Skip to content

İŞ KAZASI ZAMANAŞIMI

iş kazalarında zamanaşımı

 

İş kazası zamanaşımı süresi iş kazasına dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olarak ya da iş kazası sonucu işçinin ölmesi sonucu destekten yoksun kalma tazminatında gündeme gelmektedir. Sigortalı işçinin ilgili kanunda sayılan hallerden birine girecek şekilde kaza geçirmesi durumunda iş kazasından bahsedilir. İş kazası geçiren sigortalı işçinin işverenden tazminat isteminde bulunabilmesi için belirli şartların varlığı gereklidir. Peki iş kazası geçiren sigortalı işçi hangi süreler içerisinde tazminat davası açmak zorundadır? Bu soruya cevap vermeden önce zamanaşımının ne olduğunu bilmek gerekmektedir.

Zamanaşımı ceza hukuku ve özel hukuk alanında ayrı ayrı düzenlenmektedir. Konumuz gereği biz sadece özel hukuk alanındaki zamanaşımını açıklayacağız. Zamanaşımı kişiye hukuk düzeni tarafından tanınan bir hakkın yine hukuk düzeni tarafından belirlenen süreler içerisinde kullanılmamasıdır. Hukuk düzeni tarafından belirlenen bu sürelere uyulmadığı durumda hakkın kaybedilmesi durumunun ortaya çıkar. Zamanaşımı geçtikten sonra dava edilen bir hakka karşı davalının zamanaşımı definde bulunması durumunda mahkemece dava reddedilecek ve davacı hakkına kavuşamayacaktır.

İş Kazası Zamanaşımı

İş kazası geçiren sigortalı işçinin işverenden belirli şartların varlığı halinde tazminat isteme hakkı bulunduğunu daha önce belirtmiştik. Özel hukuk alanındaki ihtilaflara ilişkin genel zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmektedir. İş kazaları nedeni ile açılacak tazminat davalarında özel olarak bir zamanaşımı süresi öngörülmediği için genel kurala tabi olacaklardır.

Borçlar Kanunu çerçevesinde sözleşmeye aykırılık nedeni ile doğacak ihtilaflara ilişkin zamanaşımı süresi 10 yıl olarak düzenlenmiştir. Sigortalı işçinin iş kazası geçirmesi durumunda bu kazaya işverenin kusurlu olarak sebep olduğunun tespiti halinde sözleşmeye aykırılıktan bahsedilecektir. İşverenin sözleşmeye aykırı davranışları nedeni ile işçinin zarara uğramasından dolayı iş kazası tazminat davası zamanaşımı 10 yıllık süreye tabi olacaktır. 

İş kazası sonucu sigortalı işçinin ölmesi durumunda işçinin yakınları tarafından açılabilecek olan destekten yoksun kalma tazminatı açısından süreler farklı olabilmektedir. Borçlar Kanunu’nun genel yapısı gereği sözleşmeye aykırılık nedeni ile tazminat talebinde bulunabilecek olanlar sadece sözleşmenin taraflarıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı ise bu genel kuralın bir istisnası durumundadır. Ölen kişinin yakınları tarafından sözleşmeye taraf olmamalarına rağmen tazminat isteminde bulunabilmektedir. Bu nedenle iş kazasına neden olan haksız fiil ceza kanunlarında daha uzun zamanaşımına tabi kılınmışsa ceza zamanaşımı uygulanacaktır.

İş Kazası Tespit Davası Zamanaşımı

İş kazasının meydana gelmesinden sonra işveren tarafından ilgili yerlere iş kazası bildirimi yapılmalıdır. İş kazası bildirimi yapılacak yerlerden birisi de Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. Kuruma iş kazası bildirimi yapıldıktan sonra kurum tarafından görevlendirilen müfettişler aracılığı ile kazanın meydana geldiği yerde inceleme yapılır ve durumun iş kazası olarak kabul edilip edilemeyeceğine karar verilir. Kaza geçiren kişi ile ilgili sağlık tetkiklerinin yapılması istenir. Bu tetkikler sonucu işçinin maluliyet oranı belirlenir.

Maluliyet oranı iş kazası geçiren işçinin tazminat isteminde dikkate alınmaktadır. İşçinin maluliyet oranına göre kurumca kendisine yardımlarda bulunulur ve bu yardımların bir kısmı tazminat miktarından indirilir. İş kazası maluliyet oranına karşı kuruma itiraz edilebilir. İtiraz reddedilir ise iş kazası maluliyet oranının tespiti için ayrıca dava açılabilmektedir. İş kazası tespit davası Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı açılmaktadır. Bu dava ile meydana gelen kazanın iş kazası olarak kabul edilmesi istenmektedir.

İş kazasına dayalı olarak açılan tazminat davasında kazadan kurumun haberdar edilmediğinin anlaşılması üzerine mahkeme tarafından kuruma haber verilmesi için süre verilir. Kurum tarafından durum iş kazası olarak değerlendirilir ise tazminat davasına devam olunur. Kurum tarafından olayın iş kazası olmadığı sonucuna varıldığı durumda ise tazminat talep eden tarafında kuruma karşı iş kazası tespit davası açılmalıdır.

İş kazası tespit davası bakımından zamanaşımı süresi ve hak düşürücü süre söz konusu değildir. İş kazaları ile ilgili detaylı bilgiye şu makalemizden ulaşabilirsiniz: İş Kazası Avukatı

İş Kazası Zamanaşımı Yargıtay Kararları

Karar 1:

“İş kazası tarihinde geçerli olan Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 60/2. ve aynı yöndeki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72/1. maddelerine göre eylem aynı zamanda suç oluşturuyorsa artık o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
Somut olayda zararlandırıcı sigorta hadisesinin aynı zamanda olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nun 89. maddesinde belirtilen “Taksirle Yaralama” suçunu oluşturduğu ve aynı Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, bu uzamış zamanaşımı süresinin ise kesilmelerle birlikte 8+4=12 yıl olduğu, buna göre ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı açıktır. Hal böyle olunca maddi tazminatın ıslahla arttırılan kısmının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yukarıda açıklanan kapsamnda ceza zamanaşımının değerlendirilmesi gerekirken zamanaşımı sebebiyle ıslah talebinin reddedilmesi hatalı olmuştur ve hükmün bozulması gerekmiştir.”

Yargıtay 21. Hukuk D.  2019/1084 E. 2019/5930 K. 

Karar 2:

Uyuşmazlık bu tür davalarda uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir.

Dava konusu olayda, davacının 13/02/1992 tarihinde  kazası geçirmesi üzerine sürekli  göremezlik oranının 17/12/1993 tarihli raporla %75 olarak tespit edildiği, aradan geçen süre içerisinde kontrol kaydı devam etmesine rağmen maluliyette değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı, giderek olayla birlikte zararın öğrenildiği ve zamanaşımının başlangıç tarihinin olay tarihi olarak kabulü gerektiği ortadadır. Hal böyle olunca, ıslaha karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı def’i nin kabul edilerek, ıslah dilekçesi ile istenilen maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ıslaha itibar edilmek suretiyle karar verilmesi hatalı olmuştur.”

Yargıtay 21. Hukuk D. 2019/4197 E. 2019/5879 K.

0 0 oylar
İçeriği Oylayın

İlgili Makaleler

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle