KAMBİYO SENEDİ NEDİR?

kambiyo senedi

Kambiyo senedi, Türk hukukunda kıymetli evrakların bir alt türüdür ve ülkemizde başta ticari hayat olmak üzere birçok ekonomik alanın vazgeçilmez araçlarındandır. Bu senetler sebepten soyuttur, yani kural olarak düzenlenmesine sebep olan temel hukuki ilişkinin geçerliliğine bağlı değildir. Bu kapsamda kambiyo senetleri kayıtsız ve şartsız borç ödenmesini kabul niteliği taşır. Kayıtsız ve şartsız olması bu senetler için zorunlu bir unsurdur. Ancak en çok elden ele geçme, dolaşma gücüne sahip senetler oldukları için sıkı şartlara tabi tutulmuşlardır.

Kambiyo senedi ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

Kambiyo Senedi Nedir?

Kambiyo senetleri alacak senedi vasfındadır ve para alacağını temsil eder. Senedin düzenlenmesiyle birlikte senede bağlı temel ilişki kurulur. Bu senedin düzenlenmesine sebep olan borç ilişkisinin geçerliliğinden bağımsız olarak senede dayalı ilişki geçerliliğini korur. Ayrıca senede bakarak düzenlenmesine sebep olan esas borç ilişkisinin tespiti mümkün değildir. Yani senet metnine bakarak alacağın senetten başka bir dayanağının olduğu anlaşılamaz, borçlu da ancak senette düzenlenen miktarla borçtan sorumlu olur.

Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu Var Mıdır?

Mevzuatımızda kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi özel olarak düzelenmiş, şartları ve usulü belirtilmiştir. Dolayısıyla senedin düzenlenmesine kaynak olan alt ilişki için genel haciz yoluna gidilebileceği gibi ayrıca bu senetlere özgü icra takibine de başvurulabilir. Aşağıda kambiyo senetleriyle ilgili genel bilgiler verildikten sonra bu takip yolu incelenecektir.

Kambiyo Senetlerinin Ortak Özellikleri Nelerdir?

Kıymetli evrak olmaları sebebiyle tedavül gücü ve maddi değeri olan belgelerdir. Ayrıca bu senetlerin en önemli özelliği de belirli bir paranın ödenmesi şeklinde kurulmalarıdır. Örneğin bir malın teslimi için kambiyo senedi düzenlenemez. Yukarıda değinildiği üzere kambiyo senetlerinin düzenlenmesi sebepten soyut hukuki işlemlerdir. Sebepten soyut işlemler olması kambiyo senetlerinin düzenlenmesinde hukuki bir sebebin var olmadığını göstermez. Sadece temel hukuki ilişki senede bakılarak tespit edilemez. Dolayısıyla temel borç ilişkisinde ortaya çıkan geçersizlik durumları, senedin geçerliliğini sakatlamaz. Kambiyo senetleri kanunen emre yazılı senetlerdir. Bu nedenle devredilmeleri ciro ve teslim yoluyla olur. Bunun aksi düzenlenmek isteniyorsa senette açıkça olumsuz emre kaydının yazılması gerekir. Bu durumda senet artık nama yazılı hale gelir ve ancak alacağın temliki hükümlerine göre devredilebilir. Bu senetlerin tedavül kabiliyetleri olduğunu belirtmiştik. Bu nedenle senet borçlusunun vade tarihi geldiğinde senedi elinde bulunduran kişinin kim olduğunu bilmesi her zaman mümkün değildir. Dolayısıyla vade tarihi geldiğinde kambiyo senedini elinde bulunduranın senet borçlusuna gitmesi gerekir.

Kambiyo Senetleri Özellikleri Nerede Düzenlenmiştir?

Ticaret Kanunu’nda kıymetli evrak başlığı altında, kambiyo senetleri kapsamında üç tür olarak düzenlenmiştir.

Kambiyo Senedi Kaç Türdür?

Türk hukukunda üç tür kambiyo senedi vardır. Bunlar:

  • Senedi düzenleyen kişinin muhatabından olan alacağını, alacaklı lehtar sıfatındaki kişiye olan borcu veya yükümlülüğü sebebiyle, muhatabın lehtara ödemesini sağlayan poliçe,
  • Bir muhatabın olmadığı, doğrudan bir borç ikrarı niteliğine sahip; onun dışında poliçeye benzer şekilde imza edenin borçtan sorumlu tutulduğu ve kanunen özel bir düzenleme olmadıkça poliçe hükümlerine tabi bono,
  • Hamiline yazılı olarak düzenlenebilen, muhatabın banka olduğu, muhatap bankanın ciro edemediği ve ödeme aracı olarak kullanılan çektir.

Kambiyo Senedi Zamanaşımı Süresine Tabi Midir?

Ticaret Kanunu’nda vadesi gelen senede bağlı olarak alacaklı tarafından ileri sürülebilecek talepler için zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.

Kambiyo Senetlerinde Zamanaşımı Süreleri Kaç Yıldır?

Vadesi geldiği halde ödenmeyen bir bono, sosyal hayatımızdaki yaygın adıyla “senet” ve diğer kambiyo senetleri söz konusu ise hamil, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatabilir. Hamilin düzenleyene karşı ileri sürebileceği talepler 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Çek söz konusu olduğunda ise hamilin ileri sürebileceği talepler ibraz süresinin bitiminden itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Burada dikkat edilmesi gereken husus ibraz süreleridir. Çekler, düzenlendiği yerde ödenecekse düzenlendiği tarihten itibaren on gün; başka bir yerde ödenecekse bir ay; ödeme yeri ile düzenlenme yeri ayrı kıtalardaysa üç ay içinde ibraz edilmelidir.

Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yolu İle Takibin Şartları Nelerdir?

Söz konusu haciz yoluna başvurulabilmesinin ilk şartı alacağın bir kambiyo senedine dayandırılmasıdır. Yani poliçe, bono ve çek dışında herhangi bir kıymetli evraka dayalı olarak bu takip başlatılamaz. Bu takip yoluna sadece senedin yetkili hamili başvurabilir ve borçlunun da kambiyo senedi uyarınca sorumlu kişilerden olması gerekir. Ayrıca senedin vadesinin gelmiş olması gerekmektedir.

Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluyla Takip Talebi Nasıl Yapılır?

Rehinle teminat altına alınmış bir alacak olsa bile senede dayalı takip başlatılabilir. Bunun için alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yoluna başvurmak istediğini açıkça belirtmesi gerekir. Aynı zamanda alacaklı takip talebini dayandırdığı senedin aslını ve borçlu adedi kadar tasdikli örneğini talebine eklemek zorundadır.

Kambiyo Senedi İcra Takibi İtiraza Konu Olabilir Mi?

Borçlu, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 5 gün içinde itirazını ileri sürebilir. Usulsüz bir tebligat söz konusuysa, öğrenme tarihinden itibaren 5 günlük süre işlemeye başlar. İtiraz icra dairesinin yetkisine, kambiyo senedine ve buna bağlı olarak senetteki imzaya ya da borcun ödendiğine veya ertelendiğine dair yapılabilir. İtirazlar yazılı yapılmalıdır.

Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu İtiraz Nereye Yapılır?

Kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte itiraz icra mahkemesine yapılmalıdır, icra dairesine yapılan itirazlar geçersizdir. İcra müdürünün itiraz talebini mahkemeye gönderme yetkisi ve yükümlülüğü yoktur. Yetkili icra mahkemesi ise takibin yapıldığı icra dairesinin bağlı bulunduğu yer mahkemesidir.

Kambiyo Senetlerine İtiraz Konusu Nedir?

Kambiyo senedine itiraz eden borçlu senette bulunan imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmektedir. Bunun dışında imzaya itiraz edilmemekle birlikte senet üzerindeki kayıtların haksız bir şekilde değiştirildiği öne sürülüyorsa bu tahrifat itirazı sayılır. Tahrifat itirazı imzaya itiraz niteliğinde değildir.

Kambiyo Senedine İtiraz İncelemesi Nasıl Yapılır?

İmzaya itiraz edilmesi durumunda bilirkişi incelemesi yapılır ve imzanın borçluya ait olup olmadığı tespit edilir. İmzaya itiraz nedeniyle takip geçici olarak durdurulmuşsa ve borçlunun itirazı reddedilirse borçlu inkar tazminatı ve para cezasına mahkum edilir. Alacaklının kötü niyeti ve ağır kusuru söz konusuysa ve borçlunun itirazı kabul edilirse bu defa alacaklı inkar tazminatı ve para cezasına mahkum edilir. Bunun üzerine alacaklı genel mahkemelerde dava açarsa sadece para cezasının tahsili dava sonuna kadar ertelenir. Emre veya hamile yazılı kambiyo senetleri resmi belge hükmünde sayılmıştır ve bu belgeler üzerinde işlenen sahtecilik fiilleri resmi belgede sahtecilik suçu kapsamındadır.

Kambiyo Senedine İtiraz Süresi Ne Kadardır?

Yukarıda belirtildiği üzere imzanın kendisine ait olmadığını öne süren borçlu bunu dilekçe ile icra mahkemesine 5 gün içinde bildirmelidir, aksi takdirde senetteki imza kedisine ait sayılır.

Kambiyo Senedine İtiraz Dilekçesi Verildiğinde Takip Durur Mu?

İster imzaya ister borca itiraz olsun, satış dışındaki icra işlemleri kendiliğinden durmaz. Mahkeme telafisi güç zararlar oluşabileceğine ve itiraz edenin haklı nedenleri olduğuna kanaat getirirse icra işlemlerinin geçici olarak durdurulmasına ihtiyati tedbir kapsamında karar verebilir.

Kambiyo Senetlerinde Borca İtiraz Davası Hangi Sebeplerle Açılır?

Senede bağlı borç, borçlu tarafından ödenmişse ya da alacaklı borçlunun borcunu ertelemişse borca itiraz edilebilir. Borcun zamanaşımına uğramış olması da itiraz sebeplerinden biridir. Borçlu bu iddialarını borcun ödendiğine ya da ertelediğine dair alacaklı tarafından imzası ikrar edilmiş adi bir senetle ya da resmi belgeyle ispatlanabilir.

Kambiyo Senedi Menfi Tespit Davası Açılabilir Mi?

İtiraz sürelerini kaçırmış olan borçlu, aslında borçlu olmadığının tespiti için genel mahkemelerde menfi tespit davası açabilir. Ancak bu davanın açılması icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Mahkemeden icra takibinin durdurulması istenebilir.

Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu Şikayet Yoluna Başvurulabilir Mi?

Eğer takibe dayanak belge kambiyo senedi niteliğine haiz bir belge değilse ya da aleyhine takip yapılan kişi borçlu sıfatına sahip değilse yine 5 gün içinde icra mahkemesine şikayet başvurusunda bulunulabilir.

Kambiyo senedi ile ilgili merak ettiğiniz soruları sayfanın alt kısmında bulunan form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.

İHTİYATİ TEDBİR NEDİR?

ihtiyati tedbir

İhtiyati tedbir, dava süreci başlamadan önce veya yargılama sırasında, uyuşmazlık konusu üzerinde sonradan telafi edilmesi zor ya da imkansız olan zararların ortaya çıkmasını önlemek için başvurulan geçici hukuki koruma tedbiridir. Bu kapsamda kalıcı ve kesin mahkeme kararlarının alınması uzun sürebileceği ve bu süreçte uyuşmazlık konusu şey üzerinde davanın anlamını yitirebilecek değişimler gerçekleşebileceği için uygulamada oldukça yaygın ve önemli bir kurumdur.

İhtiyati tedbir ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

İhtiyati Tedbir Ne Demek?

İhtiyat, kelime anlamı itibariyle herhangi bir durum gerçekleşmeden önce önlem almak anlamına gelir. Dolayısıyla ihtiyati tedbir de hukuken dava sürecinde bir hak kaybının oluşmasını ve uyuşmazlık üzerinde istenmeyen değişimlerin gerçekleşmesini önlemek için alınan tedbirlerdir.

İhtiyati Tedbir Nedir?

Tedbir kararıyla birlikte talep eden taraf, yargılama sürecinde ya da daha öncesinde dava konusu şeyin değişikliğe uğramasını veya kasten değiştirilmesini engeller. Tedbir talebinin kabul edilmesi halinde tedbir kararı, yargılama öncesinde talep edilmişse kabul tarihinden; öncesinde talep edilmemişse dava tarihinden itibaren dava konusu hükmün kesinleşmesine kadar geçerli olur. Görüldüğü üzere ihtiyati tedbir, geçici niteliktedir ve yalnızca hukuki süreç devam ederken yargılama sonuçlanana kadar haklı olan tarafın hak kaybına uğraması riskini ortadan kaldırmaya yönelik düzenlenen korumadır.

Geçici Hukuki Koruma Sağlayan Diğer Tedbirlerden Farkı Nedir?

Diğer bir geçici koruma tedbiri olan ihtiyati haciz ile arasında herhangi bir öncelik veya alternatiflik ilişkisi yoktur. İhtiyati haciz sadece para alacaklarına ilişkin alacak ve talepler için mümkünken; ihtiyati tedbir kural olarak para dışındaki alacaklar, talepler ve malvarlıkları için söz konusudur. Yine diğer bir koruma tedbiri olan delil tespitinde ise dava konusunun değil, ispat vasıtalarının koruma altına alınması söz konusudur.

İhtiyati Tedbir Kararının Özellikleri Nelerdir?

Tedbir talebi dava açılmadan önce veya dava devam ederken istenebilir. Dava devam ederken tedbirle ilgili her türlü kararı ise yargılamayı yapan mahkeme verir. Tedbir talebinde bulunan tarafın talebinin haklılığını yani tedbir konulmazsa telafisi güç veya imkansız hak kayıplarının oluşacağını ispat etmesi gerekir. Burada aranan ispat türü yaklaşık ispattır. Zararın oluşmasının kesin olması gerekmez, tedbir alınmazsa bir zararın ortaya çıkacak olma ihtimali yeterlidir. Geçici nitelikte olması sebebiyle karşı taraf dinlenmeden de tedbir kararı verilebilir ancak karşı tarafın sonrasında itiraz hakkı saklıdır. Ayrıca tedbir kararı kural olarak teminat karşılığı verilir. İstisnai hallerde teminatsız olarak verilmesi de mümkündür.

İhtiyati Tedbir HMK Düzenlemesi Nasıldır?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince hakim tarafından, hak veya malların muhafaza altına alınması ya da yediemine tevdii, bir şeyin yapılması ya da yapılmaması kararı verilebilir. Ancak bu tedbirler sınırlı sayıda değildir. Yani gerekirse hakim, telafisi güç durumu engelleyecek veya zararı ortadan kaldıracak her türlü tedbire hükmedebilir.

HMK İhtiyati Tedbir Türleri Nelerdir?

Kanunda açıkça ifade edilmemekle birlikte öğretide temelde üç tür ihtiyati tedbir bulunmaktadır. Bunlar:

  • Talep edilen durumun mevcudiyetini korumak ve yargılama sonunda verilen kararın icrasını mümkün hale getirmek için teminat amacıyla yapılan tedbirler,
  • Dava konusunu koruma altına almak ya da mahkeme kararının icrasını gerçekleştirmek amacı gütmeyen, ancak tarafların menfaatlerine uygun düşecek şekilde ana uyuşmazlık konusunun düzenlenmesini sağlayan düzenleme amaçlı tedbirler,
  • Taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın, geçici olmak ve talepte bulunan tarafın tam olarak tatmin edilmemesi hususu gözetilmek şartıyla eda amaçlı tedbirlerdir.

İhtiyati Tedbir Talebi Nereye Ve Nasıl Yapılır?

Özel kanunlarda aksi bir hüküm öngörülmediği sürece talep olmaksızın tedbir kararı verilmesi mümkün değildir. Dava öncesinde istem sahibi, dava sırasında ise davacı, taraf ve dava ehliyetleri var olmak şartıyla tedbir talebinde bulunabilirler. Dava ehliyetleri bulunmayanlar yasal temsilcileri aracılığıyla bu haklarını kullanabilirler. Bunun yanında ilgili kişinin davayı takip yetkisinin de varlığı gerekir. İhtiyati tedbirin talep edilmesiyle birlikte dava açılmış olmaz. Dava öncesinde talep söz konusuysa talep dilekçesi asıl davaya bakmaya yetkili ve görevli mahkemeye sunulur ve değişik iş adıyla işleme alınır. Dava sırasında tedbir talebinin sunulacağı mahkeme ise asıl davayı görmekte olan mahkemedir. Talepler bir talep dilekçesi ile veya dava dilekçesi ile mahkemeye sunulur. Dava açıldıktan sonra tarafların, hukuki yarar şartıyla tedbir talebinde bulunması mümkündür. Kural olarak hakimin somut olayın özelliklerine göre belirleyeceği teminat, talep edenden istenir. Bu sayede haksız bir tedbir talep edilmişse karşı tarafın uğrayacağı zararların tazmini bir nevi garantilenmiş olur.

İhtiyati Tedbir Talebi Dilekçesi Nasıl Hazırlanır?

Tek başına tedbir isteminde bulunulacaksa verilen talep dilekçesi görevli ve yetkili mahkemeye hitaben yazılır ve istemde bulunan ile karşı tarafın kimlik bilgileri eklenir. Sonrasında tedbir istenen konu belirtilir, istenen tedbirin türü yazılır ve telafisi zor zararların önüne geçilmesi gibi gerekçeler açıklanır. Daha sonra tedbir talebini haklı ve gerekli kılan hukuki deliller gösterilir. Son olarak tedbir talebi belirtilir ve dilekçe istemde bulunan tarafından imza edilir. Dava dilekçesinde de aynı zamanda tedbir isteminde bulunulabilir. Uygulamada genellikle ihtiyati tedbir içerikli dava dilekçelerinde sayfanın sağ üstüne dava dilekçesinin tedbir istemli olduğu yazılır.

İhtiyati Tedbir Talebi Reddedilirse Ne Olur?

Mahkeme tedbir alınmasına gerek olmadığı ya da tedbir talebinin haksız olduğu kanaatine varabilir. Bu tür durumlarda tedbir talebi reddedilir. Bu ret kararı neticesinde doğrudan kanun yoluna başvurulabilir. Ayrıca talebi reddedilen taraf, dava sırasında yeni koşullar doğmuşsa yeniden tedbir talebinde bulunabilir.

İhtiyati Tedbir Talebi Kabul Edilirse Ne Olur?

Talebi kabul edilen taraf bir hafta içinde bu kararın uygulanmasını ilgililerden istemek zorundadır. Eğer talepte bulunan kişi bu süre içerisinde kararın uygulanmasını istemezse sonradan dava açmış olsa dahi tedbir kararı kendiliğinden ortadan kalkar. Dava açılmadan önce bu kararın alınması halinde ilgili, iki hafta içinde esasa ilişkin davasını açmak ve açtığı davayla ilgili evrakı tedbiri uygulayan memura ibraz etmek zorundadır. Aksi halde yine tedbir kararı kendiliğinden kalkar.

İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz Mümkün Müdür?

Karşı taraf dinlenilmeden tedbir kararı verilmiş ise, karşı taraf ya da üçüncü kişiler tedbir kararına itiraz edebilir. Ancak bu itiraz aksine karar verilmedikçe kararın icrasını durdurmaz. Karşı taraf dinlenildiği halde tedbir kararı verilmişse bu karara karşı itiraz yoluna gidilemez ancak kanunun yeni düzenlemesi gereği istinaf kanun yoluna başvurulabilir. Karşı taraf tedbirin uygulanmasında hazır bulunuyorsa uygulanma tarihinden; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulandığına ilişkin tutanağın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren bir hafta içinde mahkemenin yetkisine, teminata veya tedbir şartlarına itirazda bulunabilir. Bu sayılanlar dışında bir sebeple veya süresi dışında itiraz edilmişse mahkeme tarafından dikkate alınmaz.

İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz Dilekçesi Nasıl Yazılır?

Tedbir kararını veren mahkemeye hitaben yazılır ve itiraz eden ile istemde bulunanın kimlik bilgileri eklenir. Sonrasında tedbirin kaldırılması istemi ve itirazın haklı gerekçeleri açıklanır. Son olarak hukuki dayanaklar gösterilir ve talep istenir ardından itiraz eden tarafından imza edilir.

Teminatsız İhtiyati Tedbir Yargıtay Kararı Var Mıdır?

Tedbir talebi resmi bir belgeye veya kesin bir delile dayanmaktaysa talep eden, teminat göstermeksizin tedbir kararı verilmesini isteyebilir. Zira bu tür durumlarda istemde bulunanın haksız çıkma ve dolayısıyla karşı tarafın haksız zarara uğrama ihtimali oldukça zayıftır. Bu nedenle karşı tarafın zarar tazmininin garanti altına alınması gerekmez. Konuyla ilgili Yargıtay Kararı da şu şekildedir:

“Davacı ihtiyati tedbir isteminin teminatsız olarak kabulüne karar verilmesini talep ettiğinden teminat konusundaki yasal düzenlemelerinde açıklanması gerekmiştir. Hangi hallerde teminat gösterilmesi gerektiği çeşitli kanun hükümlerinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 392/1 maddesinde ihtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep,
resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor veya durum ve koşullar gerektiriyorsa mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir.” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/6173 E. 2013/6983 K.)

İhtiyati tedbir ile ilgili merak ettiğiniz soruları sayfanın alt kısmında bulunan form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.

EVLİLİK SÖZLEŞMESİ NEDİR?

evlilik sözleşmesi

Evlilik sözleşmesi, aile içi işleyişi ve eşlerin birbirlerine karşı konumunu belirleyen, eşlerin iradelerine dayalı kurulan sözleşmedir. Evlilik sözleşmelerinin asıl önemi boşanma sonrası mal paylaşımının belirlenmesi noktasındadır. Tarihte evlenen kadının fiil ve hak ehliyetinin dahil olduğu aile babasına geçtiği Roma Hukuku’nda da kadınların fiil ve hak ehliyetlerine sahip olduğu Osmanlı Hukuku’nda da evlenen ve boşanan eşlerin malları nasıl paylaşacağı ya da bu süreçte ne gibi haklara sahip olacakları hukuken çözülmesi gereken meseleler haline gelmiştir.

Evlilik sözleşmesi ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

Evlilik Sözleşmesi Nedir?

Evlilik sözleşmesi, eşlerin evlenmeden önce ya da evlilikleri sırasında yaptıkları, evlilik, boşanma ve boşanma sonrası süreci düzenleyen hükümlerin yer aldığı sözleşmedir. Evlilik sözleşmeleri büyük çoğunlukla boşanmanın ardından malların nasıl paylaştırılacağını yani evlilik sürecine dahil edilen eşlerin malvarlığının hangi rejime tabi olacağını düzenler. Sözleşme serbestisi genel kural olmakla birlikte söz konusu mal rejiminin türünü belirlemek olunca eşlere sınırsız bir özgürlük tanınmamıştır. Bu nedenle makalemizde evlilik sözleşmelerinin mal rejimini belirleme boyutu üzerinde durulacaktır.

Evlilik Sözleşmesi Ehliyet Şartları Nelerdir?

Sözleşme yapabilme ehliyetinin düzenlendiği Medeni Kanun hükümlerine göre evlilik sözleşmesi yapabilme hakkı ayırt etme gücüne sahip olanlara tanınmış bir haktır. Ayırt etme gücüne sahip ve on sekiz yaşını tamamlamış tam ehliyetliler doğrudan bu haklarını kullanabilirler. Ayırt etme gücüne sahip olmakla birlikte küçük veya kısıtlı olan sınırlı ehliyetsizler ise yasal temsilcilerinin izni veya onayıyla bu sözleşmeyi yapabilirler. Ayırt etme gücüne sahip olmayan tam ehliyetsizlerin bu sözleşmeyi yapma hakları yoktur.

Evlilik Sözleşmesi Örneği İçeriğinde Neler Barındırır?

Eşlerin evlilik birliğinde tabi oldukları mal rejimi dışındaki hususlarda eşler, sözleşme serbestisi gereği sözleşmelerin geçerlilik koşullarına uygun olduğu sürece her konunun düzenlenmesini isteyebilir. Diğer bir ifadeyle kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına uygun olması; konunun imkansız olmaması ve irade sakatlığının mevcut olmaması gibi şartlar yerine getirildiği sürece taraflar her konuyu düzenleyebilir. Bu kapsamda eşlerin birbirlerine saygı göstermesi, çocukların bakımlarıyla eşit ilgilenilmesi, aile yükümlülüklerine uygun davranılması ve eşlerin sadakat yükümlülüklerinin belirtilmesi gibi hususların sözleşmeye eklenmesinde hukuki bir engel bulunmamaktadır. Söz konusu mal rejimini belirlemek olduğunda ise aşağıda detaylıca inceleneceği üzere eşler ancak kanunda öngörülmüş bir rejimi belirleyebilirler.

Noter Evlilik Sözleşmesi Örneği Neler İçerir?

Öncelikle tarafların adı soyadı ve kimlik bilgileri sözleşmede belirtilir. Daha sonrasında sözleşmeye konulacak hükümlere geçilir. Bu kapsamda eşlerin aile konutunun neresi olacağı, çocukların doğum süreci ve masraflarının taraflarca eşit bir şekilde paylaşılacağı, müşterek çocuklar reşit olana kadar çocuk üzerindeki her kararın ortak bir şekilde alınacağı, eşlerin evlilik süresince tabi olacakları mal rejimi ve sadakat yükümlülüklerine aykırı davranışlar söz konusu olduğunda boşanma davası sürecinin nasıl işletileceği gibi hususlar sözleşmeye eklenebilir. Tarafların imzası ve noter işlemiyle sözleşme kurulmuş olur.

Evlilik Sözleşmesi Nasıl Yapılır?

Burada kast edilen aslında mal rejimi sözleşmesinin şekil şartıdır. Hukukumuzda mal rejimi sözleşmesini, eşler evlenmeden önce yetkili memura yapacakları yazılı beyanlarıyla ya da evlendikten sonra noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapacakları sözleşmeyle yapabilirler. Sözleşme bizzat eşler ve gerekli olan durumlarda yasal temsilcileri tarafından imza edilir. Görüldüğü üzere bu sözleşme resmi şekil şartına tabi tutulmuştur. Evlenmeden önce memura yapılan bildirim her ne kadar adi yazılı şekilde sunulsa da yine bir resmi işlem söz konusudur. Bunun dışında başka memur veya kurumların mal rejimi sözleşmesi düzenleme veya onaylama yetkisi yoktur.

Mal Rejimi Sözleşmesi Nedir?

Eşlerin kanunun izin verdiği sınırlara sadık kalarak, resmi şekilde yaptıkları ve konusu itibariyle mal rejiminin düzenlendiği sözleşmedir. Evlenmeden önce nişanlılar ya da evlendikten sonra eşler, kanunda belirtilen seçenekler arasından tabi olmak istedikleri mal rejimini belirlerler. Bu kapsamda taraflar, yasal mal rejiminin dışında; mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı rejimlerinden birini seçebilir veya yasal mal rejiminin kanunun müsaade ettiği hususlarını düzenleyebilirler. Taraflar evlenmeden önce ya da daha sonrasında herhangi bir mal rejimi seçmezlerse yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olurlar.

Evlilik Sözleşmesi Maddeleri Değiştirilebilir Mi?

