SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK

Sürekli iş göremezlik maaşı

 

İş kazası sayıları günümüzde oldukça artmıştır. İş kazası geçirdikten sonra çoğu kimse ne yapacağını tam olarak bilememektedir. Bu makalemizde iş kazası sonucu Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan sürekli iş göremezlik maaşı anlatılacaktır.

Sürekli İş Göremezlik Maaşının Şartları

İş kazası geçiren işçinin haklarından biri de sürekli iş göremezlik geliridir. Şartlarının varlığı halinde iş kazası geçiren işçiye kurumca bağlanabileceği gibi ölüm gerçekleşmiş ise işçinin yakınlarına da bağlanması mümkündür. Maaşa hak kazanabilmek için öncelikle meslekte kazanma gücünün en az %10 oranında kaybedilmiş olması gerekmektedir. Bu oranın tespitini Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık sunucularının sağlık kurulları raporlamaktadır. Bu raporlara dayanarak Kurum Sağlık Kurulu tarafından meslekte kazanma gücü kaybı ve maluliyet oranları belirlenerek ödeneğin bağlanıp bağlanmayacağı belirlenmektedir.

Kısaca Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası geçiren sigortalıya maaş bağlanabilmesi için aranan iki şart vardır. İlk olarak iş kazası sonucu bedensel veya ruhsal bir zararın ortaya çıkması gerekir. İkinci olarak Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yukarıda bahsedildiği üzere ortaya çıkan bu zararın oranının en az %10 olarak belirlenmesi gerekir. Bu iki şartın gerçekleşmesi halinde iş kazası geçiren işçiye maaş bağlanmaktadır. Kurum tarafından gerekli incelemeler yapılarak 3 ay içerisinde inceleme sonuçlandırılır. İş kazası geçiren işçinin bu karara itiraz etme hakkı bulunmaktadır. İtiraz sonucu meslekte kazanma gücü kaybının hesabı bu sefer Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu tarafından hesaplanır.

Sürekli iş göremezlik geliri bağlanan işçi çalışmaya devam edebilir. Yani işinden ayrılmasına gerek yoktur. Ödeneğe hak kazanabilmek için ayrıca belirli bir süre prim ödemiş olmak aranmamaktadır. Yukarıda sayılan şartların varlığı halinde iş kazası geçiren her sigortalı işçiye maaş bağlanabilir.

Kurumca tespit edilen kazanma gücü kaybının yıllar içerisinde azalması veya artması durumunda yeniden hesaplama yapılması gerekir. Buna göre kazanma gücü kaybı yeni tedaviler sonucu veya zamanla %10 barajının altına düşen işçiye bağlanan gelir kesilir. Kaybın artması durumunda ise yeni orana göre belirlemeler yapılmaktadır.

SGK Tarafından Aranan Şartlar

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından maaş bağlanabilmesi için belirli şartların var olması gerekmektedir. Öncelikle iş kazasının sigortalı çalışanın başına gelmesi aranan en önemli şarttır. Bunlara ek olarak durumun iş kazası tanımına girmesi için önemli olan husus kazanın SSGSSK madde 13’te düzenlenen hallerden birine karşılıyor olması aranmaktadır.

Örneğin kaza iş yerinde meydana gelmiş olabilir. Kazanın iş yerinde sigortalı çalışan bir işçinin başına gelmesi bu kapsama girmektedir. Bir diğer örnek, kazanın işveren tarafından yürütülmekte olan bir iş sebebiyle ortaya çıkmasıdır. Bu kapsamda değerlendirme yapılırken kazanın iş yerinde olması aranmamaktadır. Aranan şart sigortalı tarafından gerçekleştirilmekte olan işin işverenin emir ve talimatlarına uygun şekilde yerine getirilmesi ve kazanın bu sırada olmasıdır. İşçi ile işvereni arasındaki ilişkinin bir hizmet sözleşmesi kapsamında olması aranmaktadır. Hizmet sözleşmesinden anlaşılması gereken işçinin işverene bağlı olması ve işveren tarafından verilecek olan emir ve talimatlara uygun olarak işin gereğini yapmasıdır. Sigortasız işçi iş kazası geçirdiğinde de kazanın iş kazası kapsamında olduğunun ispat edilmesi halinde maaş bağlanacaktır. İşverenin sunmuş olduğu servis hizmetinin kullanılması sırasında meydana gelen kazalar da iş kazasının içerisine girmektedir.

Meslek Hastalığı Maaşı Ne Kadar?

İş kazası sonucu Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan yardımlarından biri olan sürekli iş göremezlik geliri kaza sonucu saptanan engellilik oranına göre ikiye ayrılmaktadır. İş kazası sonucunda meslekte kazanma gücü kaybı %100 olduğu takdirde işçiye sürekli tam iş göremezlik maaşı bağlanır. Ancak sigortalı işçinin meslekte kazanma gücü kaybı %10 ve üstünde ancak %100’ün altında ise sürekli kısmi iş göremezlik geliri bağlanmaktadır.

SGK tarafından hesaplamada meslekte kazanma gücü kaybı dikkate alınmaktadır. Sürekli tam iş göremezlik durumunda sigortalı işçiye aylık kazancının %70’i oranında maaş bağlanmaktadır. Sürekli iş göremezlik derecesi %100 olmayan kişilere de sürekli kısmi iş göremezlik ödeneği bağlanır. Sürekli kısmi iş göremezlik ödeneğinin hesaplanmasında ilk önce hesaplama %100 üzerinden yapılır ardından işçinin malullük oranına göre doğru orantı yapılır.

Eğer iş kazası sonucu sigortalı işçi başkasının bakımına muhtaç hale gelmiş ise bağlanacak ödenek prime esas kazancının %85’inden az olamayacaktır. İş kazası tazminat hesaplama işleminin nasıl yapılacağı hakkında bilgi almak için diğer makalelerimizi inceleyebilirsiniz.

Sürekli İş Göremezlik Maaşı Ne Zaman Bağlanır?

İş kazası geçiren sigortalıya öncelikle çalışamadığı günler için geçici iş göremezlik ödeneği bağlanmaktadır. Bu şekilde geçici iş göremezlik ödeneği bağlandıktan sonra sürekli iş göremezlik durumunun ortaya çıkması veya tespit edilmesi durumunda maaş geçici iş göremezlik ödeneğinin sona erdiği tarihten sonraki ay başında başlamaktadır. Örneğin geçici iş göremezlik ödeneği 21 Aralık tarihinde sona erdiyse maaş 1 Ocak tarihinden itibaren ödenmeye başlayacaktır.

Bazen de iş kazası sonucu meydana çıkan netice direkt ödenek bağlanmasını gerektirebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda ise takip eden ayın başından itibaren maaş ödenmeye başlar.

Sürekli İş Göremezlik Geliri Ne Zaman Kesilir?

Maaş bağlanan kişi kendi isteği ile ya da kurum tarafından talep edilmesi halinde kontrol muayenesi katılır. İlgili kurumlarca yapılan muayene sonucu gelir bağlanan sigortalı işçinin malullük oranında artış var ise gelir yeniden hesaplanır. Ancak muayene sonucu malullük oranının maaş bağlanmasını gerektiren sınırın altında kaldığı anlaşıldığı takdirde gelir muayeneyi takip eden ayın başından itibaren kesilir.

Kurum tarafından yazılı bildirim ile muayene yapılması talep edilmiş ancak sigortalı işçi tarafından geçerli bir mazeret bildirilmeden katılım sağlanmamış ise maaş muayene tarihini takip eden ayın başından itibaren kesilir.

Kontrol muayenesi tarihinden sonraki 3 ay içerisinde kontrolünü yaptıran ve sürekli iş göremezlik durumunun devam ettiği tespit edilen işçinin geliri kesildiği tarihten itibaren yeniden ödenmeye başlanacaktır. Eğer bu 3 aylık süre de geçirilir ve daha sonrasında yapılan kontrol ile sürekli iş göremezlik halinin devamı tespit edilir ise gelir rapor tarihinden sonraki ay başından itibaren yeniden bağlanır.

Son olarak sigortalı işçi tedavisi devam ederken çalışmaya başlar ise gelir kesilecektir. Maaş işe girince kesilmez ancak hekim tarafından tedavinin bittiğine ve işçinin çalışabileceğine dair rapor düzenlenmeden çalışmaya başlanması halinde kesilmektedir.

Sürekli İş Göremezlik Başvuru

Sürekli iş göremezlik durumunun tespiti için iş yerinin bulunduğu yer Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne başvurulmalıdır. Kurum tarafından başvuruda belirli belgelerin bulunması aranmaktadır. Talep dilekçesi, iş kazası tutanağı iş yeri işe giriş sağlık raporu, epikriz belgesi ve erkekler için askerlik terhis belgesi veya muaf tutulduğuna dair belge kurum tarafından işçiden istenmektedir.

Sürekli İş Göremezlik Geliri Yargıtay Kararları
Karar 1: 

“Mahkemece her ne kadar kabul kararı verilerek, davacıya, kaza tarihinden itibaren sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasına karar verilmiş ise de, kaza tarihini takip eden ay başından itibaren gelir bağlanmasına dair hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hükmün (2). paragrafındaki “kaza tarihinden itibaren” ibaresinin silinerek yerine “kaza tarihini takip eden ay başı olan 01.02.2003 tarihinden itibaren” ibaresinin yazılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalı …’dan alınmasına, 18.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi         2019/191 E.  ,  2019/6229 K.

Karar 2:

“Davaya konu somut olayda, eldeki dava, dava dışı işveren yanında 11.11.1994 tarihinde gerçekleşen iş kazası sonucu iş kazasına dayalı kısa vadeli sigorta kollarından sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesi istemine ilişkin olup Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 29.08.2016 tarihli raporu ile davacının sürekli işgöremezlik oranının %27 olarak belirlendiği ve mahkemece bu rapora dayalı olarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu tip davalarda öncelikle sigortalının kazalanmasına sebebiyet veren olayın iş kazası olduğunun belirlenmesi gerekir. İş kazasının kabulü yönünde kurum veya Mahkeme kararı yoksa, sürekli iş göremezlik derecesinin tespitinde davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Mahkemece yapılması gereken iş; varsa kurum müfettiş raporunun celbi ile olayın iş kazası olduğunun kabul edilip edilmediğinin davalı kurumdan sorulması; kurum kabulü yoksa davacının talebi halinde usulünce verilecek mehille işveren hasım gösterilerek iş kazasının tespiti için dava açmak üzere süre verilmesi ile açılacak dava sonucuna göre karar verilmesi olup eksik araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.

Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi        2017/544 E.  ,  2019/4558 K.

YOKSULLUK NAFAKASI NEDİR?

yoksulluk nafakası nedir

 

Yoksulluk nafakası nedir? Bu soruya cevap vermeden önce bu nafaka türünün temelinde yatan olguyu açıklamak gerek. Evlilik birliği kuran eşler arasında dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak bu yükümlülük, yalnızca  evlilik ilişkisi devam ederken mevcut değildir  Yoksulluk nafakasının varlığı, bu yükümlülüğün evliliğin sona ermesinden sonra da devam ettiğini bizlere göstermektedir. Bu konuyla ilgili bir hukuki işlemde bulunmak istiyorsanız boşanma avukatı ile iletişime geçmenizde fayda var. Yoksulluk nafakasına ilişkin merak etiğiniz ve cevabını makalemizde bulamadığınız sorularınızı makalenin en alt kısmındaki formu doldurarak bize iletebilirsiniz.

TMK Yoksulluk Nafakası Nedir?

Yoksulluk nafakasının ne olduğu ,Türk Medeni Kanunu m. 175’te hüküm altına alınmıştır. Evlilik birliği içerisinde eşler arasında karşılıklı bakım ve geçindirme ödevi bulunmaktadır. Bu ödev evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devam etmektedir. Yoksulluk nafakası ise bunun bir yansımasıdır. Evlilik ilişkisinin bitmesinden sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacı taşımaktadır. Yani niteliği itibariyle ceza veya tazminat değildir. Bundan dolayıdır ki kusurlu olan eşin de bu talepte bulunmaya hakkı bulunmaktadır. Fakat istemde bulunacak eş, evlilik birliğinin sona ermesi noktasında, diğer eşe nispeten daha az kusurlu olmalıdır. Söz konusu kanun düzenlemesinde herhangi bir süre öngörülmemiştir. Bununla birlikte istemde bulunacak eşin yoksulluk hali içerisinde olması şartı aranmıştır.

Yoksulluk Nafakası Şartları Nelerdir?

Mahkeme tarafından yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için 5 koşulun aynı anda meydana gelmesi gerekmektedir. Bu koşulları şu şekilde sıralayabiliriz:

1) Boşanma Koşulu:

Öncelikle tarafların mahkeme kararı ile boşanmış olmaları gerekmektedir. Ayrıca verilen bu kararın kesinleşmiş olması gerekmektedir. Boşanma davası kesinleştikten sonra, o davaya ilişkin sonradan bir taleple yoksulluk nafakası isteminde bulunulamaz. Genel kural bu şekildedir.

Boşanmadan Sonra Yoksulluk Nafakası Talebi Olabilir Mi?

Genel kural olarak talebin boşanma ile birlikte olması gerektiğinden bahsettik. Fakat bunun bir istisnası bulunmaktadır. O da şöyledir: Boşanmaya ilişkin kesinleşme kararından itibaren yasal 1 yıllık süre içerisinde bağımsız bir dava açılarak yoksulluk nafakası isteminde bulunulabilecektir.

2) Boşanma Nedeni İle Yoksulluğa Düşme Ve Yoksulluk Koşulu:

 İstemde bulunan kişinin boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmüş olması gerekmektedir. Kendisini yoksulluktan kurtaracak derecede malvarlığı veya gelire sahip olan kişi istemde bulunamaz. Boşanan taraflardan biri, çalışmasına engel bir durum yok ve keyfi olarak çalışmıyorsa yoksulluk nafakası talep edemez. Bununla birlikte zorunlu bir sebepten dolayı çalışamama durumu mevcutsa bu hakkı saklıdır. İstemde bulunan eş, boşanma sebebi ile değil de kendi kusuruyla yoksulluğa düşüyorsa bu talebi kabul edilmez. Ayrıca kendisi yoksulluğa düşmüş kişi aleyhine de yoksulluk nafakasına hükmolunamaz. Peki yoksulluk nedir? Kanun bu konuda açık bir düzenleme yapmamıştır. Yargıtay kararlarına göre; zorunlu ve gerekli ihtiyaçlarını minimum düzeyde karşılayamayan kişi yoksul olarak kabul edilmelidir. Bu ihtiyaçların kapsamına yalnızca yeme, içme ve barınma gibi unsurlar girmemektedir. Ayrıca kültür, ulaşım, sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçlar da bu kapsamdadır.

3) Kusur Koşulu:

Nafaka isteminde bulunan eşin kusursuz olması veya diğer eşe nazaran daha az kusurlu olması gerekmektedir. Boşanmada tam kusurlu veya karşı taraftan daha kusurlu olan eşin yoksulluk nafakası talep etme hakkı yoktur. Nafaka yükümlüsünde ise kusurlu olma şartı aranmamaktadır.

4) Talep Koşulu:

Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için taraflardan birinin talepte bulunması gerekmektedir. Hakim kendiliğinden yoksulluk nafakasına hükmedemeyecektir. Eski kanun düzenlemesinde sadece kadının bu talepte bulunma hakkı vardı. Fakat yeni kanun ile her iki eşe de bu nafaka türünden faydalanma hakkı verilmiştir.

5) Tarafların Mali Gücü Dikkate Alınarak Karar Verilmesi Gerekliliği:

Nafaka yükümlüsünün, hükmedilen nafaka karşısında yoksulluğa düşmeyecek durumda olması gerekir. Nafaka yükümlüsünün işsiz olması, onu bu yükümlülüğünden kurtarmaz. Hakim tarafların ekonomik durumlarını dikkate alarak bir denge kuracaktır. Nafaka miktarı, nafaka ödemekle yükümlü kılınan tarafın mali gücüyle orantılı olmalıdır.

Önemli bir hususa değinmekte yarar vardır ki; yoksulluk nafakası yalnızca normal boşanma davası sonucunda değil, evliliğin iptali söz konusu olduğunda da talep edilebilecektir.

Çocuğun Yoksulluk Nafakası Olur Mu?

Bahsettiğimiz üzere yoksulluk nafakası boşanan eşler arasında doğan bir yükümlülüktür. Alacaklısı da borçlusu da yalnızca eş olabilmektedir. Dolayısıyla çocuğun yoksulluk nafakası alabilmesi mümkün değildir. Çocuk ancak diğer nafaka türlerinden faydalanabilecektir. Özellikle iştirak nafakası çocuğa özel düzenlenmiş bir nafaka türüdür.

Yoksulluk Nafakası Ne Kadar?

Yoksulluk nafakasının miktarı konusunda maktu bir tarife belirlenmemiştir. Yine aynı şekilde kanun hesaplama konusunda bir formül ortaya koymamıştır. Bu konuda hakime çok geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Belirlenecek miktarın alt sınırı bulunmadığı gibi üst sınırı da bulunmamaktadır. Bir çok etmen göz önünde tutulacak, uzmanlardan yardım alınacak ve miktar hakim tarafından nihai olarak belirlenecektir.

Yoksulluk Nafakası Nasıl Hesaplanır?

Nafaka miktarının belirlenmesi bir çok faktöre bağlıdır. Bunlardan en önemlisi de tarafların ekonomik durumlarıdır. Nafaka miktarı, yoksulluk tehlikesiyle karşılaşan eşin bu tehlikeden kurtulmasını sağlayacak miktarda olmalıdır. Yoksulluk kavramına ve bu kavramın kapsamına değinmiştik. Buradan çıkan sonuç ise kişilerin kültür, ulaşım, sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçları yani hayat biçimleri de nafaka miktarının belirlenmesinde önemli bir etkendir. Ancak bu miktar belirlenirken nafaka ödeyecek olan tarafın mali gücü de göz önüne alınmalıdır. Nitekim nafaka miktarı, nafaka ödeyecek olan tarafın mali gücüyle orantılı olmalıdır.  Örneğin nafaka miktarı, nafaka ödeyen kişinin yoksulluk tehlikesiyle karşılaşmasına sebep olmamalıdır. Boşanma davasında nafaka talep eden kişiye ayrıca maddi veya manevi tazminat ödenmesine hükmedilmiş olabilir. Bu durumda, nafaka miktarı belirlenirken bu husus da göz önüne alınacaktır.

Hazır boşanmanın mali sonuçları konusuna değinmişken düğün takıları kime aittir konusunda da bilgi almak isterseniz aile hukuku makalelerinin bulunduğu sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Bu hususta ayrıca boşanmada mal paylaşımı konusuna da göz atmanızı öneririz.

Yoksulluk Nafakası Süresi Ne Kadar?

Türk Medeni Kanunu uyarınca, yoksulluk nafakası, kural olarak, süresiz verilmektedir. Bu nedenden ötürü süresiz nafaka olarak da isimlendirilmektedir. Talepte bulunan kişi nafakayı süresiz olarak isteyebilmektedir. Ancak böyle bir zorunluluk yoktur. Talepte bulunan kişi belirli bir süre için yoksulluk nafakası ödenmesini talep edebilir. Sonuç olarak nafakanın süresinin belirlenmesi ilk önce talebe bağlıdır.

Talepte bulunan kişi belirli bir süre örneğin 3 yıl boyunca yoksulluk nafakası ödenmesini talep ediyorsa bu durumda hakim talepten fazlasına karar veremeyecektir. Ancak hakim talebin altında karar verebilecektir. Nitekim talepte bulunan taraf süresiz nafaka isteyebilmekteyken hakim talebin altında yani belirli bir süre sınırıyla yoksulluk nafakasına karar verebilmektedir.

Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması Nasıl Olur?

Yoksulluk nafakası kural olarak süresiz bir nafakadır. Ancak belirli şartların gerçekleşmesi halinde sona ermesi mümkündür. Yoksulluk nafakası yükümlülüğü bakımından, 5 sona erme nedeni sayabiliriz:

1) Nafaka alacaklısının ölümü ile sona erebilir. İrat şeklinde ödenen nafaka, taraflardan birinin ölmesi ile ortadan kalkar. Nafaka alacağı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan oluğu için alacaklının ölmesi halinde mirasçılar tarafından istenmesi mümkün değildir. Ancak mirasçılar nafaka alacağının muaccel kısmının ödenmesini isteyebilmektedirler. 2) Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi ile sona erebilir. Yeniden evlenen tarafın alacaklı olan taraf olması gerekmektedir. Eğer nafaka borçlusu yeniden evlenir ise bu nafaka bakımından sona erme sebebi değildir. Nafaka alacaklısı yeniden evlenip boşandığı takdirde ilk eşinden kesilen yoksulluk nafakasının bağlanmasını isteme hakkına sahip değildir. Sadece yeni boşandığı eşinden yoksulluk nafakası talep etme hakkına sahip olacaktır.

3) Nafaka alacaklısının resmi olarak evlenmemiş olmasına karşın biriyle evliymiş gibi hayat sürmesiyle sona erer. Nafaka borçlusu açacağı bir dava ile mahkemeden durumun tespit edilmesini isteyebilir. 4) Nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması ile sona erebilir. Nafaka borçlusu açacağı bir dava ile mahkemeden durumun tespit edilmesini isteyebilir. 5) Alacaklının haysiyetsiz bir yaşam sürüyor olması nedeniyle sona erebilir. Haysiyetsiz yaşam sürmeden anlaşılması gereken ahlaki değerlere aykırı bir yaşam sürmektir. Örneğin kişinin kadın ticareti yapması, uyuşturucu bağımlısı olması, alkolik olması gibi durumlarda nafaka kesilebilir. Bu durumun devamlı olması ve nafaka borçlusu açısından onur kırıcı bir davranış olması gerekmektedir.

İlk iki sona erme hali, gerçekleştiği an, kendiliğinden sonuç doğurmaktadır. Bunun aksine diğer üç sona erme hali, mahkeme kararı verilmesi ile netice doğuracaktır.

Nafakanın toplu olarak tek seferde ödenmesine de hakim tarafından karar verilebilmektedir. Toptan ödenmesine karar verilmesi halinde ödeme ile birlikte yoksulluk nafakası borcu sona erecektir. Karar kesinleştikten sonra nafaka borçlusunun ölmesi halinde ise nafaka borcu terekenin pasif kısmında yerine alır. Mirasın reddi veya mirastan feragat gibi bir durum söz konusu değilse mirasçılar bu borcu ödemekle yükümlüdürler.

Yetkili ve Görevli Mahkeme Hangisidir?

İlk olarak yetkili mahkemeden bahsetmek gerekirse; yoksulluk nafakası eğer boşanma davası esnasında talep edilmişse bu konuda karar vermeye yetkili mahkeme, doğal olarak boşanma davasının görüldüğü mahkemedir. Fakat yoksulluk nafakası, boşanma davasından ayrı da talep edilebilir. Bu durumda yetkili mahkeme, nafaka talep eden kişinin yerleşim yeri mahkemesi olacaktır.

Yoksulluk nafakası aile hukuku alanı içerisinde bulunmaktadır. Dolayısıyla her türlü talep ve dava da aile mahkemesine yöneltilmelidir. Yani talep, görevli mahkeme olan aile mahkemesine yöneltilecektir. Şu hususa değinmekte yarar var; eğer yer bakımından yetkili alanda aile mahkemesi bulunmamaktaysa bu durumda asliye hukuk mahkemeleri aile mahkemesi sıfatıyla hizmet verecektir.

Yoksulluk Nafakasının Diğer Nafaka Türlerinden Farkları Nelerdir?

Yoksulluk nafakasının tedbir nafakasından ayrıldığı en önemli nokta karar verilebileceği ana ilişkindir. Tedbir nafakasına, ancak boşanma davası devam ederken karar verilmesi mümkündür. Bunun aksine, yoksulluk nafakasına karar verilebilmesi için boşanma kararının kesinleşmiş olması gerekmektedir. Diğer bir fark ise tedbir nafakasının çocuklar için de verilmesi mümkündür. Yoksulluk nafakasında ise böyle bir imkan yoktur. Ayrıca tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için tarafların talepte bulunmasına gerek yoktur. Hakim kendiliğinden karar verebilecektir. Fakat yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi, yalnızca talep halinde mümkün olacaktır.

İştirak nafakası, tarafların 18 yaşından küçük ortak çocukları için istenen bir nafaka türüdür. Yoksulluk nafakasına ise yalnızca eş için hükmedilebilmektedir. Yine tedbir nafakasında olduğu gibi iştirak nafakasına hükmedilebilmesi için de talep şartı aranmamaktadır. İştirak nafakası ile yoksulluk nafakasının en önemli farklarından biri süre bakımındandır. İştirak nafakası istisnaları bulunmakla birlikte çocuk ergin oluncaya kadar ödenmektedir. Bunun aksine  yoksulluk nafakası ise kural olarak süresiz bağlanmaktadır.

Alt soy, üst soy ve kardeşlerden istenebilen yardım nafakası ile yoksulluk nafakasının farklarına gelelim. Öncelikle yardım nafakasını talep etmek için herhangi bir süre sınırı bulunmamaktadır. Ayrıca yardım nafakası için bir evlilik ilişkisinin bulunması da gerekmemektedir.

Bu konuda diğer nafaka türlerine de göz atmak isterseniz nafaka nedir? isimli makalemize bakabilirsiniz.

Yoksulluk Nafakası Yargıtay Kararları
Karar 1:

Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için nafaka talep eden eşin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusurunun daha ağır olmaması yanında, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m.175). Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkek tam kusurlu olmakla birlikte, davacı kadın hakkında yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırma tutanağında davacı kadının yaz aylarında rehber olarak çalıştığı, 2 dairesi ve adına araç kaydının bulunduğu dairelerden 1 tanesinin kirada olup, aylık 750 TL kira gelirinin bulunduğu, davalı erkeğin ise 1.300 TL gelirle Turizm seyahat acentesinde şoför olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, Türk Medeni Kanunu’nun 175 maddesi koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez. O halde davacı kadının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde yoksulluk nafakası takdiri doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/7387 E.,  2019/11400 K.)”.

Karar 2:

İlk derece mahkemesince tarafların boşanmalarına davacı kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, davalı erkek tarafından tüm yönlerden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, erkeğin istinaf başvurusu kısmen kabul edilerek, kadının emekli olduğu, boşanma yönünden yoksulluğa düşmeyeceği gerekçesiyle kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiş ise de;

yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının asgari ücretin altında (1500 TL) maaş aldığı; davalı erkeğin ise emekli olduğu, ayrıca özel bir şirkette çalıştığı, üç katlı evi ile bir yayla evinin olduğu anlaşılmaktadır. Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre, asgari ücret seviyesindeki gelir kişiyi yoksulluktan kurtarmaz. (HGK 24.12.2014 tarih 2013/2-1364 Esas-2014/1082 Karar sayılı kararı). Bu sebeple, asgari ücret düzeyinde dahi geliri bulunmayan kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları gerçekleşmiş olup, erkeğin sosyal ve ekonomik durumu da göz önüne alınarak kadın lehine uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, yazılı gerekçe ile bu talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/6969 E.,  2019/11395 K)”.

Yoksulluk nafakası nedir? Elimizden geldiğince cevaplamaya çalıştık bu soruyu. Konuya ilişkin merak ettiğiniz ve makalemizde cevabını bulamadığınız tüm soruları, aşağıdaki formu doldurarak bizlere iletebilirsiniz.

İŞ KAZASI BİLDİRMEME CEZASI

İŞ KAZASI BİLDİRMEME

 

İş kazası geçiren çalışan sigortalının durumunun işveren tarafından SGK’ya bildirilmesi gerekmektedir. İşveren tarafından iş kazası bildiriminin yetkili yerlerden biri olan Sosyal Güvenlik Kurumu’na zamanında yapılmaması durumunda işverene karşı belirli yaptırımlar uygulanır. İş kazası bildirmeme cezası zamanında bildirim görevini yerine getirmeyen işverene yönelik uygulanır. İş kazası bildirim süresi hakkında detaylı bilgiye bu konudaki makalemizden ulaşabilirsiniz.

İş Kazası Bildirmeme Cezası

İşveren tarafından veya iş kazası sağlık hizmeti sunan yerlere intikal ettikten sonra bu sağlık hizmeti sunucuları tarafından kanunda belirlenen süreler içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na iş kazası bildiriminde bulunulmaz ise belirli kıstaslar doğrultusunda idari para cezasına mahkûm edilirler.

İdari para cezasının belirlenmesinde tehlike sınıfı ve iş yerinde çalışan işçi sayısı kıstas alınmaktadır. Bu doğrultuda her yıl güncellenerek açıklanan bu tablo üzerinden bildirimde bulunmayan kişi veya kişiler idari para cezasına mahkûm olmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından uygulanan bu idari para cezasına karşılık işveren ve sağlık hizmeti sunucuları itiraz edebilirler.

6331 sayılı kanun gereğince iş kazası bildirmeme cezası 3 Bin 825 TL olarak tayin edilmiştir. İş yerinin içinde bulunduğu tehlike sınıfı ve işçi sayısına göre bu miktar artmaktadır.

Az tehlikeli sınıf içerisinde bulunan ve işçi sayısı 10’dan az olan iş yerleri bakımından ceza miktarı 3 Bin 825 TL, işçi sayısının 10 ve 49 arasında bulunması halinde 3 Bin 825 TL ve 50 ve üstü çalışan işçinin bulunması halinde 5 Bin 737 TL olarak belirlenmiştir.

Tehlikeli sınıfa giren iş yerleri açısından yine yukarıdaki işçi sayılarına göre sırasıyla 4 Bin 781 TL, 5 BİN 737 TL, 7 BİN 650 TL idari para cezası kesilecektir.

Çok tehlikeli sınıfa dahil olan iş yerleri bakımından ise yine yukarıdaki işçi sayıları kıstasına göre sırasıyla 5 Bin 737 TL, 7 Bin 650 TL, 11 Bin 475 TL ceza miktarı belirlenmiştir.

İşveren tarafından iş kazasının zamanında bildirilmemesinin tek cezası bu değildir. İdari para cezasının yanında işveren tarafından iş kazası nedeni ile işçinin tedavi masrafları da karşılanmak zorundadır.

Kurumca Ödenen Masrafların Geri Alınması

İş kazası geçiren işçinin haklarından biri de çalışamadığı günler için SGK tarafından geçici iş göremezlik ödeneği bağlanmasıdır. İş kazasının zamanında bildirilip bildirilmemesi işçiye kurum tarafından yapılacak olan bu yardım açısından önem taşımamaktadır. Ancak işveren tarafından iş kazası bildirimi kuruma zamanında yapılmaz ise işverene karşı yaptırım uygulanır. Bunun sonucu SGK tarafından karşılanan geçici iş göremezlik ödeneği kurum tarafından işverenden tahsil edilmektedir. Bu durumun yaşanmaması için iş kazasının zamanında bildirilmesi gerekmektedir. Zamanında bildirim yapılmasa da en kısa sürede kuruma gerekli bildirim yapılmalı böylece işverence ödenecek ceza en az miktarda tutulmalıdır.

Bildirimin öngörülen süreler geçirildikten sonra yapılması durumunda işveren bildirim tarihi ve kaza tarihi arasında kurum tarafından iş kazası geçiren işçiye yönelik yapılan yardımları faiziyle birlikte kuruma geri ödeme borcu altına girmektedir.

Serbest çalışanların kuruma geç bildirimde bulunması durumunda kurum tarafından yapılacak yardımlar kaza tarihi yerine bildirim tarihi esas alınarak yapılmaktadır.

Yine işveren tarafından sigortalı işçi SGK’ya bildirilmeden önce iş kazası geçirebilmektedir. Bu durumda  işverende kusur aranmaksızın kurum tarafından yapılan tüm yardımların geri istenmesi mümkündür. İşe giriş bildirgesi işveren tarafından yasal sürelerden sonra verilmiş ve iş kazası da bildirgeden sonra gerçekleşmiş ise bu durumda işverenin iş kazasını süresinde bildirip bildirmediğine bakılmalıdır. Süresinde bildirimde bulunduğu takdirde işe giriş bildirgesinin yasal sürelerden sonra verilmesi işvereni kuruma karşı sorumluluk altına sokmamaktadır. İş kazası ve işe giriş bildirgesi aynı güne rastladığında farklı bir prosedür öngörülmüştür. Bu durumda işe giriş bildirgesinin iş kazasından önce kuruma verildiğinin ispatı işverene düşmektedir. İş kazası hakkında detaylı bilgiye şu sayfamızdan ulaşabilirsiniz: İş Kazası Avukatı

İş Kazası Bildirmeme Cezası Yargıtay Kararları

Karar 1:

” Bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca saptandığı tarihten önce gerçekleşen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımlarının Kurumca sağlanacağı, ancak, belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin hesap edilecek sermaye değerleri tutarının, 26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın işverene ayrıca ödettirileceği açıklanmıştır. Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, sigortalının davalı yanında çalışmasına ilişkin, davacı Kuruma zamanında verilmiş bir işe giriş bildirgesinin varlığının araştırılması ve bunun için de sigortalının kurumdaki tahsis ve sigortalılık şahsi dosyası da getirtilmek suretiyle sigortalı adına davalı işverenden herhangi bir işe giriş bildirgesinin verilip verilmediğine bakılarak 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. madde şartlarının davaya konu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği incelenmeden karar verilmiştir.

Yukarıda belirtilen açıklamalar ve benimsenen ilkeler kapsamında, uyuşmazlık konusu husus yeniden usulünce incelenip, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”

Yargıtay 10. Hukuk D. 2017/5068 E.  ,  2019/7673 K.

Karar 2:

“Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca SGK tarafından davacının mükellefine ait işyerinde çalışan …’ün 03…..2009 tarihinde yaşadığı iş kazası olayının süresinde SGK’ya bildirilmemesi nedeniyle ….142,73 TL hastane masrafının rücuen talep edildiği, davacı mükellefinin iş yerinde meydana gelen iş kazasının SGK’ya bildirilmesinin davacı yükümlülükleri arasında olduğu, bildirimin zamanında yerine getirilmemesinden kaynaklanan ve kurum tarafından davacının mükellefi işyerine rücu edilen bedelin davacı tarafından ödendiği, Mesleki Sorumluluk Sigortası Poliçesinde davacı mali müşavirin kusuru sebebiyle ödediği bu miktarın teminat altına alındığı gerekçesiyle davanın kabulüne, icra takibinin devamına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 83,71 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ….09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi         2016/14254 E.  ,  2018/5438 K.

İŞ KAZASI TUTANAĞI

İŞ KAZASI TUTANAĞI

 

İş kazasının meydana gelmesi sonucu işverenin bazı yükümlülükleri ortaya çıkmaktadır. İşveren tarafından meydana gelen SGK’ya üç iş günü içerisinde bildirilmeli ve iş kazasına ilişkin bir tutanak düzenlenmelidir. İş kazası tutanağı, 5510 sayılı kanunun iş kazası olarak saydığı durumların gerçekleşmesi halinde işveren tarafından tutulması gereken bir tutanaktır. Yine 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda da işverenin bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydının tutulması gerektiği söylenmektedir. İş kazası tespit tutanağı ileride işverene karşı açılması muhtemel davalar bakımından işveren için bir ispat aracı olarak kullanılabilmektedir. Meydana gelmiş olan iş kazasının olası nedenlerinin araştırılması ve benzer iş kazaları yaşanmaması için yol gösterici nitelik taşımaktadır. İş kazaları ile ilgili detaylı bilgiye İş Kazası Avukatı makalesinden ulaşabilirsiniz.

İş Kazası Tutanakları Nasıl Tutulur?

İş kazası sonrası yapılacak işlemlerden birisi olan iş kazası tutanakları dikkatli, özenli ve hızlı bir şekilde tutulmalıdır. Söz konusu tutanağın içerisinde kazanın meydana geliş şekli detaylı olarak anlatılmalı, iş kazasının meydana geldiği sırada olayı gören işçilerin tanık olarak yazılması gerekmektedir. İş kazası geçiren kişinin detaylı bilgilerinin mutlaka bulunması gerekmektedir. Görev yaptığı birimin, görevinin, işe başlama tarihinin gösterilmesi önemlidir.

