CİNSEL SALDIRI SUÇU

basit cinsel saldırının ispatı

 

Cinsel saldırı suçu Türk Ceza Kanunu’nun 102.maddesinde düzenlenmiştir. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar arasında nitelik bakımından en ağır olanıdır. Cinsel saldırı failin cinsel tatmine yönelik davranışlarıyla mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlal etmesiyle oluşur. Korunan hukuki değer kişinin vücut dokunulmazlığıdır.

Cinsel Saldırının Benzer Suçlardan Farkı

Cinsel saldırı suçu ya da halk arasında bilinen ismiyle tecavüz suçu bireyin vücut dokunulmazlığınız en ağır biçimde ihlal edildiği suçlardandır.

Cinsel saldırı suçunun cinsel taciz suçundan en büyük farkı cinsel taciz suçunda mağdurun vücut dokunulmazlığına karşı fiziksel herhangi bir müdahalenin bulunmamasıdır.

Cinsel saldırı suçu niteliğinde bir suçun kanun tarafından çocuk olarak kabul edilen kişilere karşı işlenmesi durumunda cinsel saldırı suçundan değil cinsel istismar suçundan bahsedilecektir. Cinsel istismar suçu görüldüğü üzere korumayı hedeflediği mağdurun niteliği bakımından cinsel saldırı suçundan ayrılmaktadır. Cinsel istismar suçuyla ilgili daha detaylı bilgiye “Cinsel İstismar Suçu” makalesinden ulaşabilirsiniz.

Cinsel saldırı suçu ile reşit olmayanla cinsel ilişki suçu arasındaki en büyük fark mağdurun yaşı noktasında toplanır. Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu sadece on beş – on sekiz yaş aralığında bulunan ve algılama yeteneği yeterince gelişmiş kişilere karşı cinsel ilişkiye girmek yoluyla işlenebilirken cinsel saldırı suçunun oluşumu için cinsel ilişki şartı aranmamıştır. Cinsel saldırı suçunun oluşumu açısından sarılmak, öpmek, belirli bir süre dokunmak gibi eylemler yeterli iken reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun oluşumu bakımından bu fiiller suça hayat vermez.

Cinsel Saldırı Suçunda Mağdur ve Fail

 

Temel şekli bakımından kanun koyucu failde herhangi bir özellik aramamıştır. Fail suç oluşturan fiili kendi cinsine veya karşı cinse yönelik işleyebilir. Fail bakımında özellik arz eden durumlardan biri ise cinsel saldırı suçunun nitelikli hallerinden biri olan ve Türk Ceza Kanunu’nun 102. Maddesinin 2. fıkrasındaki haldir. İlgili madde fıkrasına göre cinsel saldırı suçunun oluşumuna sebep olan fiillerden biri olan ve nitelikli hal olarak kabul edilen, suçun vücuda organ veya başkaca bir cisim sokulması yoluyla evlilik birliği içerisinde bulunan kişiler tarafından eşe karşı gerçekleştirilmesidir. Bu durumda evlilik birliği içerisinde bulunan kişilerin eşe karşı sayılan fiiller yoluyla cinsel saldırı suçunu işlemeleri halinde suçun soruşturulması ve kovuşturulması mağdur eşin şikayetine bağlı kılınmış ve cezası on iki yıldan aşağı olmayacak şekilde düzenlenmiştir.

Failde bulunması durumunda suçun cezasını artıracak başkaca birtakım özelliklere aynı maddenin 3. Fıkrasında da yer verilmiştir. Bu durumları şöyle özetleyebiliriz:

  • Fiilin kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağlamış olduğu yetkiler kullanılarak işlenmesi,
  • Failin mağdurun üçüncü derece dahil kan (üçüncü derece kan hısımlarına örnek olarak yeğen, dayı, amca, hala sayılabilir) veya kayın hısımlarından (üçüncü derece kayın hısımlarına örnek olarak eşin amcası, halası, dayısı, teyzesi sayılabilir) biri konumunda olması durumunda,
  • Üvey ana, üvey baba veya üvey kardeş ilişkisinin bulunması,
  • Fail ile mağdur arasında evlatlık ilişkisinin bulunması.

Yukarıda sayılan nitelikli hallerin olayda mevcut olması halinde faile verilecek ceza miktarı yarı oranında artırılarak verilir.

Cinsel saldırı suçunun mağduru bakımından cinsiyetin önemi yoktur. Evli veya bekarlık halinin suçun oluşumu bakımından önemi bulunmamaktadır. Mağdur bakımından önem taşıyan nokta yaştır. Cinsel saldırı suçunun mağduru on sekiz yaşından küçük olamaz.  Mağdurda özellik arz eden bir diğer nokta mağdurun bedenen veya ruh sağlığı açısından kendini koruyamayacak durumda olmasıdır. Diğer bir deyişle savunmasız ve aciz durumda bulunan mağdura karşı cinsel saldır suçunun gerçekleştirilmesi suçun nitelikli hallerinden biri olarak kabul edilmiş ve cezası artırılarak tayin olunmuştur.

Temel ve Nitelikli Hali

Cinsel saldırı suçunun temel şekli TCK’nın 102. Maddesinin ilk fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre suçun temel şekli cinsel davranışlarla kişinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesidir. Suçun temel şeklinin oluşumu için cinsel ilişkiye girmek şart değildir. Bu bağlamda suçun temel şekline öpmek, ısrarla dokunmak gibi eylemler de hayat verebilir. Önemli olan fiziksel bir temasın olmasıdır.

Cinsel saldırı suçunun temel şeklinden daha az cezayı gerektiren halini sarkıntılık fiili oluşturur. Sarkıntılık fiili de fiziksel bir temas içermek zorundadır. Ancak suçun temel şekline kıyasla hafif, ani ve tekrar edilmeyen eylemlerle işlenmesi mümkündür. Sarkıntılık fiiline cinsel amaç güderek mağdurun beline sarılmak, kolunu tutmak vb. örnek olarak verilebilir.

Nitelikli cinsel istismar suçu ise vücuda organ veya sair bir cisim sokularak gerçekleştirilebilir. Günlük hayatta tecavüz suçu olarak bilinen durum cinsel saldırı suçunun nitelikli halidir. Fail organ dışında başkaca bir cisim sokarak da bu suçu işleyebilir. Bu bakımdan cismin vücuda sokulması eyleminin cinsel bir motivasyonla yapılmasına gerek yoktur.

Suçun silah kullanılarak veya birden çok kişi tarafından birlikte işlenmesi veya insanların toplu olarak bulunması gereken yerlerin sağlamış olduğu avantajlardan yararlanarak işlenmesi hali de cinsel saldırı suçu bakımından nitelikli hal sayılmıştır. Nitelikli hallerin kalan kısmını bir önceki başlığımızda incelemiştik.

Şikâyet, Zamanaşımı ve Uzlaşma Durumu

Şikâyete tabi olan iki durum söz konusudur. Şikayet fail ve fiil öğrenildikten itibaren altı ay içerisinde yapılmalıdır. Birincisi sarkıntılık fiili ile gerçekleştirilen cinsel saldırı suçudur. Bu durumda soruşturma ve kovuşturma yapılması şikâyete tabidir. İkinci hal ise Türk Ceza Kanunu’nun 102. Maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulmak suretiyle evlilik birliği içerisinde bulunan eşler arasında işlenmesi halidir. Söz konusu durumun soruşturulması ve kovuşturulması da şikâyete tabi tutulmuştur. Bu sayılan iki halde cinsel saldırı suçu bakımından şikâyetten vazgeçmek de mümkündür.

Cinsel saldırı suçu bakımında en çok merak edilen durumlardan biri de etkin pişmanlık halidir. Etkin pişmanlık yapısı gereği her suç türü bakımında uygulama alanı olan bir kurum değildir. Etkin pişmanlıktan söz edebilmek için öncelikle kanunda ilgili suçla ilgili etkin pişmanlık hükmünün bulunması gerekir. Cinsel saldırı suçu bakımından kanun koyucu etkin pişmanlık müessesini düzenlenmediği için uygulama alanı yoktur. Aynı zamanda kanunda düzenlenen uzlaştırma kapsamındaki suçlara da dahil edilmemiştir.

Dava zamanaşımı ikiye ayrılır. Eğer suç sarkıntılık fiiliyle işlenmiş ve şikâyet hakkı kullanılmış ise dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Bunun dışında bulunan suçun temel ve nitelikli hallerinin tamamında dava zamanaşımı süresi on beş yıldır.

Cinsel Saldırı Suçunda İspat ve İftira

Suçun ispatı için taraflar her türlü hukuki delile başvurmakta serbestlerdir. Bu kapsamda mağdur konumunda bulunan şahsın adli rapor tespiti veya muayene raporu ile cinsel saldırının boyutunu ve kapsamını tespit ettirmesi mümkündür. Suçun ispatı için sosyal medya hesapları aracılığıyla veya whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları üzerinden gönderilen her türlü ses, yazı veya görüntünün delil olarak sunulması mümkündür. Ayrıca halin gerektirdiği ölçüde tarafların telefon sinyallerinin mahkemece istenmesi ile olay günü ve saatinde tarafların bulundukları konumların tespiti de suçun aydınlatılmasında büyük önem taşıyan unsurlardandır. Bu ispat vasıtaları sadece mağdur açısından önemli değildir. Aynı zamanda üzerine atılı suçtan şüpheli veya sanık durumunda olan kişi de suçsuzluğunu ispat etmek için kullanabilir.

Bir suçu işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturulma veya kovuşturulma başlatılması amacıyla bir kimseye iftira atan kimsenin kendisi iftara suçunun faili konumuna gelir. Cinsel saldırı suçunu işlediği iddiasıyla iftira atılan kimse mahkûm olursa ve bu durum daha sonra ortaya çıkarsa suçsuz yere mahkûm olan kimse cinsel saldırı suçundan beraat eder.

Görevli Mahkeme

Sarkıntılık düzeyinde kalan fiiller bakımından asliye ceza mahkemesi yetkilidir. Bu halin dışında kalan tüm haller ağır ceza mahkemesinin görev alanına girer.

İlgili Yargıtay Kararları
Karar 1 :

“Sanık … hakkında basit cinsel saldırı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak; Sanığın, yolda yürümekte olan katılanın arkasına yaklaşarak sol kalçasını eliyle okşaması şeklindeki eyleminin ani ve kesintili gerçekleşip, kısa süreli olması nedeniyle sarkıntılık düzeyinde kaldığı gözetilerek 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda yapılan değişiklik de nazara alınıp, belirlenecek lehe Kanuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanık …’un temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”  Yargıtay 14. Ceza D. 2015/5877 E. 2019/10306 K.

Karar 2:

“Sanık hakkında mağdure …’e yönelik cinsel saldırı eylemi nedeniyle kurulan hükmün incelenmesinde; Mağdurenin aşamalardaki beyanlarında olay günü odasına gittiği sanığın pantolonunun fermuarını açıp kendisine cinsel organını gösterdiğini, odayı terk etmek amacıyla yanından geçtiği esnada belinin alt kısmını okşamaya çalıştığını beyan etmesi karşısında, mağdure beyanlarından vücuda temas hususunun şüphede kalması nedeniyle bu hususun tereddüte yer vermeyecek biçimde mağdureye açıklattırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve tesbiti gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanık müdafisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün … sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek … sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 21.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” Yargıtay 14. Ceza D. 201/8668 E. 2019/9913 K.

CİNSEL İSTİSMAR SUÇU

cinsel istismar zamanaşımı

 

Cinsel istismar suçu Türk Ceza Kanunu’nun cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Cinsel istismar suçunun korumayı hedeflediği kesim kendini korumaktan aciz durumda olan çocuklardır.

Cinsel istismar Suçunun Mağduru ve Faili

Cinsel istismar suçunun mağduru olan çocuk kavramı kanunda 18 yaşını doldurmamış kimse olarak tanımlanmıştır. Suçun mağduru çocuk bakımından yasa yaşa göre bir ayrım öngörmüştür. Buna göre:

  • Cinsel istismar suçunun 15 yaşını tamamlamamış çocuğa karşı işlenmiş olması
  • Cinsel istismar suçunun 15 yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki sonuç ve anlamlarını algılama yeteneği olmayan çocuğa karşı işlenmesi
  • 15 ve 18 yaş aralığında bulunan çocuklara karşı iradeyi etkileyen bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi

Yukarıda maddeler halinde yapılan ayrıma dayanarak yasanın fiilin hukuki sonuç ve anlamını algılamaktan yoksun bulananlara karşı işlenen cinsel istismar suçunu cezalandırmaya daha fazla önem verdiğini söyleyebiliriz.

Cinsel istismar suçunun faili bakımından ise yasa herhangi bir özellik aramamıştır. Herkes tarafından işlenebilen bir suçtur. Fail mağdurla farklı cinsiyete olabileceği gibi aynı cinsiyette de olması mümkündür. Fail bakımından özellik arz eden tek durum fail konumunda olan kişinin de çocuk olmasıdır. Eğer fiil sarkıntılık düzeyinde kalmış ve bu suçun faili de çocuk ise soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikayetine bağlı kılınarak fail konumunda dahi olsa çocuk statüsünde bulunan kişiler korunmaya çalışılmıştır.

Temel Şekli ve Cezası

Cinsel istismar suçunun temel şeklinin meydana gelmesi için failin mağdur konumunda bulunan çocuk üstünde cinsel arzularını veya bu mahiyetteki diğer eylemlerini gerçekleştirmeye çalışması ancak bu eylemlerin cinsel ilişki düzeyine varmaması yeterlidir. Suçun oluşumu bakımından failin cinsel olarak tatmin olması aranmamıştır. Cinsel istismar fiili aynı zamanda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna da sebep olabilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ile ilgili detaylı bilgiye bu konudaki makalemizden ulaşabilirsiniz.

Cinsel istismar suçunun temel şekli için yasada öngörülen ceza sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak mağdur on iki yaşını tamamlamamış bir kimseyse verilecek ceza on yıldan az olamaz.

Cinsel istismar suçunun bir diğer işleniş biçimini suçun temel şeklinden daha az cezayı gerektiren sarkıntılık fiili oluşturur. Sarkıntılık ve istismar arasındaki en büyük farklılık sarkıntılık fiilinin süreklilik arz etmemesi ve yüzeysel olmasıdır. Sarkıntılık düzeyinde kalan cinsel istismar suçu bakımından da mağdur çocuğa karşı bedensel bir temasın olması aranmaktadır. Ancak bu temas cinsel istismar suçunun temel şeklinin oluşumu için yeterli olmayacak bir derecede olmalıdır.

Cinsel istismar suçunun sarkıntılık düzeyinde kalması durumunda verilecek ceza üç yıldan sekiz yıla kadardır. Ancak mağdur on iki yaşını tamamlamamış bir kimseyse verilecek ceza beş yıldan az olamaz.

Cinsel İstismar Suçunda Rıza

 

Failin, fiilin mağdurun rızası dahilinde işlendiğini iddia etmesi durumunda mağdur konumunda bulunan çocuğun yaşına göre bir ayrım yapmak gerekir. Kanun koyucu cinsel istismar suçunda rızaya sınırlı bir alan tanımıştır. Buna göre mağdur konumunda olan çocuk sıfır- on beş yaş aralığında veya on beş – on sekiz yaş aralığında olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacak bir yapıda ise rızanın varlığına değer verilmemiştir.

Kanun koyucu rızanın önem kazanmasına üç şartın gerçekleşmesi halinde izin vermiştir. Bunlar:

  • Mağdurun on beş – on sekiz yaş aralığında bulunması,
  • Mağdurun fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayabilecek kapasitede olması ve
  • Mağdurun iradesini etkileyen herhangi bir halin bulunmamadır.

Yukarıdaki şartların varlığı halinde fiil cinsel istismar suçu niteliğini kaybedecektir. Bu durumda fiilin Türk Ceza Kanunu’nun 104. maddesinde düzenlenen “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçunu oluşturacağı söylenebilir. Bu suçun araştırılması şikâyete bağlı olduğundan dolayı şikâyetin yokluğunda rıza hukuka uygunluk sebebi haline gelecek ve fiil suç niteliği taşımayacaktır.

Şikâyet, Zamanaşımı ve Görevli Mahkeme

Cinsel istismar suçu yapısı gereği şikâyete tabi bir suç değildir. Ancak suçun sarkıntılık düzeyinde kalması ve failin de çocuk olması durumunda şikâyetten söz edilebilir. Bu durumda mağdur, velisi veya vasisi suçun işlenmesinden itibaren 6 ay içerisinde suç duyurunda bulundukları takdirde soruşturma aşaması başlar. Bu hal dışında cinsel istismar suçu resen araştırılan suçlar kapsamındadır.

Dava zamanaşımı süresi on beş yıldır. Dava zamanaşımı, suç oluşturan bir fiil ile ilgili kanunda gösterilen süre zarfında dava açılmadığı veya dava açılmış olmakla birlikte sonuç aşamasına varamadığı takdirde davanın düşmesi sonucunu doğuran bir kurumdur.

Suçun sarkıntılık düzeyinde kalması durumunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleri olacaktır. Bu halin dışındaki tüm durumlar ağır ceza mahkemelerinin görev alanı içerisindedir.

İlgili Yargıtay Kararları
Karar 1:

“Sanığın, mağdure …’a yönelik cinsel bölgelerine kıyafetleri üzerinden dokunma eyleminin süreklilik arz eden, ani ve kesintili olmadığını gösterecek kanıtlar ile gerekçe kararda açıklanmadan, sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı yerine, çocuğun basit cinsel istismarı suçundan dolayı 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen gerekçeyle kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine yazılı şekilde esastan reddine karar verilmesi suretiyle aynı Kanunun 289/1-g. maddesine muhalefet edilmesi, Kanuna aykırı, sanık müdafisi ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 10.04.2018 gün ve 2018/1115 Esas, 2018/614 Karar sayılı vaki istinaf başvurusunun esastan reddine dair kurulan hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 302/2-4. madde ve fıkrası gereğince BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmesine, 27.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2019/2269 E. 2019/10411 K.

Karar 2:

“Sanıklar …, …, … ile … haklarında çocuğun nitelikli cinsel istismar suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma ile diğer sanık …’in ifadeleri ve tüm dosya içeriği nazara alındığında suç tarihinde mağdurenin yaşını doldurmasını bekleme kararı alan sanıklarla görüşen mağdurenin, sanık …’le evlenebilmek amacıyla baskı uygulayıp intihar etmekle tehdit etmesi üzerine sanıkların sosyal yaşam koşulları, toplumsal bakış açısı ve içinde yaşanılan çevrede geçerli geleneklerin getirdiği zorunlulukla Ömer’le gayri resmi birlikte yaşamasına onay vermek zorunda kaldıkları tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, mevcut haliyle sanıkların suç işleme kastıyla hareket etmedikleri hususu da göz önüne alınarak beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar …, …, … ile … müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/4252 E. 2019/10373 K.

Karar 3:

“Mağdurun aşamalardaki beyanları, savunma, 05.12.2008 tarihli Adli Tıp raporunda mağdurda akut veya kronik fiili livatanın tıbbi delillerine rastlanılmadığının belirtilmesi ve tüm dosya içeriğine göre suça sürüklenen çocukların, mağdura yönelik cinsel istismar eylemlerini organ sokmak suretiyle gerçekleştirdiklerine dair cezalandırılmalarına yeter, kesin ve inandırıcı delil bulunmayıp, mevcut haliyle eylemlerin basit cinsel istismar düzeyinde kaldığı gözetilerek, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda getirilen düzenlemeler de nazara alınıp belirlenecek lehe kanuna göre mahkumiyetlerine karar verilmesi yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/7134 E. 2019/10400 K.

HAKSIZ REKABET NEDİR?

Haksız Rekabet Şartları

Haksız rekabet, ticari hayat içerisinde bulunan dürüstlük kurallarına ve hukuka aykırı davranışlarda bulunulmasıdır. Ticari hayatın içerisinde bulunanlar sadece rakip firmalar olarak anlaşılmamalıdır. Kanunun yapmış olduğu tanıma dayanarak haksız rekabet fiilinden dolayı taraf olabilecekler arasında tüketiciler ve kamu da bulunmaktadır. Kurumsal yönetim ile ilgili bilgi almak için bu konudaki makalemizi inceleyebilirsiniz.

Haksız Rekabet Şartları Nelerdir?

TTK 54.2’de belirtildiği üzere rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırılık oluşturan davranış ve ticari uygulamalarda bulunmak haksız rekabete konu fiilinin oluşması için şart olarak aranmıştır. Fiilin oluşumu için kusurlu bir harekette bulunmak şart değildir. Kusurun önemi bu fiil sonucu açılacak davalar bakımından önem taşımaktadır.

Başlıca Haksız Rekabet Halleri

Haksız rekabet halleri Türk Ticaret Kanunu’nun 55. Maddesinde örnekseme yoluyla sayılmıştır. Dolayısıyla maddede geçen fiillerden başkaca bir fiil ile de işlenmesi mümkündür. Başlıca haksız rekabet halleri şunlardır:

  • Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleriyle diğer hukuka aykırı davranışlar
  • Paye, diploma veya ödül almadığı halde bunlara sahipmiş gibi hareket etmek ve bu sıfatla karşı tarafla işlemlerde bulunmak
  • Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açacak hareketlerde bulunmak
  • Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek
  • Bir kişinin işçilerini veya yardımcılarını üretim veya iş sırlarını ifşa etmeye yöneltmek
  • Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma
  • Kendisine emanet edilmiş iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma
  • Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek
  • İş şartlarına uymamak
  • Dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartları kullanmak

Haksız Rekabet Davaları Nelerdir?

Haksız rekabet fiilinin gerçekleştirilmesi sonucu haksız rekabete uğrayan kişilerin açabileceği hukuk davaları Türk Ticaret Kanunu 56.1’de düzenlenmiştir. Bu davalar şunlardır:

  • Tespit Davası: Tespit davası, davalı kişinin gerçekleştirmiş olduğu davranışın haksız rekabet teşkil edip etmediğinin mahkemece tespitini sağlar. Bu dava daha çok haksız rekabetin önlenmesine dahi gerek olmayan durumlar için açılır.
  • Men Davası: Men davası, haksız rekabet fiili devam ediyorsa veya fiil sona ermekle birlikte tekrarlanma tehlikesi bulunuyorsa açılmalıdır. Men davasında davacının amacı haksız rekabet oluşturan fiilin sona erdirilmesidir.
  • Haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması davası: Bu davanın amacı, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması ve haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla işlenmiş ise bu beyanların düzeltilmesini ve haksızlığın önlenmesi için kaçınılmaz ise ilgili malların ve araçların imhasını kapsar. Örneğin kendisine ait olmayan bir marka ismini veya logosunu ürünlerinin üstüne basarak satışa sunan kişinin ilgili ürünlerinin imhası haksız rekabetin önlenmesi için kaçınılmazdır.
  • Tazminat Davası: Tazminat davası, davalı tarafın kusurunun bulunması halinde açılabilir. Maddi ve manevi tazminat olmak üzere ikiye ayrılır. Manevi tazminat davasında hâkim belirli bir tazminatın ödenmesine hükmedebileceği gibi fiilin kınanmasına da karar verebilir. Maddi tazminat davasında ise davacı uğramış olduğu zararın giderilmesini isteyebilir.

Yukarıda açıklanan davlarda davayı kazanan tarafın istemi üzerine kesinleşen mahkeme kararı giderleri kaybeden tarafa ait olmak kaydıyla ilân edilebilir. Mahkeme kendiliğinden hükmün ilânına karar veremez. İlânın şekil ve kapsamı mahkemenin takdir alanı içerisindedir.

Haksız Rekabet Davalarını Kimler Açabilir?

Davacı sıfatına sahip olabilecek olan kişiler şunlardır:

  • Zarar gören veya zarar görme tehlikesine maruz kalan kimseler: Bu sıfata sahip olan kimseler genellikle haksız rekabet fiilini işleyen kişi veya kurumun rakipleridir. Ancak rekabet ilişkisinin bulunmadığı hallerde dahi kişilerin bu sıfata sahip olması mümkündür. Çünkü önemli olan rekabet ilişkisinin bulunması değildir. Önemli olan haksız rekabete uğrayan kişinin ekonomik menfaatlerinin zarar görüp görmediğidir.
  • Müşteriler: Haksız rekabete konu olan fiil yüzünden ekonomik çıkarları zarar gören veya zarar görme tehlikesi altında olan müşteriler de tespit, men, haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ve tazminat davası açma hakkına sahiptir.
  • Mesleki ve ekonomik birlikler, tüketicilerin ekonomik çıkarlarını koruyan kuruluşlar, kamusal nitelikli kurumlar: Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik çıkarlarını korumaya yetkili bulunan diğer ekonomik birlikler de tazminat davası dışında sayılan diğer davaları açmaya yetkilidirler. Dernek ve vakıflarda bu kapsamda dava açmaya yetkilidirler.

Haksız rekabet fiilinden dolayı davacı sıfatına sahip olan kimselerin dava haklarını bu hakkın doğduğunu öğrendikleri günden itibaren bir ve her halde hakkın doğumundan itibaren üç yıl içerisinde kullanmaları gerekir. Zaman aşımı, fiil birden çok kez işlendi ise son işlenme tarihinden itibaren işlemeye başlar.

Haksız Rekabet ile İlgili Yargıtay Kararları

Karar 1:

“Davacı vekili, müvekkilinin Alanya’da 1967 yılından beri turizm sektöründe faaliyette bulunduğunu, 46 yılı aşkın zamandır “Panorama Hotel” markası ile hizmet sunduğunu, müvekkiline ait ”Panorama Hotel” markasının tescilli olduğunu, davalının ise kötü niyetli olarak ”Thepanoramahill” markasını aynı hizmetlerde 2011 yılında tescil ettirdiğini, iltibas halinin doğduğunu, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalı şirket adına tescilli 2011/109700 sayılı “THEPANORAMAHİLL” ibareli markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine karar Dairemizce bozulmuştur.
Bu kez, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.” Yargıtay 11. Hukuk D. 2018/987 E. 2019/5645 K.

Karar 2:

“Davacı vekili, müvekkilinin 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarının yayın hakkını UEFA’dan satın aldığını, buna göre müvekkilinin Avrupa Futbol Müsabakalarının Türkiye’de televizyondan yayın hakları hususunda münhasıran yetkili kılındığını, FSEK 80. maddesi uyarınca yayının mali hakları üzerinde bağlantılı hak sahibi olduğunu, davalı şirketin ise iki ayrı televizyon kanalında izinsiz olarak 21.06.2008 tarihindeki ana haber bülteninde Türkiye-Hırvatistan çeyrek final futbol maçına ait görüntüleri yayınladığını, Türkiye-Hırvatistan çeyrek final maçının ülkemizde Avrupa Şampiyonası maçları içerisinde en çok izlenen maçlardan biri olduğunu, davalının hukuka aykırı eyleminin TTK’nın 56. maddesine göre haksız rekabet oluşturduğunu, davalı tarafından yayın için müvekkiline 24.000 USD ödendiğini, oysa rayiç bedelin 150.000 USD olduğunu ileri sürerek, şimdilik 45.000 USD’nin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, 45.000 USD’nin davalıdan tahsiline dair verilen kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.” Yargıtay 11. Hukuk D. 2018/530 E. 2019/5084 K.

 Karar 3:

“Davacı vekili; müvekkilinin “POLY-N” markasının sahibi olduğunu, “NZN” markasında da münhasır lisansla hak sahibi olduğunu, davalının haksız olarak bu markaları birleştirerek “POLY-NZN” şeklinde ürünlerinde kullandığını, davalının bu eyleminin haksız rekabet ve markaya tecavüzü olduğunu ileri sürerek haksız rekabetin tespitini ve önlenmesini, tecavüze konu ürünlerin toplanmasını, imha edilmesini, internetteki tecavüzlü kullanımın kaldırılmasını, 10.000 TL manevi tazminatın tahsilini ve kararın ilanını talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.”

Yargıtay 11. Hukuk D. 2017/5396 E. 2019/5012 K.