İTİRAZIN İPTALİ DAVASI

İtirazın İptali

 

İlamsız bir icra takibinde borçlu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine yedi gün içerisinde itiraz edebilir. Usulüne uygun yapılan itiraz ile takip durur. Takibin devam edebilmesi için alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılabilir. İcra İflas Kanunu’nun madde 68/a’da sayılan belgelere sahip olan alacaklı tarafından itirazın kaldırılması yolunu da kullanılabilecekken, bu belgelere sahip olmayan alacaklı tarafından yalnızca itirazın iptali davası yolunu kullanabilir.

İtirazın İptali Davası Taraflar

İtirazın iptali davası, alacaklı tarafından takip konusu alacağa itiraz etmiş borçluya karşı açılır. Yani davacı alacaklı, davalı ise ödeme emrine itiraz eden borçludur. Ödeme emri ile ilgili detaylı bilgiye Ödeme Emrine İtiraz makalesinden ulaşabilirsiniz.

İtirazın İptali Davasında Süre, Görevli ve Yetkili Mahkeme

İtiraz sonucunda takibin durdurulduğuna ilişkin kararın tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılabilir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki açısından ayrıca bir hüküm bulunmaması halinde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Davalının yerleşim yeri mahkemesi, eğer yerleşim yeri belli değil ise son yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkemedir.

İtirazın İptali Davasının Reddi

İtirazın iptali davasının reddedilmesiyle mahkeme tarafından mevcut bir alacak olmadığına karar verilmiş olur. Dolayısıyla kararın kesinleşmesiyle başlatılmış olan icra takibi de iptal olur ve aynı borç sebebiyle tekrar bir alacak davası açılamaz.

Alacaklının kötü niyetli olarak icra takibi başlatmış olması ve borçlunun talebi üzerine alacaklı hakkında reddolunan alacak miktarının %20sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine hükmolunur.

İtirazın İptali Davasının Kabulü

Mahkeme tarafından icra takibine konu olan alacağın varlığına kanaat getirilirse itirazın iptali davası kabul edilir. Mahkemenin vermiş olduğu karar ile birlikte alacaklı tarafından icra dairesinden takibe devam edilerek borçlunun malvarlığına haciz işlemlerinin uygulanması talep edilebilir.

Alacaklının talep etmesi halinde borca haksız yere itiraz eden borçlu hakkında talep edilen alacağın %20sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilir. Ayrıca yargılama giderleri de borçluya yükletilir.

İtirazı İptali Davasını Sonlandıran Diğer Durumlar

Alacaklı tarafından davadan feragat edilmesi halinde dava sona erer ve itirazın iptali tekrar dava konusu olamaz.

Borçlu yani davalı tarafından davanın kabul edilmesi halinde de dava sona erer.

Taraflar yargılama sırasında sulh olabilirler bu durumda da dava sona erer.

Borçlu tarafından borcun ödenmesi veya borca yapılan itirazın geri çekilmesi sonucunda da dava sona erer ancak şartları mevcut ise icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.

İtirazın İptali Davası ile İlgili Yargıtay Kararları

“Dava, İİK.’nun 67/2.maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır. Davanın temelini oluşturan icra takibi 5 adet faturaya dayanmaktadır. Davalı itiraz dilekçesinde ödeme savunmasında bulunmuş, ancak duruşmaya gelmediğinden davayı inkar etmiş sayıldığı gözetilerek isticvap edilip ödeme savunmasına ilişkin delillerini sunma olanağının kendisine tanınması gerekirken, bu yönlerin gözetilmemesi nedeniyle önceki hüküm Dairemizce bozulmuş, yerel mahkemenin direnme kararı da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca bozulduğundan mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda yazılı şekilde hüküm oluşturulmuştur.

Ne var ki, bozma kararına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Zira davanın konusunu takibe dayanak yapılan 5 adet fatura alacağı oluşturmaktadır. Davalının ödeme savunmasının ve bu savunmanın kanıtı olarak sunduğu belgelerin bu çerçevede değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken mahkemece dava konusu olmayan cari hesap ilişkisinin tümü yönünden araştırma ve inceleme yapılarak alınan bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/19-262 E., 2010/304 K.

“Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamsız takibe itirazın iptali davasıdır. Takip dayanağı ipotek davalı …’e ait taşınmaz üzerinde 23/10/2008 tarihinde 2 yıl süreli olarak 140.000,00TL üst limitli davalı … Ltd. Şti. tarafından davacı … A.Ş.den “alınmış ve alınacak malzeme bedeline” istinaden tesis edilmiştir. Görüldüğü gibi bu ipotekte ipotekli taşınmazın yükü; 1-140.000,00TL üst limit, 2-Borcun malzeme alımından kaynaklanması 3-2 yıllık süre olmak üzere üç husustan sınırlandırılmıştır. Davacı tarafından Türk Medeni Kanunu’nun 887. maddesi uyarınca 2 yıllık süre dolmadan önce 20/05/2010 tarihinde davalılara ihtarname çekilmiş olup, böylece 2 yıl içinde talepte bulunulmuş olmaktadır. Ne var ki, bu ipotek davalı … Ltd. Şti.’nin davacıya olan bütün borçlarını değil, sadece malzeme alımından kaynaklanan borçlarını garanti altına almaktadır. Mahkemece alınan rapora göre cari hesap ve karşılıksız çekler üzerinden alacak belirlenmiş ve bu alacaklar ipotekle teminat altına alındığı kabul edilmiş ise de bu kabul doğru olmamıştır. Davacının cari hesap alacağını kendi defterleri ile ispatı mümkün değildir.”

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU

anayasa mahkemesine bireysel başvuru

 

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, ülkemizde 12.09.2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliği referandumu ile mevzuatımıza girmiş bir hak arama yoludur. Bu hak arama yolunun mevzuatımızda yer almasının en büyük amacı, temel hak ve hürriyet ihlallerinin iç hukuk ile ortadan kaldırılması ve dolayısıyla Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuru sayısının azaltılmasıdır. Kamu gücünü kullananların işlem, eylem veya ihmali nedeniyle temel hak ve özgürlükleri zedelenmiş kişiler, diğer hak arama yollarını tükettikten sonra ikincil nitelikte olan bireysel başvuru hakkını kullanabilir. Ancak bireysel başvuruya konu olacak hak yalnızca Türk Anayasa’sı kapsamında olan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de yer alan temel hak ve özgürlüklerdir. Bireysel başvuru hakkının kullanılmasına ilişkin düzenlemeler Anayasa İç Tüzüğü’nde yer almaktadır.

Bireysel Başvurunun Konusu Olabilecek Hak ve Özgürlükler

Her hak ve özgürlük çeşitli işlem ve eylemler dolayısıyla zedelenebilir ancak her hak ve özgürlük ihlali için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı kullanılamaz. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının kullanılabilmesi için ihlal edilen hak veya özgürlüğün hem anayasada hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) yada Türkiye’nin taraf olduğu AİHS ek protokollerinde tanınması gerekmektedir. Eğitim hakkı, yaşam hakkı, din ve vicdan hürriyeti ile hak arama hürriyeti bu haklardan bir kaçıdır.

Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan ikincil hak arama yolu olan bireysel başvuru yapılamaz. Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi kararları ve Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz.

Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Hakkını Kimler Kullanabilir?

İşlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenen kişiler, bireysel başvuru hakkını kullanabilir. Kamu tüzel kişiliğine haiz kurumlar bireysel başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri ise sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle yani sınırlı bir şekilde bireysel başvuru hakkını kullanabilir.

Yabancılar tarafından bireysel başvuru hakkının kullanılmasının önünde bir engel bulunmamaktadır ancak Anayasa ile yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz.

Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Şartları

İkincil nitelikte bir hukuki yol olan bireysel başvuru hakkının kullanılabilmesi için özgürlüğü ihlal edilen kişinin idari ve adli tüm yolları tüketmesi gerekmektedir. İdarenin eylemlerine karşı tazminat davası açmak için tam yargı davası konulu makalemizi okumanız yararlı olacaktır. Kanun yolları olağan ve olağanüstü olarak ikiye ayrılmaktadır. Bireysel başvuru hakkının kullanmak isteyen kişinin olağan kanun yollarını tüketmiş olması gerekmektedir. Söz konusu eylem veya işlem için gidilebilen olağan kanun yolları birden fazla ise bu yollardan en etkili olanının kullanılması yeterlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları da bu yöndedir.

Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Usulü

Kişiler bireysel başvuru hakkını, mevzuatta belirtilen şartlara uygun biçimde doğrudan ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikleri vasıtasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapabilir.

Başvuran kişinin ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgileri, ihlal edildiği ileri sürülen temel hak ve özgürlük, ilgili Anayasa hükmü, ihlal iddiasının gerekçeleri, ihlalin giderilmesi için mevzuatta öngörülen başvuru yolları ve bu yolların tüketildiği bireysel başvuru formunda belirtilmelidir. Eğer ki ihlalin giderilmesi için iç hukukta herhangi bir yol öngörülmemişse, ihlalin öğrenildiği tarih ve varsa ihlal nedeniyle uğranılan zarar başvuru formunda belirtilmelidir.

Başvuru formuna ayrıca; başvuru harcının ödendiğine dair belgenin, ihlalin varlığını kanıtlayan delillerin, ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararın örneği de eklenmelidir.

Bireysel başvuru hakkı avukat aracılığıyla kullanılacaksa, başvuru formuna vekaletnamenin de eklenmesi zorunludur.

Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Süresi

Bireysel başvuru hakkı için öngörülen sürelere riayet edilmelidir. Bireysel başvuru hakkını kullanacak olan kişi, temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden olayı öğrendiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde bireysel başvuru yapması gerekmektedir. Eğer ki başvurmak isteyen kişinin, bu süreyi kaçırmasında haklı bir mazereti var ise bunu kanıtlayacak belge ile birlikte mazeretin kalktığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bireysel başvuru hakkını kullanabilir. Bu durumda mahkemenin yapacağı ilk inceleme, mazeretin geçerli olup olmadığına ilişkin olacaktır.

Başvuru formunda bazı evrakların eksik olması halinde, başvurucuya bu eksikliğin giderilmesi için en fazla 15 gün süre verilir. Başvuran kişinin, geçerli bir mazereti olmaksızın verilen süre içerisinde eksikliği gidermemesi halinde başvuru reddedilir.

Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Harcı 2020

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru harca tabidir. 2020 yılı için bireysel başvuru harcı 446,90 TL’dir.

Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel Başvuruyu İncelemesi

Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için, başvurunun usule ilişkin şartları taşıması gerekmektedir. Anayasanın uygulanması ve yorumlanması ile temel hakların kapsam ve sınırlarının belirlenmesi bakımından önem arz etmeyen başvurular, mahkemece reddedilebilir. Ayrıca bireysel başvuru dayanaktan yani delilden yoksun ise bu da başvurunun reddedilmesine sebep olabilir. Başvurunun kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin inceleme komisyonlarca yapılır. Başvurunun reddedilmesi için oy birliği gerekmektedir. Eğer ki komisyon, başvurunun reddi için oy birliğini sağlayamaz ise dosya ilgili bölümlere gönderilmektedir. Bireysel başvurunun reddedildiğine ilişkin kararlar kesindir.

Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verildiği taktirde esasa ilişkin inceleme bölümler tarafından yapılır. Bölümler arasında iş yükünün dengesizliğini önlemek amacıyla başkan tarafından iş dağılımı yapılır.

Bireysel başvuru kabul edildiği taktirde, başvurunun bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilmektedir. Adalet Bakanlığı tarafından gerekli görülen hallerde başvuru ile ilgili mahkemeye yazılı görüş bildirilir.

Bireysel başvuruların ilk olarak gittiği komisyon ve daha sonra gittiği bölümler, temel hak ihlali olup olmadığına ilişkin araştırma ve inceleme yapabilir. Bu kapsamda ihtiyaç olduğu düşünülen bilgi, belge ve deliller ilgili kişi veya kurumlardan istenebilir.

Anayasa Mahkemesi, hak ihlali olup olmadığına ilişkin incelemeyi dosya üzerinden yapmaktadır. Ancak gerekli görüldüğü halde duruşma yapılmasına da karar verilebilir.

Esasa ilişkin inceleme yapan bölümler, talep üzerine veya kendiliğinden temel hakların korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere karar verebilirler. Tedbir kararı verildiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde esasa ilişkin karar verilmezse, tedbir kararı kendiliğinden hükümsüz hale gelir ve kalkar.

Eğer ki bölüm tarafından yapılan inceleme, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvuru üzerineyse; yapılacak inceleme yalnızca temel hak ihlali olup olmadığına ve ihlal var ise bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bunun anlamı ise, bölümler tarafından kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlar için inceleme yapılamayacağıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel Başvuru Kararı

Bölüm tarafından yapılan esas inceleme sonucunda, başvuran kişinin iddia ettiği üzere bir ihlal olup olmadığına karar verilir. Eğer ki temel haklardan biri ihlal edilmişse verilecek karar, ihlal ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkindir. Bölüm tarafından yerindelik denetimi yapılamayacağı gibi idari eylem ve işlem niteliğinde de karar verilemeyecektir.

Hak ihlali bir mahkeme kararı neticesinde ortaya çıkmış ise, bölümün vereceği karar yeniden yargılama yapılmasına ilişkindir. Bu durumda var olduğu kabul edilen ihlalin ve sonuçlarının kaldırılması için dosya ilgili mahkemeye gönderilir. İlgili mahkeme mümkün olduğu sürece yargılamayı dosya üzerinden yapar. Eğer ki yeniden yargılama yapılmasında hukuki bir yarar yok ise artık yapılacak olan şey başvurucu lehine tazminata hükmedilmesidir. Bölüm somut olaya göre tazminata hükmedebileceği gibi tazminata hükmetmeyerek genel mahkemelerde dava açılmasını da işaret edebilir.

Başvurunun esası hakkında verilen kararlar gerekçeli olarak ilgililere ve Adalet Bakanlığına iletilir. Ayrıca bu kararlar mahkemenin internet sayfasından da yayınlanmaktadır. Bazı kararlar ise Resmi Gazetede yayınlanır. Hangi kararların Resmi Gazete ile ilan edileceğine ilişkin hükümler içtüzükte düzenlenmiştir.

Kişiler bireysel başvuru hakkını kullanıp kullanmamak konusunda serbest oldukları gibi başvuruyu takip edip etmeme haklarına da sahiplerdir. Eğer ki başvuru incelenirken bireysel başvuru hakkından feragat edilirse bu durumda dava düşecektir.

Başvuru Hakkının Kötüye Kullanılması

Bireysel başvuru hakkı kişiler tarafından kötüye kullanılabilir. Bu durumun önüne geçmek için bazı yaptırımlar öngörülmüştür. Mevzuatımıza göre, başvuru hakkını açıkça kötüye kullanan başvurucu aleyhine yargılama giderleri dışında ayrıca disiplin para cezası da hükmedilir.

Bireysel başvuru hakkınızı kullanmak istiyorsanız fakat kafanızı kurcalayan bir çok soru bulunmaktaysa, avukata sor hizmetimizi kullanarak merak ettiğiniz her şey için anında cevap bulabilirsiniz.

TENKİS DAVASI

Saklı pay

 

Miras bırakanın tasarruf yetkisini aşarak saklı pay sahibi mirasçılarının haklarını ihlal edilmesi sonucunda tenkis davası açılır. Bu dava ile mirasbırakanın tasarruflarının yasal sınırlarına geri çevrilmesi amaçlanmaktadır. Miras hukuku alanında genel bilgi almak ve hizmetlerimizden faydalanmak için Miras Avukatı sayfamızı inceleyebilirsiniz.

Saklı Pay Sahibi Mirasçılar ve Pay Oranları

Saklı pay sahibi mirasçılar Medeni Kanunumuzda sayılmıştır. Buna göre saklı pay sahibi mirasçılar şu şekildedir;

  • Mirasbırakanın alt soyu (çocukları, torunları, evlatlıkları ve onların çocukları)
  • Mirasbırakanın anne ve babası
  • Mirasbırakanın eşi.

Saklı pay oranları ise şöyledir;

  • Altsoy için yasal miras payının yarısı,
  •  Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
  • Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü.

Mirasbırakan tarafından gerçekleştirilecek olan tasarrufların yukarıdaki saklı pay oranlarına uygun olarak yapılmalıdır. Saklı pay oranlarına itibar edilmeksizin yapılan tasarruflara ilişkin tenkis davası açılmalıdır.

Tenkis Davası Tarafları

Tenkis davası ancak mirasbırakan öldükten sonra açılabilmektedir. Tenkis davası, saklı pay sahibi mirasçılar tarafından açılabilmektedir ancak saklı pay sahipleri tarafından tenkis davası açılmaması halinde bunların alacaklıları, iflas etmiş ise iflas masası tarafından tenkis davası açılabilir.

Tenkis davası, miras bırakanın saklı pay oranlarını dikkate almaksızın yapmış olduğu tasarruflar neticesinde kazanım sağlayan kişilere karşı açılır. Kazanım sağlayan kişilerin ölmesi halinde mirasçılarına karşı da açılabilir. Ayrıca tenkis davasının neticelerinden kaçınmak maksadıyla kazanım sağlayan kişi tarafından muvazaalı işlemle kazanımın üçüncü kişilere devredilmesi halinde onlara karşı da söz konusu dava açılabilir.

Tenkis Davası Yetkili Mahkeme ve Dava Açma Süresi

Söz konusu davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi, yetkili mahkeme ise mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.

Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.

Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar. Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.

Tenkise Tabi Olacak Kazandırmalar

Tenkis, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasçı atanması yoluyla veya diğer bir ölüme bağlı tasarrufla elde edilen kazandırmaların tamamında, orantılı olarak yapılır. Ölüme bağlı tasarrufla kazandırma elde eden kimse, bazı vasiyetleri yerine getirmekle
yükümlü kılınmışsa, kazandırmanın tenkise tâbi tutulması hâlinde, bu kimse mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça vasiyet borçlarının da aynı oranda tenkis edilmesini isteyebilir.