Yukarıda değinildiği üzere mal rejimi konusu dışında tarafların irade özgürlüğünün geniş olduğu hususlarda değişikliğin her zaman yapılabileceği kabul edilmelidir. Mal rejimi konusunda ise eşler tarafından herhangi bir mal rejimi belirlenmediyse evlilik süresince yasal mal rejimi kaldırılabilir ve seçimlik olarak belirlenen mal rejimlerinden birine geçilebilir. Şayet evlenmeden önce veya sonrasında seçimlik bir mal rejimi belirlenmişse bu durumda da diğer mal rejimlerine geçilmesi mümkündür. Resmi şekil şartları geçerliliğini korur. Evlenmeden önce memur huzurunda yapılmış bir sözleşme varsa bu, evlendikten sonra ancak noter huzurunda yapılacak bir sözleşmeyle değiştirilebilir.

Mal Ayrılığı Sözleşmesi Malların Paylaşımını Nasıl Düzenler?

Taraflar mal rejimini belirlemedilerse yasal rejim olan edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanacağı yukarıda belirtilmiştir. Yasal mal rejimiyle ilgili detaylı bilgi için boşanmada mal paylaşımı nasıl olur adlı makalemizi okuyabilirsiniz. Bu başlık altında seçimlik mal rejimlerinden biri olan mal ayrılığı rejimi anlatılacaktır. Bu rejim malları paylaşma esasına dayanmaz. Eşler, kendi malları üzerinde yönetim haklarını korur; yararlanma ve tasarruf hakları zedelenmez. Bu rejim kabul edildiği takdirde evlilik sonrası eşlerin malları üzerinde bir ortaklık söz konusu olmayacak ve evliliğin sona ermesi durumunda herhangi bir mal paylaşımı gündeme gelmeyecektir. Adeta eşler arasında evlilik birliği hiç kurulmamış gibi malvarlıkları bu süreçten etkilenmeyecektir. Bu mal rejimi olağanüstü mal rejimi olarak da kabul edilir ve eşlerden birinin haciz tehdidi altında olması gibi haklı sebep teşkil eden durumlarda mahkeme farklı bir mal rejimi belirlenmiş olsa dahi mal ayrılığına geçilmesine karar verebilir.

Mal Ayrılığı Sözleşmesi Örneği Nasıldır?

Yukarıda açıklanan ehliyet ve şekil şartlarına uygun olarak kurulacak olan bu sözleşme, benimsenen mal rejiminin olduğu maddeye “mal ayrılığı” yazılarak düzenlenebilecektir. Resmi sözleşme olması, tarafların iradeleri ve belirtilen diğer şartlarla ilgili ayrıca özel bir düzenleme öngörülmemiştir.

Mal Ayrılığı Sözleşmesinin Mirasa Etkisi Nedir?

Evliliğin eşlerden birinin ölümü sebebiyle sona ermesi durumunda sağ kalan eş kural olarak hem mirasçı hem de mal rejimi tarafı haline gelir. Mal ayrılığı rejimi söz konusu olduğunda eşlerin birbirlerinin malları üzerinde bir hakkı olmadığını belirtmiştik. Ancak miras hükümlerine göre sağ kalan eşin ölen eş üzerindeki mirasçılığı devam eder. Dolayısıyla sağ kalan eşin evliliğin sona ermesi sonucu bir alacağı doğmasa bile mirasçı sıfatıyla miras paylaşımı hükümlerine göre payını alması mümkündür.

Evlilik Sözleşmesinin Sona Ermesi Veya İptali Mümkün Müdür?

Kural olarak mal rejimi sözleşmesi hükümleri evliliğin herhangi bir sebeple sona ermesine kadar devam eder. Bunun dışında mal rejimi; tarafların ortak iradesiyle başka bir mal rejimine geçilirse, olağanüstü mal rejiminin şartları gerçekleştiyse veya haklı bir sebebin varlığı şartıyla eşlerden birinin talebi üzerine mevcut mal rejimi sonlandırılabilir. Ancak bu durumda sadece mal rejimi sona erer. Sona eren mal rejimi tasfiye edilene kadar sözleşme bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur. Mal rejimi sözleşmesinin iptali hususunda özel bir düzenleme öngörülmemiştir. Ancak aşırı yararlanma ve irade sakatlıkları gibi durumlar söz konusu olduğunda sözleşmenin iptali için dava açılabilir. Bu dava için görevli mahkeme aile mahkemesidir.

Nafaka Vermemek İçin Evlilik Sözleşmesi Yapılabilir Mi?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi evlilik sözleşmesi adı altında belirlenen kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kişilik haklarına ve kamu düzenine aykırı hükümler geçersizdir. Bu nedenle kişinin nafaka talep hakkı daha doğmadan bu hakkını kısıtlayan bir hüküm sözleşmeye konmuşsa bu geçersizdir. Yoksulluk nafakası almaya hakkı olan taraf bile kendi rızasıyla bu hakkından önceden vazgeçemez. Dolayısıyla nafaka vermemek için evlilik sözleşmesi yapılamaz. Bunun dışında kişinin temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan ve tarafların şahsi egosunu tatmine yönelik anlamsız hükümler de geçersiz olacaktır.

Evlilik sözleşmesi ile ilgili merak ettiğiniz soruları sayfanın alt kısmında bulunan form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.

CİNSEL TACİZ NEDİR?

cinsel taciz

Cinsel taciz, kişinin cinsel özgürlüğünü ihlal etmeye yönelik, vücuduna temas etmeksizin kişiyi rahatsız etmeye elverişli her türlü davranıştır. Taciz kelime anlamı itibariyle sıkıntı vermek, rahatsızlık vermek anlamlarına gelmektedir. Cinsel taciz de kişiye sıkıntı veren her türlü cinsel amaçlı ve konulu davranıştır. Cinsel taciz suçu, Türk Ceza Kanunu kapsamında düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan biridir. Cinsel dokunulmazlığa karşı düzenlenen diğer suçlar olan cinsel saldırı suçu, cinsel istismar suçu ve ergin olmayanla cinsel ilişki suçlarından ayrılan özelliği ise; cinsel taciz suçunun vücuda temas edilmeden işlenmesidir. Böylece vücuda temasın gerçekleştiği cinsel özgürlük ihlalleriyle birlikte kişinin cinsel dokunulmazlığı, temas şartı olmaksızın geniş bir şekilde korunmuş olmaktadır.

Cinsel taciz ile ilgili sıkça sorulan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir. Konu ile ilgili başkaca sorularınızın olması halinde sayfanın en altından sorularınızı büromuza iletebilirsiniz.

Cinsel Taciz Suçu Benzer Suçlardan Nasıl Ayırt Edilir?

Yukarıda değinildiği üzere cinsel taciz suçunu cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlarından ayıran temel husus vücuda temastır. Temas gerçekleştiyse artık tacizden değil saldırıdan bahsedilir. Reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan ayrıldığı nokta ise kişinin rızasıdır. Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu mağdurun rızası varsa söz konusu olur. Mağdurun rızası yoksa zaten istismar suçu gündeme gelecektir. Tacizde ise mağdurun hukuka uygun rızası bir hukuka uygunluk nedenidir. Somut olaydaki fiilin cinsel içerikli olması tek başına yeterli değildir. Ayrıca bu fiilin işlenmesinde cinsel amaç şeklinde özel bir kast gerekir. Cinsel içerikli olduğu halde sırf karşı tarafın onurunu kırmak amacıyla yapılan hareketler taciz değil hakaret suçu olarak değerlendirilir. Aynı şekilde kişinin sırf huzur ve sükununu bozmak amacı şeklinde özel bir kastla ve ısrarlı bir davranış söz konusuysa yine tacizden değil kişinin huzur ve sükununu bozma suçundan söz edilir. Son olarak taciz suçunun oluşabilmesi için fiilin belirli bir mağdura yönelik olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Mağduru belli olmayan ya da topluma yönelik gerçekleştirilen alenen cinsel ilişkide bulunma ve teşhircilik fiilleri hayasızca hareketler ile müstehcenlik suçları kapsamındadır.

Cinsel Taciz Suçunda Rıza Suçu Ortadan Kaldırır Mı?

Cinsel taciz suçunda hukuka uygunluk nedenlerinden ilgilinin rızası uygulama alanı bulabilir. Kişilerin cinsel özgürlüğünü kullanarak verdikleri hukuka uygun rıza, bu suçun cezalandırılmasına engel oluşturacaktır. Bu rızanın suç fiili işlenmeden önce var olması gerekir. Rızanın fiil gerçekleştikten sonra gösterilmiş olması suçu ortadan kaldırmaz. Kural olarak kişilerin cinsel özgürlükleri üzerinde tasarruf yetkisi vardır. Ancak bu tasarruf yetkisinin kullanılabilmesi kişinin buna ehil olmasına bağlıdır. Örneğin ayırt etme gücüne sahip olmayan birinin rızası geçerli bir rıza kabul edilemez. On iki yaşın altında kişilerin rızası bu nedenle geçerli bir rıza olmaz, suç ortadan kalkmaz. On iki-on beş yaş arası çocuklar, ailelerinin iradeleri hukuka ve çocuğun yararına daha uygun olmadıkça bu suç bakımından sadece şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanabilirler. On beş yaşını doldurmuş olan çocuklar ise eğer cinsel taciz suçunun hukuki anlam ve sonucunu kavrayabilecek düzeydeyse gösterdikleri rıza hukuka uygundur ve faile ceza verilmez.

Cinsel Taciz Cezası Kaç Yıl?

Suçun temel şekli kanun gereği üç aydan iki yıla kadar hapis ya da adli para cezası ile cezalandırılır. Öngörülen hapis cezası ile adli para cezası seçimlik ceza olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere hapis cezasının alt ve üst sınırları kanun maddesinde doğrudan düzenlenmiştir. Adli para cezasının miktarı ise ilgili suç için öngörülen alt sınırdan daha az ya da üst sınırdan daha fazla olamaz.

Cinsel Tacizin Cezası Değişebilir Mi?

Her suç tipinde öngörüldüğü gibi cinsel taciz suçunda da cezayı arttırıcı bazı nitelikli haller öngörülmüştür. Bu ağırlaştırıcı hallerden biri de neticesi sebebiyle ağırlaşmış taciz suçu niteliğindedir.

Cinsel Taciz Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?

Cinsel tacizde daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller ve cezaları şu şekildedir:

  • Suçun çocuğa karşı işlenmesi durumunda altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Çocukların bu suça karşı kendilerini savunabilmeleri diğer kişilere göre daha zordur. Bu nedenle bu düzenleme yerinde olmuştur. Daha önceki düzenlemelerde mağdur bakımından çocuk-yetişkin ayrımı olmaksızın ceza verilmekteyken artık çocuklara karşı bu suçun işlenmesi cezayı ağırlaştıran hallerden biridir. Bu nitelikli halde adli para cezası öngörülmemiştir. Sadece hapis cezası verilebilir.
  • Kişinin kamu görevinin, hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıkla bu suçu işlemesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Kamu görevlisinin görevi dolayısıyla muhatap olduğu kişiye karşı bu suçu işlemesi bu kapsamdadır. Hizmet ilişkisi sözlü ya da yazılı olsun işveren sıfatına sahip kişilerin hizmet veren kişi üzerinde baskı kurması mümkün ve daha kolay olduğundan çalışanların korunması ihtiyacı doğmuştur. Aile içi ilişki kapsamına ise kanun açıkça aile kavramından söz ettiği için sadece aile mensupları dahildir. Suçun eşe karşı işlenebileceğinin de kabulü gerekir.
  • Vasi ve kanunda sayılan eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile ya da sağlık hizmeti veren veya koruma, bakım, gözetim yükümlülüğü olan kişiler tarafından işlenmesi halinde de verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Bu kapsamda eğitim-öğretim ilişkisinin ücrete dayalı olması şart değildir. Aynı şekilde koruyucu ailenin kalıcı olması gerekmez. Örneğin ebeveynlerin işe giderken çocuklarını geçici olarak komşusuna, akrabasına bırakması da bu kapsamdadır. Kanun maddesinde bu suçun faili olabilecek olanlar belirtildiği için tam tersi durumlarda bu nitelikli hal oluşmaz. Yani bir öğrencinin öğretmenine karşı bu suçu işlemesi nitelikli hal sayılmaz.
  • Suçun aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıkla işlenmesi halinde de verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Bu halde fail ile mağdur arasında bir hiyerarşi ilişkisinin olması gerekmez, aynı işyerinde çalışıyor olmaları yeterlidir.
  • Suçun posta veya elektronik haberleşmenin sağladığı kolaylıkla işlenmesi halinde de verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Bu nitelikli halin varlığı için failin bu araçları kullanması tek başına yeterli değildir. Ayrıca bu araçların sağladığı kolaylıktan faydalanmış olması aranır. Bu kapsamda failin bu araçları kullanırken kimliğini gizleyebilmesi ve tespitinin zorlaşması kolaylıktan faydalanma sayılır.
  • Suçun teşhir suretiyle işlenmesi halinde de ceza yarı oranında arttırılır. Hayasızca hareket suçundan ayrı olarak bu suç kapsamında teşhir aleni değil, belli bir kişiye yönelik teşhirdir.
  • Cinsel taciz fiili nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmışsa verilecek ceza bir yıldan az olamaz. Bu durum ilgili suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halidir. Suç ile ayrılmak zorunda kalma durumu arasında makul bir süre ve nedensellik bağı aranır. Ayrıca suç fiilinin süreklilik arz etmesi gerekmez, bir kere yapılması da yeterlidir.

Cinsel Taciz Suçunun Cezası İçin Şikayet Gerekir Mi?

Kanun hükmü bu suçun temel halinin cezasının açıkça mağdurun şikayetine tabi olduğunu öngörmüştür. Şikayet bizzat suçtan zarar gören tarafından yazılı ya da sözlü bir şekilde ilgili makamlara yapılabilir. Suçun yukarıda belirtilen nitelikli halleri ise şikayete bağlı değildir. Soruşturmaları savcılık tarafından resen yapılır.

Cinsel Taciz Suçunda Şikayet Süresi Ne Kadardır?

Mağdur, suçun temel halinde fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmalıdır. Bu süre hak düşürücü süredir. Yani mağdur bu süre içerisinde şikayette bulunmazsa artık soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Suçun nitelikli hallerinde ise dava zamanaşımı süresi içerisinde mağdur her zaman şikayette bulunabilir. Bu durumda şikayet ihbar niteliğindedir.

Cinsel Tacizde Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?

Bu suçun nitelikli hallerinde dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.

Cinsel Taciz Suçunda Şikayetten Vazgeçme Hangi Sonucu Doğurur?

Mağdur, suçun temel halinde mahkeme tarafından verilen hükmün kesinleşmesine kadar her zaman şikayetinden vazgeçebilir. Şikayetten vazgeçme, soruşturma aşamasında gerçekleşirse kovuşturmaya yer olmadığı kararı; kovuşturma aşamasında gerçekleşirse davanın düşmesi kararı verilir.

Cinsel Taciz Suçunun İspatı Nasıl Mümkündür?

Diğer cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda olduğu gibi bu suçun da ispat edilmesi oldukça zordur. Bu nedenle soruşturma evresinde derinlemesine bir araştırma yapılması gerekir. Tacize uğrayan kişinin doğrudan kanıt sunması beklenip de sunamadığı takdirde eğer araştırma yapılsaydı suç ispatlanabilecek idiyse bu yapılmadan fail lehine karar verilmesi hukuka uygun olmayacaktır. Buna karşın doğrudan mağdur ifadelerine dayanarak “mağdurun iftira atması için geçerli bir nedeni yoktur” gibi bir yaklaşım da fail aleyhine hukuka aykırı bir yaklaşım olur.

Cinsel Tacizde Tazminat Davası Açılabilir Mi?

Tacize uğrayan kişinin yaşadığı olaydan dolayı psikolojik zarar görmesi muhtemeldir. Bu nedenle özellikle işyerlerinde bu suçun oluştuğu durumlarda iş kaybı, iş görememe gibi durumlardan dolayı maddi zararların doğması da mümkündür. Bu zararlardan dolayı zarar gören kişi tazminat davası açabilir.

Cinsel Tacizden Yargılanan Memurlar Atılır Mı?

Cinsel taciz suçundan dolayı bir yıl veya daha fazla hapis cezası alınması memuriyete engeldir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilmesi ise memuriyete engel değildir. Bunun yanında disiplin cezaları ceza yargılamalarından bağımsız yürütüldüğü için ceza yargılamasına tabi olmasa bile işlenen fiilden dolayı bir memur disiplin cezası alabilir.

Cinsel taciz ile ilgili merak ettiğiniz soruları sayfanın alt kısmında bulunan form aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.