İş kazası geçiren işçiye olay yerinde iş yeri doktoru tarafından tıbbi müdahale yapılıp yapılmadığına ilişkin kayıtlar da bulunmalıdır. Ayrıca tıbbi müdahalenin iş yeri doktoru dışında başka biri tarafından yapılması durumunda da söz konusu kişinin adı soyadı iş kazası tutanağına eklenmelidir. İş kazası tutanağında kaza sonucu işçide uzuv kaybı olup olmadığının belirtilmesi de gerekmektedir. İş kazasına sebep olan araç gereçler de belirtilmeli bu şekilde olayın somutlaştırılması sağlanmalıdır. Varsa kazanın meydana geldiği yere dair plan, kroki veya fotoğraflar tutanağa ek olarak eklenmelidir. Bu şekilde iş kazasının nasıl olduğunun detaylı olarak belirlenmesi ve tutanağa geçirilmesi ileride ortaya çıkması muhtemel uyuşmazlıkların önüne geçebilmektedir.

İş Kazası Tutanağı Örneği

İş kazası sonucunda işveren tarafından tutulması gereken tutanağın tek tip olması aranmamıştır. Bu nedenle her işveren kendine özgü bir tutanak formu oluşturabilir. Ancak sizlere kolaylık teşkil etmesi açısından 2020 yılı iş kazası tutanak örneği word formatında aşağıda sunulmuştur. Bilgisayarınıza indirdikten sonra ilgili kısımları doldurmanız ve ekine kazaya ilişkin fotoğrafları eklemeniz yeterli olacaktır.

İş Kazası Tutanağı Örneği

İŞ KAZASI DAVALARI

İş Kazası

İş kazası günümüz toplumunda en çok karşılaşılan kaza türlerinden biridir. İş kazası davaları iş kazası geçirmiş olan işçinin kaza sonucu oluşan zararını karşılamaya yönelik davalardır. İş kazası davası açabilmek için öncelikle kazanın iş kazası kapsamına girmesi gerekmektedir. İş kazasına ilişkin düzenlemeler farklı kanunlarda düzenlenmiştir. Ancak 5510 sayılı kanunun 13. maddesinde, gerçekleşmesi halinde iş kazası sayılacak haller sayılmıştır. İş kazası nedir sorusunun cevabına ve konuyla ilgili detaylı bilgiye bu konudaki makalemizden ulaşabilirsiniz.

İş Kazası Davaları Ayrımı

İş kazası davaları hukuk ve ceza davaları olmak üzere iki ana alt başlığa ayrılabilmektedir. İş kazası sonucu açılacak olan hukuk davaları da kendi içinde ayrılmaktadır. İlk olarak hukuk davalarının altında olan tazminata ilişkin davalardan bahsedebiliriz. İş kazası maddi ve manevi tazminat davası ve destekten yoksun kalma tazminatı davası tazminat davalarını oluşturmaktadır.

İş kazası sonucu maddi ve manevi tazminat davaları şartlarının varlığı halinde işverene karşı açılan ve meydana gelen zarara karşılık belirli bir paranın ödenmesini konu olan davalardır. Destekten yoksun kalma tazminat davası ise işçinin ölümü halinde işçi yakınları tarafından işverene karşı açılmaktadır. Yine aynı şekilde mahrum kalınan destek nedeni ile belirli bir miktar paranın ödenmesini konu almaktadır. İş kazası tazminat hesaplama hakkında detaylı bilgiye bu konudaki makalemizden ulaşabilirsiniz.

İş kazası tespit davası ise hukuk davası olmak ile birlikte tazminata ilişkin bir dava değildir. İş kazası tespit davası Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açılan bir davadır. İş kazasının meydana gelmesi ile birlikte işveren tarafından söz konusu durum kazadan sonra en geç 3 iş günü içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmek zorundadır. Bu bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sonucu işveren belirli cezai işlemler ile karşılaşmaktadır.

İş kazasının kuruma bildirilmesi sonucu kurum tarafından görevlendirilen memurlar aracılığı ile olayın iş kazası durumlarından herhangi birine girip girmediği araştırılmaktadır. Bu araştırma sonucu olayın iş kazası olarak tespit edilmesi durumunda işçi tazminat davaları açılabilmekte ve kurum tarafından sağlanacak yardımlara hak kazanabilmektedir. Ancak kurum olayı iş kazası olarak nitelendirmez ise işçi tarafından iş kazası tespit davası kuruma karşı açılmalıdır.

İş kazalarına ilişkin hukuk davaları bunlar olmak ile birlikte şartlarının varlığı halinde cumhuriyet savcısı tarafından ceza davası açılması da mümkündür.

İş Kazası Ceza Davası

İş kazası sonucu işverenin veya işten sorumlu kişilerin meydana gelen kazada taksir veya kastlarının bulunması halinde ceza davası gündeme gelecektir. İş kazasının meydana gelmesi ile birlikte işveren tarafından yetkili yerlere süresi içerisinde bildirimlerde bulunulması gerekmektedir. Bunlardan biri de iş kazasının meydana gelmesinden sonra derhal yetkili kolluk kuvvetlerine bildirimin yapılmasıdır. Bildirim sonucu olayın meydana geldiği yerde kolluk tarafından ilgili incelemeler yapılarak olayda ihmal veya kasıt halinin var olup olmadığı araştırılır ve kaybolması muhtemel deliller koruma altına alınarak kaza bölgesinin emniyeti sağlanır. İşveren tarafından derhal bildirimde bulunulmaması durumunda işçinin tedavisinin görüldüğü sağlık birimi tarafından en geç 10 gün içerisinde kolluk haberdar edilmelidir. İş kazası bildirim süreleri ile ilgili detaylı bilgiye İş Kazası Bildirim Süresi makalesinden ulaşabilirsiniz.

İş kazasının işverenin veya işverenin görevlendirdiği kişilerin taksirli hareketleri nedeni ile işçinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi durumunda TCK 89. madde üzerinden sorumlulukları gündeme gelecektir. İş kazası geçiren işçiye ilk müdahalenin iş yeri hekimi tarafından yapılması gerekmektedir. Eğer iş yeri hekimi iş kazası geçiren işçiye gerekli müdahaleleri yapmaz ise ve bu nedenle işçinin durumunda ağırlaşma meydana gelir ise iş yeri doktoruna karşı da dava açılması mümkün hale gelecektir. Yine iş yeri doktoru tarafından kaza geçiren işçiye yanlış müdahale de bulunulur ve bunun sonucu işçinin durumunda ağırlaşma meydana gelirse iş yeri doktorunun da sorumluluğu gündeme gelecektir.

Sorumlu kişilere karşı ceza davasının açılmasının yanında ayrıca kaza geçiren işçi tarafından zararın giderilmesi için tazminat davası açılması da mümkün hale gelecektir. TCK gereğince yaralama suçu açısından bilinçli taksir hali dışında taksirden sorumluluk halinde soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi mağdurun şikayetine bağlı tutulmuştur. Şikâyet 6 aylık hak düşürücü süreye tabidir.

İş kazası sonucu işçinin ölmesi halinde ölümlü iş kazası davası gündeme gelecektir. Ceza kanunu gereğince işveren, işveren vekilleri, iş yeri doktoru ve sorumlu bulunan diğer kişiler kusurluluk oranına göre cezalandırılır. Kusurluluk oranının tespitinde bilirkişiden yararlanılması da mümkündür.

İş Kazası Adli Para Cezası ve Uzlaşma

İş kazası davaları içerisinde ceza hukuku alanına giren olaylarda şartlarının varlığı halinde hâkim tarafından adli para cezası ön  görülebilir. Adli para cezasına hükmedilebilmesi için ilgili maddede bunun düzenlenmiş olması gerekmektedir. Örneğin taksirle yaralama suçunda adli para cezasına karar verilebileceği öngörülmüştür. Adli para cezalarında taksit vadesi 2 yıldan fazla olamaz. Hâkim tarafından taksit sayısının da en az 4 olarak belirlenmesi gerekmektedir.

İş kazasının taksirle yaralama sonucu meydana gelmesi durumunda uzlaşma hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. Uzlaşma tarafların kendi aralarında anlaşarak olayı çözüme kavuşturmasını sağlar. Bu durumda cumhuriyet savcısı tarafından kamu davası açılmayacaktır.

İş Kazası Davaları Zamanaşımı Süreleri

İş kazası sonucu açılacak davaların belirli süreler içerinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde zamanaşımına uğrayan haklara ilişkin dava açma talepleri kabul görmeyecektir. İş kazası zamanaşımı süresi genel kural gereği 10 yıldır. 10 yıl içerisinde açılmayan davaların talep edilebilirliği ortadan kalkmaktadır. İş kazası tespit davası için öngörülen süre de yine 10 yıldır. İş kazası sonucu açılacak olan ceza davalarında ise sürelerin hesaplanması meydana gelen suça göre değişmektedir.