Bölünmez mal vasiyetinde; değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir. tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.Bu kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır.

Sağlararası Kazandırmalar

Sağlararası kazandırmalardan olan şu kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:

  • Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar,geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
  • Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
  • Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
  • Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.

Kendisine tenkise tâbi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyiniyetli ise, sadece mirasın geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür; iyiniyetli değilse,iyiniyetli olmayan zilyedin geri verme borcuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olur. Miras sözleşmesiyle elde ettiği kazandırma tenkise tâbi tutulan kimse, bu kazandırma için mirasbırakana verdiği karşılığın tenkis oranında geri verilmesini isteyebilir.

Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kişi lehine hayat sigortası yaptığı veya böyle bir kişiyi lehdar olarak sonra belirlediği ya da sigortacıya karşı olan istem hakkını sağlararası veya ölüme bağlı tasarrufla karşılıksız olarak üçüncü kişiye devrettiği hâllerde, sigorta alacağının mirasbırakanın ölümü zamanındaki satınalma değeri tenkise tâbi olur.

Mirasbırakan, tahmin edilen devam sürelerine göre sermayeye çevrilmeleri hâlinde tasarruf edilebilir kısmı aşan intifa hakkı veya irat borcu ile terekesini yükümlü kılarsa, mirasçıları, intifa hakkının veya irat borcunun tenkisini ya da tasarruf edilebilir kısmı vererek bu yükümlülüğün kaldırılmasını isteyebilirler. Mirası artmirasçıya geçirme yükümlülüğü ile saklı payı zedelenen mirasçı, aşan kısmın tenkisini isteyebilir.

Tenkiste Sıra

Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır.

Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlararası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir.

Tenkis davası, özellikle saklı pay sahibi mirasçılar için çok önemlidir. Bu dava yoluyla saklı pay sahibi mirasçılar yasal olarak kendilerinin sahip olduğu oranlarda mirastan paylarını alabilirler. Söz konusu davanın alanında uzman bir avukat tarafından temsil olunması faydanıza olacaktır.

TEHDİT NEDİR?

tehdit suçu

 

Tehdit suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 106.maddesinde Hürriyet Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Tehdit suçu, bir kişiye, o kişinin yakınlarına yahut malvarlığına büyük bir zarar verileceğine ilişkin bildirimde bulunulmasıdır. Bildirimin yapılış şeklinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Bu bildirim yazıyla, sözle veya davranışla gerçekleştirilebilir.

Tehdit Suçu Unsurları ve Hukuki Niteliği

Fail tarafından mağdura haksız ve hukuka aykırı bir zarar verileceğine ilişkin bildirim yapılmalıdır. Bu bildirim geleceğe yönelik olmalıdır. Tehdit ancak kast ile işlenebilen bir suçtur ancak olası kast ile de işlenmesi mümkündür. Gelecekte uğratılacağı iddia edilen zarar gerçekleştirilebilir olmalıdır aksi halde tehdit edilen kişi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağından suç oluşmamaktadır. Verilecek olan zararın, fail tarafından gerçekleştirilebileceği bildirilebileceği gibi üçüncü kişi tarafından gerçekleştirileceği bildirilmesi halinde de tehdit suçu oluşmaktadır. Her bir olayda tehdit suçunun oluşup oluşmadığı olayın kendi içerisindeki dinamiklere göre değerlendirilmelidir.

Tehdit suçu tehlike suçu niteliğindedir. Tehdidin içeriğinin gerçekleşip gerçekleşmemesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Suçun mağduru ancak gerçek kişi olabilmektedir.

Tehdit Suçu Cezası

Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

Tehdidin; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, işlenmesi halinde, faile iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

Tehditle birlikte kasten öldürme, kasten yaralama, hakaret suçu veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

Tehdit Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı Süresi

Tehdit suçunun basit şekli olan malvarlığına yönelik olan hali şikayete tabidir ancak tehdit suçunun diğer halleri şikayete tabi değildir. Şikayet süresi ise 6 aydır. Dava zamanaşımı süresi ise 8 yıldır.

Tehdit Suçunda Uzlaşma, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Cezanın Ertelenmesi ve Adli Para Cezası

Tehdit suçunun basit şekli uzlaştırma prosedürüne tabidir. Yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Ayrıca şartların sağlanması halinde cezanın ertelenmesine veya adli para cezasına çevrilmesine de karar verilebilir.

Mağdur veya fail yani her iki taraf bakımından da yapılan yargılamalar sonucunda önemli sonuçlar doğmaktadır. Bu bakımdan alanında uzman bir avukat tarafında her iki tarafın da temsil edilmesi gerekmektedir.

Tehdit Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları

“Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı, ilgili sitenin bağlı olduğu internet servis sağlayıcılarının ve yer sağlayıcılarının yurtdışı kaynaklı olduğu ve yabancı ülke şirket ve sunucularının kullanılması nedeniyle elektronik delil elde etme imkânının da mevcut olmadığı, bilişim suçlarının yapısı gereği İnternet ortamında elde edilebilecek delillerin yokluğu ve şüpheli ya da şüphelilerin teşhis edilememesi halinde başka türlü delil elde etme olanağının bulunmadığı, bu aşamada soruşturmanın devamı halinde yeni delillere ulaşmanın teknik ve hukukî açıdan mümkün olmadığı, müştekinin şikâyetine konu edindiği

olay ile ilgili olarak şüpheli ya da şüphelilere ulaşılmasına imkân veren hiçbir delil de sunmadığı gerekçeleriyle şikayetçinin iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar karar verilmiş ise de, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik soruşturma neticesinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle itirazın reddine dair mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.” Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/819 E., 2018/4172 K.

TESPİT DAVASI NEDİR?

Tespit davası, bir hukuki ilişkinin ya da hakkın varlığının ya da yokluğunun mahkeme kararıyla saptanmasıdır. Bu dava sadece hukuki ilişkinin varlığının tespitinde açılabilir. Tespit davasındaki hukuki yarar, açılmış ya da açılacak bir davanın konusunu içermektedir. Dava sonucunda verilen karar, kesin tespit niteliğindedir. Bu sebeple verilen karar, delil olarak kullanılabilir. Tespit davasının 2 türü vardır. Bunlar menfi tespit davası ve müspet tespit davasıdır. Bu yazımızda menfi tespit davası ile alakalı sorulan sorulara yanıt vermeye çalıştık. Konu ile alakalı sorularınızı formun en altından bize iletebilirsiniz.

Menfi Tespit Davası Nedir?

Menfi tespit davası, icra takibi borçlusunun borcunu ödemeden önce herhangi bir borcu olmadığını tespit ettirmek için açtığı davadır. Bu dava ile talip borçlusu borçlu olmadığını ispat edip hakkındaki icra takibini iptal ettirmeyi hedeflemektedir. İİK’ ya göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığına ilişkin bu davayı açabilir.

Menfi Tespit Davası Özellikleri

İcra takibinden önce alacaklı elinde borçlu aleyhine ciddi bir belge varsa menfi tespit davası açılabilmektedir. Doktrinde takip açıldıktan sonra borçlunun yapacağı itirazı kaldıracak güçte bir belge varsa borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki menfaati bulunduğu kabul edilmektedir. Borçlu, borç ilişkisindeki sakatlıklar ile alakalı menfi tespit davası açılabilir.

Takipten önce açılan menfi tespit davası icra takibinin açılmasını engellememektedir. Kısacası açılmış olan bu dava icrayı durdurmaz. Yüzde on beş tutarında teminat karşılığında icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası icra takibini durduramamaktadır. Ancak borçlu tarafından alacaklıya ödenecek paranın gecikmeden kaynaklı zararını karşılamak üzere yatırılacak olan en az yüzde on beş tutarındaki teminat bedeli yatırılarak ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi istenebilir. Ödeme emrine itiraz hakkında detaylı bilgiye ödeme emrine itiraz makalesinden ulaşabilirsiniz.

Menfi Tespit Davası Zamanaşımı Süresi

Menfi tespit davası için kanun koyucu herhangi bir zamanaşımı süresi düzenlememiştir. Fakat borçlunun borçlu olmadığı hukuki nedene göre zamanaşımı süresi söz konusu olmaktadır. Bu da somut olay nezdinde değerlendirilmelidir. İrade bozukluklarında yapılan sözleşmeler, bu durumların ortadan kalktığı zamandan itibaren 1 yıl içinde dava açılmalıdır. Abonelik sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıklarda ise bu süre 10 yıldır.

Menfi Tespit Davasının Sonucu

Menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını borçlu tarafından gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Söz konusu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.

Davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde ise derhal takip durur. Kararın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmak zorunda bırakan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılması halinde talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zarar da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Hesaplanan zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Borçlu, dava kapsamında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, hukuki yarar olmalıdır. Bu kapsamda ödeme süresinde zamanaşımını ileri sürmeyen borçlu, zamanaşımına dayalı tespit davası açamayacaktır. Ayrıca takipten sonra açılan menfi tespit davası, takibi kendiliğinden durdurmaz. Ancak bunun bir istisnası vardır. Borçlu, gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın % 15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat göstermelidir. Mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.

Dava, alacaklı lehine sonuçlanırsa ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna ilişkin hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı, ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olacaktır. Bundan doğan zararlarını, gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar % 20’tan aşağı olamaz.

Dava, borçlu lehine hükme bağlanırsa  takip derhal durur. İlamın kesinleşmesi üzerine icra kısmen ya da tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takip, haksız ve kötü niyetliyse; talep üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın %20’tan aşağı olamaz. Talep dilekçede belirtilmelidir.

Menfi Tespit Davası Görevli Mahkeme

Açılacak olan davanın içeriğine göre görevli mahkeme belirlenecektir. Örneğin kambiyo senetlerine dayalı bir alacak ise görevli mahkeme davalı bedeline göre görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi veya asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir. Ayrıca davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.

Menfi Tespit Davasında Süre

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.

Davada ödenecek olan harç, dava bedeli üzerinden hesaplanır yani nispi harçtır. Aynı şekilde vekalet ücreti de dava sonunda yasal oranlara göre dava bedeli üzerinden hesaplanacaktır.

Söz konusu dava sonucunda borç ilişkisinin hukuki dayanağı olup olmadığı tespit edilecek. Tahsil için gerekli işlemler yapılacaktır. Hak kaybına uğramamak için iki tarafın da alanında uzman avukat tarafından temsil edilmesi gerekmektedir.

Menfi Tespit Davası ile İlgili Yargıtay Kararları

“Davalı/alacaklının, davacı/borçlunun da içinde bulunduğu üç kişi hakkında 08.05.2006 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayanarak. Sincan 5. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1975 sayılı takip dosyası ile icra takibi başlattığı. ödeme emrinin davacı/borçluya tebliğ edilmediği gibi davacı/borçlu hakkında başka da işlem yapılmadığı, ancak davacı/borçlu hakkındaki takibin dava tarihinde dahi cari ve ayakta olduğu hususlarında yerel mahkeme ile Özel Daire arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.  Oysa bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir.

Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek, olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi dava açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır.

Kaldı ki, takipten feragat etme imkanı olan davalı/alacaklı, takipten feragat etmemiş ve davacı/borçlu hakkındaki takip dava tarihinde dahi canlı tutulmuştur. Şu hale göre, davacı, davalının alacağını isteme ve dava açma tehdidi altında bulunması nedeniyle davacının dava açmakta hukuki yararı vardır.

Tüm bu açıklamalar ve özellikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesinde icra takibinden önce de menfi tespit davası açılmasına cevaz verilmesi karşısında. Yerel mahkemenin, davacı borçlunun menfi tespit davası açmakta güncel bir hukuki yararının bulunmadığı yolundaki gerekçesi ve vardığı sonuç isabetsizdir. Hal böyle olunca; borçlunun ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit edilmesi durumunda hukuksal yararın varlığının kabulü gerekeceğinden. Davacı/borçlunun eldeki davayı açmasında hukuka uymayan bir yan ve herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Yerel mahkemece, işin esasına girilip, taraf delilleri toplanmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken. Davacı/borçlunun dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından bahisle “ret” kararı verilmesi doğru değildir. ” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/13-576 E., 2011/747 K.)

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU

Cumhurbaşkanına Hakaret cezası

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu madde 125’te tanımlanan hakaret suçunda ayrı olarak düzenlenmiştir. Kanunun devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar başlığı altında 299. maddede cumhurbaşkanına hakaret suçu düzenlenmiştir.

Kanun gerekçesinde, cumhurbaşkanının devleti temsil etmesi ve anayasada kendisine verilen görev ve yetkileri sebebiyle hakaret suçundan ayrı bir suç olması gerektiği belirtilmiştir. Ancak hakaret suçu kanunumuzda zaten düzenlenmiş olmasına rağmen kanunumuzda maalesef cumhurbaşkanına hakaret suçu ayrıca düzenlenmiştir. Mevcut düzenleme, özellikle ülkemizin yeni geçmiş olduğu partili cumhurbaşkanlığı sisteminde cumhurbaşkanın devleti temsil etmesinin yanında siyasi aktörlüğünün ağır bastığı düşünüldüğünde insanların siyasal eleştiri haklarını kısıtlayıcı niteliktedir. Hakaret suçu ile ilgili detaylı bilgiye bu konudaki makalemizden ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Unsurları

Suç, doğrudan mevcut cumhurbaşkanına karşı işlenmektedir. Herhangi bir eski cumhurbaşkanına veya cumhurbaşkanı adayına hakaret edilmesi halinde söz konusu madde kapsamında değerlendirme yapılamaz. Cumhurbaşkanlığı görevi, ant içme ile başlamaktadır.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun faili herkes olabilmektedir.

Suçun manevi unsuru kasttır. Suçun oluşması için failin kastı şarttır. Suç, serbest hareketlidir. Herhangi bir yazılı veya sözlü ifade ile herhangi bir araç (sosyal medya, televizyon, gazete vs.) aracılığıyla söz konusu suç işlenebilmektedir. Fiilin suç teşkil etmesi  için siyasi bir saik ile hareket edilmesine gerek yoktur ancak kişinin sıfatı fail tarafından bilinmelidir. Fiilin, yüzüne karşı veya cumhurbaşkanının yokluğunda gerçekleştirilmesi arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Cezası ve Görevli Mahkeme

Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Hakaret teşkil eden fiilin alenen gerçekleştirmesi halinde verilecek olan ceza altıda bir oranında artılır. Burada bahsedilen aleniyete örnek olarak tv programında, internet sitelerinde veya toplum içerisinde bağırarak hakaret etmek örnek gösterilebilir. Bu suç sebebiyle kovuşturma yapılması adalet bakanının iznine bağlıdır. Bu suç sebebiyle yapılacak olan yargılamalarda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Uzlaşma, Şikayet ve Zamanaşımı

Söz konusu suç uzlaşma prosedürüne tabi değildir. Suç hakkında soruşturma yapılabilmesi için şikayet şartı bulunmamaktadır. Savcılık tarafından resen veya şikayet üzerine soruşturma başlatılabilir. Suç nedeniyle açılacak dava ile ilgili zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Cezanın Ertelenmesi, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Adli Para Cezası

Bu suç sebebiyle yapılacak olan yargılamalarda şartların sağlanması halinde hapis cezasının ertelenmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya adli para cezasına karar verilebilir.

Ülkemizde yapılan bazı yargılamalarda maalesef ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gereken fiiller cumhurbaşkanına hakaret suçu olarak değerlendirilmektedir. Söz konusu suç sebebiyle yapılacak yargılamalarda alanında uzman bir avukat tarafından temsil edilmeniz faydanıza olacaktır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları

“5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 299. maddesinin 3. fıkrasındaki, “bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır” hükmüne göre sanık hakkında kovuşturma yapılması Adalet Bakanının iznine tabi olduğu hususu dikkate alınmaksızın yargılamaya devamla sanığın mahkumiyetine karar verilmesi, kanuna aykırı, sanığın temyizi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 20.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/1216 E., 2018/5297 K.

“TCK’nın 299. maddesinde düzenlenen suç, Cumhurbaşkanına karşı hakaret eyleminde bulunulmasıyla oluşacağından, eylemin Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan kişiye karşı işlenmiş olması gerekir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı görevi sona erdikten sonra bu görevle ilgili olarak hakaret edilse dahi, TCK’nın 299. maddesi uygulanamayıp, TCK’nın 125, 130. maddelerindeki hakaret suçlarını oluşturacaktır.” Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/16471 E., 2017/987 K.

Oluş ve dosya kapsamına göre, kendisine ait facebook hesabı üzerinden “tutuklu polislerin tamamı tahliye olduğuna göre demek ki neymiş bu devleti sülük misali emenler paralelciler dediğiniz insanlar değil paralı ellermiş ALLAH’IN İZNİYLE GELİYORLAR KORKMA TİTRE…” şeklinde yazılar paylaşan sanığın eyleminin Cumhurbaşkanına yönelik olmaması karşısında hakaret suçunu oluşturmamakla birlikte FETÖ/PDY terör örgütünün propagandası suçunu oluşturup oluşturmayacağının tespiti bakımından, sanık hakkında anılan örgüt nedeniyle açılmış bir dava olup olmadığının araştırılması, halen derdest bir dosya bulunması halinde dosyaların birleştirilmesi, açılmış bir dava bulunmaması halinde dava açılmasına tevessül edilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,

2-Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin ”26.04.2015 ve 03.05.2015” yerine ”26.04.2015″, katılanın ise ” Recep Tayyip Erdoğan” yerine ”TC …” olarak gösterilmesi, bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 26.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/3871 E., 2017/4964 K.