunlar birbirinden apayrı kavramlardır. Sebepsiz zenginleşmede bir tarafın fakirleşmesi olgusu aranırken, burada öyle bir durumun varlığına gerek yoktur. Aynı şekilde haksız fiilde zarar unsurunun oluşması gerekirken, burada herhangi bir zararın oluşması gerekmemektedir.

Bu kuruma ilişkin düzenlemeler; TBK m. 527/2 ve 530’da kendisine yer edinmiştir. Eğer gerçek olmayan vekaletsiz iş görme durumu iş sahibi tarafından uygun görülürse; bu durumda mesele gerçek vekaletsiz iş görme haline gelecektir. Burada da iş sahibinin uygun bulma durumu söz konusu olduğu için TBK m. 531 devreye girecektir. Haliyle artık meseleye ilişkin vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanacaktır. Gerçek olmayan vekaletsiz iş görmeye şu şekilde birkaç örnek verebiliriz:

  • Komşusu tatildeyken ona ait bisikleti habersiz olarak başkasına kiralayıp parasını kendi cebine koyan kişi buna örnektir.
  • Paylı mülkiyet halindeki bir tarlada kendi payı olmayan yeri kendi hesabına kiralayan kişi bu kapsamdadır.
  • Daha önce bilinci açıkken bir tıbbi müdahale için kendisinden icazet istenen hastanın bunu kesin surette reddetmesine rağmen; hastanın bilinci kapandığında onu rızası dışında ameliyat eden doktorun durumu da buna bir örnektir. Burada bir doktor hatası bulunursa, buna ilişkin tazminat istemi ayrı bir dava konusu olacaktır.

Vekaletsiz İş Görme Davası Nedir?

Türk Hukuk sisteminde doğrudan bu isimle anılan bir dava türü bulunmamaktadır. Burada kastedilen, vekaletsiz iş görme neticesinde gerek iş sahibi tarafından gerekse de iş gören tarafından talep edilebilecek şeylere yönelik davalardır. Mesela zilyetliğe ilişkin bu şekilde iş görmelerde zilyetlik davaları söz konusu olabilecektir. Bunun dışında duruma göre alacak davası ve birçok dava türünü ikame etmek mümkün olacaktır. Bu noktada konunun daha iyi irdelenebilmesi için iş sahibi ve iş görenin hakları ayrı başlıklar altında incelenecektir.

1) İş Görenin Hakları Nelerdir?

İş görenin haklarını 5 kalemde toplayarak sizlere izah edeceğiz:

  1. Masrafları İsteme Hakkı:Gerçek vekaletsiz iş görmede; iş gören, iş sahibinin menfaatine yönelik gördüğü işlerde zorunlu ve yararlı masrafları, faiziyle birlikte iş sahibinden talep edebilecektir. Tüm çabalara rağmen iş sahibi zarara uğramış olsa dahi bu masraflar istenebilir. Gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede; iş gören, iş sonucu iş sahibinin zenginleşmesi koşuluyla, bu yoldaki masrafların tazminini isteyebilir.
  2. Ücret İsteme Hakkı:Vekaletsiz iş görmenin gerçek olan türünde; eğer görülen iş, vekalet ilişkisi kapsamında yapılacak olsaydı bir ücreti gerektiriyorsa, iş gören bu ücreti talep edebilecektir. Örneğin iş gören, evde olmayan komşusunun evine girerek su tesisatını onarabilir. Bunun neticesinde, bu kişi böyle bir talepte bulunabilecektir. Gerçek olmayan türünde ise iş gören, kural olarak, böyle bir talepte bulunamayacaktır. Fakat bu kuralın istisnaları da çeşitli şekilde oluşabilir.
  3. İşin Görülmesi Sebebiyle Uğranılan Zararı İsteme Hakkı:Vekaletsiz iş görmenin gerçek olan türünde; iş sahibi işi görürken kendi malvarlığında oluşan zararları iş sahibinden talep edebilecektir. Hatta tüm çabalara rağmen iş görülemese dahi bu talepte bulunulabilecektir. Gerçek olmayan türde ise; ancak iş sahibinin zenginleşmiş olması halinde bu talep gündeme gelebilecektir.
  4. İş Görenin Ayırma Hakkı: Vekaletsiz iş görmenin her iki türünde de; iş gören işten elde edilen şeyi iş sahibine vermekle yükümlüdür. Burada zenginleşen iş sahibi, masraf ve zararları vermekten kaçınabilir. O halde iş gören zilyetliği altındaki bütünleyici parçayı iş üzerinden söküp alabilecektir.
  5. Hapis Hakkı:Buna ilişkin TBK doğrudan bir hüküm düzenlemesi yapmamıştır. TMK tarafından düzenlenen hapis hakkı, burada kıyasen uygulanacaktır. Bu hak, vekaletsiz iş görmenin gerçek olan tipinde kullanılabilirken, gerçek olmayan tipinde kullanılamamaktadır. Hapis hakkının kullanılabilmesi için de bu hakka ilişkin şartların sağlanmış olması gerekmektedir.

2) İş Sahibinin Hakları Nelerdir?

İş sahibi, gerçek ve gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede; iş görenin görülen işten elde ettiği kazanımları isteme hakkına sahiptir. Yani kazanım iş gören veya 3. kişi lehine elde edilse dahi iş sahibi bunu talep edebilecektir. Fakat iş sahibi; iş görenin bu uğurda yaptığı zorunlu ve yararlı harcamaları, elde ettiği kazanımla orantılı olarak iş görene vermek zorundadır. Ayrıca gerçek vekaletsiz iş görmede; iş sahibi, işin kendi menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak yapılmasını isteyebilecektir.

Avukatın Vekaletsiz İş Görmesi Nedir?

Burada anlattığımız kapsamda bir vekaletsiz iş görme söz konusu ise; avukatın yasa önünde diğer vatandaşlardan hiçbir farkı yoktur. Yani bu arenada iş görenin avukat olması, durumun sonuçları bakımından bir değişiklik ifade etmeyecektir.

Bunun yanında avukat tarafından, noterden vekaletname çıkarılmaksızın yapılan işlemler söz konusu olabilir. Örneğin dava nasıl açılır, miras paylaşımı nasıl yapılır gibi sorulara cevap bulmak için avukat adına herhangi bir vekaletname çıkarmanız gerekmez. Bu kapsamda avukattan alacağınız hukuki danışmanlık hizmeti vekaletnameye ihtiyaç duymadan görülmektedir. Aynı şekilde bir sözleşme hazırlanması vb. durumlar da vekalet gerektirmez.

Buna karşılık avukat birçok işlemi yapabilmek için müvekkilinden alacağı yetkiye ihtiyaç duyar. Bu da değindiğimiz üzere noter aracılığıyla çıkarılacak vekaletname ile sağlanır. Örneğin avukatın iş sahibi adına dava açabilmesi, ihtarname çekilebilmesi için o kişi tarafından bu konularda yetkilendirilmiş olması lazım. Aynı şekilde tapuda gerçekleştirilecek işlemler bakımından da avukatın özellikle yetkilendirilmesi gerekir. Aksi takdirde avukat bu işlemleri yapamayacaktır. Örneğin tapuda aile konutu şerhinin, intifa hakkı vb.nin konulup kaldırılması bu kapsamdadır.

Avukatın bu şekilde yetkilendirildiği bir vekaletnamesi bulunarak iş görebileceği işlerde; avukat vekaletname olmaksızın ve iş sahibinin iradesi dışında o işi görürse bunun ciddi yaptırımları olabilecektir. Yine burada da vekaletsiz iş görmeye dair hükümler uygulanacaktır. Bunun yanında avukatlık mesleği kamu hizmeti kapsamındadır. Bu sebeple böyle bir iş görmesi halinde avukat, bağlı bulunduğu baroda disiplin soruşturması geçirebilecek ve Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanabilecektir. Bunun sonucu da meslekten ihraca kadar gidebilir.

Vekaletsiz İş Görme Yargıtay Kararları – 1

Sözleşmenin feshinin haklı ya da haksız olması faydalı ve zorunlu masraf talebi bakımından sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı sürece sonuca etkili değildir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça kiracının kiralanana yaptığı faydalı ve zorunlu masrafların yapıldığı tarih itibariyle belirlenecek değerinden yıpranma payı düşülmek suretiyle elde edilecek değeri isteme hakkı olduğu yönündedir. İmalat tarihinin kanıtlanamaması halinde kural olarak zorunlu ve faydalı masrafların kira sözleşmesinin başlangıcında yapılmış olduğu kabul edilmektedir.”(Yargıtay 3. H.D. 01.06.2021 T. 2020/1901 E. 2021/5848 K.)

Vekaletsiz İş Görme Yargıtay Kararları – 2

“Çözüme kavuşturulması gereken uyuşmazlık, sigorta poliçelerinden kaynaklanan prim alacağının dava dışı sigorta şirketine kim tarafından ödendiği hususudur. Dava dışı E. Sigorta A.Ş, dava konusu edilen poliçe primlerinin davacı acente tarafından ödendiğinin kabul edildiğini bildirmiştir. Söz konusu ödemenin, davacı şirket çalışanının yakınları tarafından dava dışı E. Sigorta A.Ş ye yapılıp, davacı acente tarafından ödendiğinin kabul edilmesi nedeni ile davacı şirket tarafından yapıldığının kabulü gerekmektedir. Davalı bu poliçe primlerine ilişkin ödemelerin, bir başka sigorta şirketine yapıldığını savunmuş ise de, davacı .. tarafından aracılık edilmiş olması ve prim ödemelerinin davacıya yapılmış olmaması gözetildiğinde davalının bu savunmasına itibar edilemez. Davacının sigorta poliçelerinden kaynaklanan prim ödemelerinin, davalıya vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde yapıldığının kabulü ile yapılan bu ödemenin davalıdan istirdadı mümkündür. Bu şekilde değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmeliyken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”(Yargıtay 11. H.D. 23.03.2021 T. 2020/2162 E. 2021/2782 K.)