Meydana gelen iş kazası sonucu hem tazminat davası hem ceza davası açılabilmektedir. Ceza davası bakımından öngörülen zamanaşımı süresi eğer tazminat davası için öngörülen süreden uzun ise ceza davasına ilişkin zamanaşımı süreleri tazminat davaları bakımından da geçerli hale gelir. Yani tazminat davası için öngörülen süre 10 yıl fakat ceza dava zamanaşımı 12 yıl ise tazminat davası bakımından da 12 yıllık süre uygulama alanı bulacaktır.

İş Kazası Davaları Yetkili Mahkeme

İş kazası maddi ve manevi tazminat davaları için yetkili olan mahkemeler davalının yerleşim yeri, zararın ortaya çıktığı yer ve işçinin veya ölmüş ise yakınlarının yerleşim yeri mahkemesi yetkili olacaktır. İş kazası ceza davası için yetkili mahkeme suçun işlendiği yer mahkemesidir. Bu tür davalarda alanında uzman iş kazası avukatı ile çalışmanızı tavsiye ederiz.

 İş Kazası Yargıtay Kararları

Karar 1:

“Olay günü katılan …’in sıva ustası olarak çalıştığı ve sanığın müteahhidi olduğu inşaatta, kendisine ait matkapla harç karıştırma işi ile uğraştığı, çalıştığı makinanın arızalı olduğunu tespit etmesi üzerine durumu sanığa bildirdiği, sanık tarafından katılanın çalıştığı makinadaki arızayla ilgili bir işlem yapılmadığı, katılan tarafından arızalı olduğu tespit edilen makinayla harç karıştırma işine devam edildiği esnada, makinanın arızalı olmasından dolayı katılanın sağ el başparmağını makinaya sıkıştırdığı ve parmağında sürekli işlev zaafı oluşacak şekilde yaralandığı olayda, kazaya sebebiyet veren aletin katılanın mülkiyetinde olduğu, sıva işini üstlenen ve bu işi kendi araçları ile yerine getiren katılanın aletlerinin düzgün olarak çalışmasından sorumlu olduğu, katılana ait makinadaki arızadan kaynaklanan iş kazası nedeniyle sanığın sorumlu tutulamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA; 18/06/2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.”

Yargıtay 12. Ceza D. 2017/11635 E.  ,  2019/7436 K.

Karar 2:

“Müşteki Hikmet’in, 06/01/2017 tarihinde şüphelilerden Memduh’un sahibi olduğu şekerleme fabrikasında işçi olarak çalıştığı esnada elini paketleme makinasına kaptırarak üçüncü dereceden kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı olaya ilişkin 20/11/2017 tarihinde şikayetçi olduğu, meydana gelen yaralanmanın niteliği göz önünde bulundurulduğunda, işlendiği iddia olunan ve TCK’nın 89. maddesinde düzenlenmiş taksirle yaralama ilişkin şikayet süresinin altı ay olduğu, müştekinin şikayetinin belirtilen altı aylık süreden sonra gerçekleştiği anlaşılmakla Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 15/02/2018 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile anılan karara ilişkin itirazın reddine dair Konya 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 28/03/2018 tarih ve 2018/1792 değişik iş sayılı kararında bir isabetsizlik görülmemiş olup,

Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden, Konya 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 26.02.2018 gün ve 2018/792 değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin CMK’nın 309. maddesi uyarınca REDDİNE, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE; 16/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 12. Ceza D.  2019/2670 E.  ,  2019/8874 K.

İŞ KAZASI TAZMİNAT HESAPLAMA

İş kazası

 

İş kazası tazminat davası, iş kazası geçiren işçinin hakları arasında en önemli olandır. İş kazası tazminat hesaplama bakımından dikkat edilmesi gereken husus; işçinin kaza nedeniyle uğradığı ve iş gücü kaybı nedeniyle gelecekte uğrayacağı zararların karşılanmasıdır.

İş Kazası Geçirdim Tazminat Alabilir miyim?

İş kazası geçirildiğinde tazminat alabilmek için belirli şartların varlığı gereklidir. Öncelikle meydana gelen kazanın iş kazası kapsamında olması gerekmektedir. Bu kaza neticesinde bedensel zararın meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bunlara ilaveten kaza ile zarar arasında uygun bir nedensellik bağı olması gerekmektedir. Uygulamada iş yerinde gerçekleşen hemen hemen her iş kazasında tazminat alınabilmektedir.

İş Kazası Maddi Tazminat Davası

İş kazası geçiren işçi tarafından talep edilebilecek ilk husus maddi tazminattır. İş kazası sonucu bedensel zarara uğrayan işçi bu tür istemlerde bulunabilmektedir. Maddi tazminata ilişkin düzenlemeler Türk Borçlar Kanunu’nda bulunmaktadır. Maddi tazminat kapsamında işçinin isteyebileceği masraflar kanunda sayılmıştır.

TBK 54. madde gereğince maddi tazminat kapsamında istenmesi mümkün olan kalemler 4 başlık altında toplanmıştır. İşçinin geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle uğramış olduğu zararların telafisi amacıyla yapılan tedavi giderleri bu kalemlerden ilkidir. İş kazası sonucu ortaya çıkan zarar sebebiyle belirli bir süre çalışamayan işçinin uğramış olduğu kazanç kaybı da bu kalemler arasındadır. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar da tazminat kapsamındadır. Bu alacak türüne örnek olarak işçinin geçirdiği iş kazası sonucu yüzünde kalıcı iz oluşması verilebilir. İşçi bu iz nedeni ile daha sonra iş bulmakta zorlanabilir.

Bir diğer kalem ise çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplardır. Bu kayıp geçici bir kayıp olabileceği gibi kalıcı olması da mümkündür. Geçici kayıptan anlaşılması gereken işçinin çalışma gücünde kayıp olmadığı veya kayıp olmakla birlikte bu kayıp halinin sonradan ortadan kalktığı durumlardır. Bu halde SGK tarafından işçiye geçici iş göremezlik ödeneği bağlanmaktadır. İş kazası sonucu işçinin sürekli olan bir kayıp yaşaması da mümkündür. Bu durumda sürekli iş göremezlik tazminatı istenmesi mümkündür. Sürekli iş göremezlik haline örnek olarak işçinin parmak kaybı verilebilir.

İş Kazası Tazminat Hesaplama Nasıl Yapılır?

İş kazası tazminat hesaplama yapılırken işçinin kaza geçirmemiş olsaydı elde edeceği gelir dikkate alınmaktadır. İş kazası tazminat hesaplama yöntemi içtihatlar ile ilerlemektedir. Hesaplamada dikkate alınması gereken bazı hususlar mevcuttur. İş kazası tazminat isteminde aktif dönem ve pasif dönem hesapları da hesaplamaya dahil edilmektedir.

Tazminatın hesaplamasında indirilmesine kanun tarafından izin verilen durumlar da söz konusudur. Bunlardan ilki olayda zarar görenin kusurunun bulunmasıdır. İş kazasında ölen işçinin karısının yeniden evlenme olasılığının bulunması da dikkate alınan başka bir durumdur. Bu durumda hakim her somut olayın gereklerine göre ayrı ayrı karar vermektedir. Zararın oluşmasına sebep olan kişinin ekonomik olarak zor durumda bulunması durumunda hakim takdir yetkisi çerçevesinde belirli bir indirim uygulayabilir.

İş Kazası Hasar Dereceleri Nelerdir?

İş kazası nedeniyle tazminat hesaplaması yapılırken önce iş gücü kaybı hesaplanır. Yani maluliyet oranı Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin ekinde yer alan cetvellere göre SGK tarafından hesaplanır. Bu cetvellere göre iş kazası hasar dereceleri yani maluliyet oranı tespit edilecektir. Daha sonra işverenin kusur oranın ne kadar olduğu kusur bilirkişisi tarafından tespit edilerek aşağıdaki hesaplamaya geçilir.

İş Kazası Tazminat Miktarı 2020 de Neye Göre Belirlenir?

İş kazası tazminat miktarı hesaplamasında dikkate alınacak ilk husus işçinin almış olduğu ücret miktarıdır. Hesaplamanın doğru ve eksiksiz yapılabilmesi için işçinin almış olduğu ücretin tespiti büyük önem arz etmektedir. Bir diğer etken işçinin aktif olarak çalışabileceği süredir. Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararları doğrultusunda işçiler için bu yaş sınırı 60 yaş olarak belirlenmiştir. Yaşam süresi hesaplamaya etki eden başka bir faktördür. Yaşam süresi kişinin ortalama yaşayabileceği süre dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Ortalama 70 yaşına kadar 60-70 yaş arası pasif dönem de hesaplamaya dahil edilmektedir.

 3000 TL Ücretle Çalışan 46 Yaşındaki %20 Kusurlu Bir İşçinin İş Kazası Tazminat Hesaplama Örneği

İş Kazası İş Kazası Nedir

İş Kazası Manevi Tazminat Davası

İş kazası davalarında talep edilebilecek bir diğer husus manevi tazminat davasıdır. Manevi tazminat ile iş kazası sonucu oluşan ruhsal zararın karşılığı olarak belirli bir tutar para istenmektedir. Manevi tazminat istenebilmesi için zarar, uygun nedensellik bağı ve hukuka aykırı fiilin bir arada bulunması gerekmektedir. İş kazasında tazminat alanlar bu şartları sağlamaktadır. Manevi zarara ilişkin açılacak olan tazminat davalarını diğer tazminat davalarından ayıran önemli bir durum söz konusudur. Genel kural gereği tazminat istenebilmesi için ortada bir kusurluluk halinin mevcut olması gerekmektedir. Ancak manevi tazminata ilişkin düzenlemeler ve Yargıtay tarafından bu konu hakkında verilen kararlar göz önüne alındığında durum farklı bir boyut kazanmaktadır. Tazminat istemleri için aranan kusurluluk şartı manevi tazminat için şart olmaktan çıkmıştır. Yani işverenin kusuru olmasa dahi hakim somut olayın gerektirdiği ölçüde manevi tazminat ödenmesine hükmedebilmektedir.

Manevi zarar ilişkin tazminatın belirlenmesinde hakime geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Hakim her somut olayın kendine özgü durumlarını göz önüne alarak hakkaniyete uygun bir miktar belirlemelidir. Manevi tazminat istenmesinin nedeni iş kazası sonucu duyulan elem, acı ve keder gibi duyguların ortaya çıkmasıdır.

Manevi tazminat kural olarak iş kazası geçiren işçi tarafından istenebilmektedir. Ancak bazı şartların varlığı halinde iş kazası geçiren işçinin yakınları da manevi tazminat isteminde bulunabilir. Yakınların manevi tazminat isteminde de hakim somut olaydaki illiyet bağının bu duruma olanak tanıyıp tanımadığına göre karar verebilir. Kusurluluk hali bu durumda da somut olay gerektiriyor ise aranmaz.

İş Kazası Tazminat Davası Açma Süresi

İş kazası sonucu açılacak olan tazminat davaları Borçlar Kanunu genel hükümleri çerçevesinde 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.  Ancak meydana gelen kaza neticesinde ceza davası açılmış ve ceza davası dava zamanaşımı süresi 10 yıldan fazla ise ceza dava zamanaşımı dikkate alınmaktadır.

İşçi de iş kazası sonucu meydana gelen maluliyet zamanla artmakta ve tam net tespit edilemiyor ise iş kazası zamanaşımı süresi maluliyet oranının kesin olarak tespitinin yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.

İş Kazası Davalarında Yetkili Mahkeme

Genel yetki kuralınca yetkili mahkeme davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca zararın meydana geldiği yer mahkemesinde yetkili mahkeme konumundadır. Son olarak malul olan işçinin veya ölüm halinde yakınlarının yerleşim yeri de yetkili mahkeme konumundadır. İş kazası hakkında detaylı bilgiye İş Kazası Avukatı sayfamızdan ulaşabilirsiniz: Eğer kıdem ve ihbar tazminatınızı hesaplamak istiyorsanız tazminat hesaplama sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz.

İş Kazası Tazminat Davası Yargıtay Kararları
Karar 1:

“İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, iş yeri ve/veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Somut olayda, hakkaniyete uygun maddi tazminatın tespiti açısından, sigortalının yaptığı iş, yaşı ve kıdemi belirtilmek suretiyle emsal ücret araştırması yapıldığı,…Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası tarafından olay tarihi olan 15.09.2009 tarihi için net 793 TL aylık gelir bildirildiği, bu bağlamda müteveffanın tır şoförü olarak çalıştığı, vasıflı çalışan olması hasebi ile asgari ücret üzerinde geliri olmasının olağan olduğu gözetilmeksizin asgari ücret üzerinden yapılan hesaba itibarla destekten yoksun kalma tazminatlarına hükmedilmesi hatalı olmuştur.”

Yargıtay 21. Hukuk D. 2019/1518 E.  ,  2019/6657 K.

Karar 2:

“Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Davaya konu işkazası , 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana geldiğinden, Kurumca rücu edilebilen peşin değer 506 sayılı Kanunun 26. maddesine göre belirlenmelidir. İşverenin 506 sayılı Kanunun 10. maddesine dayanan sorumluluk hali, kendisinin zamanında bildirimde bulunmamasından kaynaklandığından, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamayacağından, bu halde dahi 26. maddeye göre rücu edilebilen miktar kadar indirim yapılması gerekecektir.

Anayasa Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı yada hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, rücu davasında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.”

Yargıtay 21. Hukuk D.  2019/2006 E.  ,  2019/6541 K.

 

İŞ KAZASI ZAMANAŞIMI

iş kazalarında zamanaşımı

 

İş kazası zamanaşımı süresi iş kazasına dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olarak ya da iş kazası sonucu işçinin ölmesi sonucu destekten yoksun kalma tazminatında gündeme gelmektedir. Sigortalı işçinin ilgili kanunda sayılan hallerden birine girecek şekilde kaza geçirmesi durumunda iş kazasından bahsedilir. İş kazası geçiren sigortalı işçinin işverenden tazminat isteminde bulunabilmesi için belirli şartların varlığı gereklidir. Peki iş kazası geçiren sigortalı işçi hangi süreler içerisinde tazminat davası açmak zorundadır? Bu soruya cevap vermeden önce zamanaşımının ne olduğunu bilmek gerekmektedir.

Zamanaşımı ceza hukuku ve özel hukuk alanında ayrı ayrı düzenlenmektedir. Konumuz gereği biz sadece özel hukuk alanındaki zamanaşımını açıklayacağız. Zamanaşımı kişiye hukuk düzeni tarafından tanınan bir hakkın yine hukuk düzeni tarafından belirlenen süreler içerisinde kullanılmamasıdır. Hukuk düzeni tarafından belirlenen bu sürelere uyulmadığı durumda hakkın kaybedilmesi durumunun ortaya çıkar. Zamanaşımı geçtikten sonra dava edilen bir hakka karşı davalının zamanaşımı definde bulunması durumunda mahkemece dava reddedilecek ve davacı hakkına kavuşamayacaktır.

İş Kazası Zamanaşımı

İş kazası geçiren sigortalı işçinin işverenden belirli şartların varlığı halinde tazminat isteme hakkı bulunduğunu daha önce belirtmiştik. Özel hukuk alanındaki ihtilaflara ilişkin genel zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmektedir. İş kazaları nedeni ile açılacak tazminat davalarında özel olarak bir zamanaşımı süresi öngörülmediği için genel kurala tabi olacaklardır.

Borçlar Kanunu çerçevesinde sözleşmeye aykırılık nedeni ile doğacak ihtilaflara ilişkin zamanaşımı süresi 10 yıl olarak düzenlenmiştir. Sigortalı işçinin iş kazası geçirmesi durumunda bu kazaya işverenin kusurlu olarak sebep olduğunun tespiti halinde sözleşmeye aykırılıktan bahsedilecektir. İşverenin sözleşmeye aykırı davranışları nedeni ile işçinin zarara uğramasından dolayı iş kazası tazminat davası zamanaşımı 10 yıllık süreye tabi olacaktır. 

İş kazası sonucu sigortalı işçinin ölmesi durumunda işçinin yakınları tarafından açılabilecek olan destekten yoksun kalma tazminatı açısından süreler farklı olabilmektedir. Borçlar Kanunu’nun genel yapısı gereği sözleşmeye aykırılık nedeni ile tazminat talebinde bulunabilecek olanlar sadece sözleşmenin taraflarıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı ise bu genel kuralın bir istisnası durumundadır. Ölen kişinin yakınları tarafından sözleşmeye taraf olmamalarına rağmen tazminat isteminde bulunabilmektedir. Bu nedenle iş kazasına neden olan haksız fiil ceza kanunlarında daha uzun zamanaşımına tabi kılınmışsa ceza zamanaşımı uygulanacaktır.

İş Kazası Tespit Davası Zamanaşımı

İş kazasının meydana gelmesinden sonra işveren tarafından ilgili yerlere iş kazası bildirimi yapılmalıdır. İş kazası bildirimi yapılacak yerlerden birisi de Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. Kuruma iş kazası bildirimi yapıldıktan sonra kurum tarafından görevlendirilen müfettişler aracılığı ile kazanın meydana geldiği yerde inceleme yapılır ve durumun iş kazası olarak kabul edilip edilemeyeceğine karar verilir. Kaza geçiren kişi ile ilgili sağlık tetkiklerinin yapılması istenir. Bu tetkikler sonucu işçinin maluliyet oranı belirlenir.

Maluliyet oranı iş kazası geçiren işçinin tazminat isteminde dikkate alınmaktadır. İşçinin maluliyet oranına göre kurumca kendisine yardımlarda bulunulur ve bu yardımların bir kısmı tazminat miktarından indirilir. İş kazası maluliyet oranına karşı kuruma itiraz edilebilir. İtiraz reddedilir ise iş kazası maluliyet oranının tespiti için ayrıca dava açılabilmektedir. İş kazası tespit davası Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı açılmaktadır. Bu dava ile meydana gelen kazanın iş kazası olarak kabul edilmesi istenmektedir.

İş kazasına dayalı olarak açılan tazminat davasında kazadan kurumun haberdar edilmediğinin anlaşılması üzerine mahkeme tarafından kuruma haber verilmesi için süre verilir. Kurum tarafından durum iş kazası olarak değerlendirilir ise tazminat davasına devam olunur. Kurum tarafından olayın iş kazası olmadığı sonucuna varıldığı durumda ise tazminat talep eden tarafında kuruma karşı iş kazası tespit davası açılmalıdır.

İş kazası tespit davası bakımından zamanaşımı süresi ve hak düşürücü süre söz konusu değildir. İş kazaları ile ilgili detaylı bilgiye şu makalemizden ulaşabilirsiniz: İş Kazası Avukatı

İş Kazası Zamanaşımı Yargıtay Kararları

Karar 1:

“İş kazası tarihinde geçerli olan Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 60/2. ve aynı yöndeki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72/1. maddelerine göre eylem aynı zamanda suç oluşturuyorsa artık o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
Somut olayda zararlandırıcı sigorta hadisesinin aynı zamanda olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nun 89. maddesinde belirtilen “Taksirle Yaralama” suçunu oluşturduğu ve aynı Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, bu uzamış zamanaşımı süresinin ise kesilmelerle birlikte 8+4=12 yıl olduğu, buna göre ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı açıktır. Hal böyle olunca maddi tazminatın ıslahla arttırılan kısmının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yukarıda açıklanan kapsamnda ceza zamanaşımının değerlendirilmesi gerekirken zamanaşımı sebebiyle ıslah talebinin reddedilmesi hatalı olmuştur ve hükmün bozulması gerekmiştir.”

Yargıtay 21. Hukuk D.  2019/1084 E. 2019/5930 K. 

Karar 2:

Uyuşmazlık bu tür davalarda uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir.

Dava konusu olayda, davacının 13/02/1992 tarihinde  kazası geçirmesi üzerine sürekli  göremezlik oranının 17/12/1993 tarihli raporla %75 olarak tespit edildiği, aradan geçen süre içerisinde kontrol kaydı devam etmesine rağmen maluliyette değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı, giderek olayla birlikte zararın öğrenildiği ve zamanaşımının başlangıç tarihinin olay tarihi olarak kabulü gerektiği ortadadır. Hal böyle olunca, ıslaha karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı def’i nin kabul edilerek, ıslah dilekçesi ile istenilen maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ıslaha itibar edilmek suretiyle karar verilmesi hatalı olmuştur.”

Yargıtay 21. Hukuk D. 2019/4197 E. 2019/5879 K.

İŞ KAZASI BİLDİRİM SÜRESİ

iş kazası kaç günde bildirilmeli

 

İş kazası bildirim süresi, bildirimin yapılacağı kuruma göre değişkenlik göstermektedir. Bildirim, hizmet akdi ile çalışan sigortalının kaza geçirmesi durumunda işverence yapılmalıdır. Hangi durumların iş kazası sayılacağı 5510 sayılı SSGSSK 13. madde ile belirlenmiştir. Bu durumlar ve iş kazası ile ilgili detaylı bilgiye İş Kazası Avukatı makalesinden ulaşabilirsiniz.

Sosyal Güvenlik Kurumuna Bildirim Süresi

İş kazasının bildirilmesi gereken en önemli yer Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. İş kazası geçiren işçi bakımından kendisine yardım ve ödenek bağlanabilmesi için bildirim şarttır. İşveren açısından ise idari para cezasına maruz kalmamak için iş kazası bildirim süresi içerisinde durumdan kurumun haberdar edilmesi önem arz etmektedir.

Kurumdan başka mercilere yapılan başvurular kurum tarafında dikkate alınmamaktadır. Ancak Yargıtay vermiş olduğu bazı kararlarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yapılmış olan bildirimi işverenin bildirim sorumluluğunu yerine getirdiğinden bahisle kabul etmiştir.

İş kazasının bir hizmet akdi içerisinde çalışan bir sigortalının başına gelmesi durumunda işveren bakımından durumun Sosyal Güvenlik Kurumu’na 3 iş günü içerisinde bildirilmesi gerekmektedir. Yani iş kazası bildirim süresi kurum açısından kazadan sonraki 3 iş günüdür. Kazanın işverenin işleri ile ilgili olarak yurt dışında meydana gelmesi durumunda da kurum 3 iş günü içerisinde durumundan haberdar edilmelidir.

Bildirim süresi tarım ve orman işlerinde hizmet akdine bağlı olarak çalışan kişiler bakımından kazadan sonraki günden başlayarak 3 iş günüdür. Bildirim süresi, şantiye şefi olarak çalışan kişiler açısından farklı düzenlenmiştir. Şeflerin gözetimleri altında bulunan şantiye alanında bir iş kazası meydana gelmiş ise kurumu durumdan derhal haberdar etmeleri gerekmektedir. Şantiye şefleri açısından işverenlere tanınan 3 iş günü bildirim süresi tanınmamıştır.

Kanunun 4/1-b maddesi kapsamına giren çalışanların ise bildirim süresi kaza sonucu ortaya çıkan rahatsızlığın ortadan kalktığı günden sonraki 3 iş günüdür. Ancak rahatsızlık bir aydan uzun sürecek ise ve bu durum bildirim yapılmasına engel olmakta ise kurum iş kazasından itibaren en geç 1 ay içerisinde bilgilendirilmelidir.

Savcılık Şikayeti İçin İş Kazası Bildirim Süresi

İş kazası bildirim süresi sigortalının hangi sigorta koluna tabi olduğuna göre değişiklik göstermektedir. İş kazasının, hizmet akdi çerçevesinde bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının başına gelmesi durumunda yetkili kolluğun durumdan hemen haberdar edilmesi gerekmektedir. İş kazası bildirim süresi, söz konusu çerçeve içinde bulunan sigortalı çalışanların başına gelen iş kazalarında kolluğun derhal haberdar edilmesi yönündedir. Kanun koyucu iş kazasının meydana geldiği yerdeki kolluğu yetkili kolluk olarak göstermekte ve bildirimin bu kolluğa yapılmasını istemektedir. İş yerinin bulunduğu yerden farklı yerlerde kazanın meydana gelmesi durumu göz önüne alınarak böyle bir düzenlemeye gidildiği söylenebilir. Yetkili kolluk duruma göre polis veya jandarma olabilmektedir. Her ne kadar bildirim yükümlülüğü işverende olsa da iş kazasından kolluk kuvvetlerinin kendi kendilerine haberdar olup duruma müdahale etmesi durumunda işveren tarafından bildirim yapılmasına gerek kalmamaktadır.

İşveren tarafından yurt dışında çalıştırılmak için götürülen Türk işçilerin iş kazası geçirmesi durumunda işveren tarafından kazanın olduğu ülkenin o yer bakımından yetkili kolluğuna derhal haber verilmesi gerekmektedir.

Bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmadan çalışan kişilerin iş kazası geçirmesi durumunda durumun kolluğa bildirilmesi için bir süre öngörülmüş müdür? Esnaf, tacir vb. kendi ad ve hesaplarına çalışan kişilerin geçirdikleri iş kazalarını kolluğa bildirmeleri gerekmediği gibi herhangi bir süre de öngörülmemiştir. Ancak bu kapsama giren kişilerin geçirdikleri iş kazaları sonucu bir sağlık kuruluşuna başvurmaları halinde ileride inceleyeceğimiz üzere sağlık kuruluşunun belirli bir sürede bildirimde bulunması gerekmektedir.

Özel İstihdam Bürosu ve İş Kazası Bildirim Süresi

İş kazasının özel istihdam bürolarına bildirilmesi sadece iş akdinin özel istihdam bürosu aracılığı ile kurulduğu sözleşmeler bakımından gereklidir. Sigortalı işçi istihdam bürosu aracılığı ile işe başladığı bir yerde iş kazası geçirirse büro mutlaka durumdan haberdar edilmelidir. Çünkü bu şekilde kurulan iş ilişkilerinde özel istihdam büroları işveren konumundadır. Geçici işveren özel istihdam bürosunu iş kazasından derhal haberdar etmelidir.

Uluslararası Seferlerde İş Kazası Bildirim Süresi

Kazanın uluslararası sefer yapan taşıtlarda meydana gelmesi durumunda bildirim süresinin hangi andan itibaren başlayacağı genelge ile düzenlenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun çıkarmış olduğu 2016/21 sayılı genelge de bu durum düzenlenmektedir. Buna göre iş kazası bildirim süreleri aracın ülkeye döndüğü günden sonraki ilk iş günü itibariyle başlamaktadır. İş kazası geçiren sigortalı kazanın meydana geldiği ulaştırma araçları ile ülkeye dönemez ise bildirim süresi nasıl hesaplanacak? Kendisinin gümrük kapısından geçtiği tarihe göre bildirim süresi hesaplanmaktadır.

Hastanelerin Bildirim Süresi

İş kazası bildirim süresi, hastane gibi sağlık kuruluşları bakımından kural olarak olayın kendilerine intikal ettiği günden itibaren on gündür. Diğer bildirim sürelerinden farklı olarak kanun koyucu hastaneler ve diğer sağlık kuruluşlarının durumu Sosyal Güvenlik Kurumu’na on gün içinde bildirmelerini aramıştır. Sürenin hesabında iş günü denmediği için hafta sonları da dikkate alınmaktadır. İş kazası bildirimi hastane tarafından yapıldığı takdirde işverenin durumu kuruma bildirim yükümlülüğü kesinlikle ortadan kalkmamaktadır.